1992 yılından bu yana 3 Aralık günü Birleşmiş Milletler tarafından uluslarararası bir gün olarak kabul edildi. İyi ki her gün yaşamımızın içinde olan engelliler konusunda böyle evrensel bir gün var ve engelliler gündeme geliyor, tartışılıyor.

Tüm olumsuzluklar içinde belki de en olumlusu artık bizat engelliler kendilerini ifade ediyorlar.
Yetersiz de olsa kendi örgütleriyle “biz de varız” diyebilmeleri dikkate değer bir gelişme.

Vahşi kapitalizm öncesine denk gelen, günümüzün Neoliberal yöntemlerini yeni tür bir ceberut anlayışla sürdürenler;  üretimi, tarımı bir kenara itip ekonomiyi doğa tahribine dayalı, ‘beton’ ve rant olarak düşünenler; kamu mallarını, üretim alanlarını, dağlarını, madenlerini, tarlarını, ovalarını, akarsularını yağmalayanlar; doğa afetlerinde insanımızı çaresiz bırakanlar; işsizliğe, yoksulluğa hiçbir ciddi çözüm getiremeyenler; yolsuzluklarının, rüşvetin, talanın üstüne oturanlar; 
yozlaşmayı, moral değerleri yerle bir edenler; anayasayı, demokrasiyi, hukuku, insan haklarını, çoğulculuğu, en küçük kazanımlarmızı rafa kaldıranlar; darbe içinde darbe, oyun içinde, oyun, entrika içinde entrika tertip edenler; yargıyı sopa olarak kulan, halkın iradesiyle seçilmiş vekilleri; belediye başkanlarını keyfi biçimde görevden alanlar; Türkiye’yi açık hava hapisanesine çevirenler; ülkeyi ateş çemberine, karanlık bir tünele sokanlar; içeride, dışarda kanlı süreçleri başlatanlar, ülkede ve dünyada barışı sabote edilmesine katkı verenler; savaşta ısrar edip binlerce gencimizi engelli durumuna düşürenler; iş cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin katlanmasın önüne geçemeyenler; ekonomiyi çökertip kural tanımaz pahalılığa neden olanlar; kaynakları har vurup harman savuranlar; ükeyi kalıcı derin krizlere sokanlar; çalışan insanları derin yoksulluğa itenler; din istismarında kural tanımayanlar; hurafeler, menkıbeler, şayialarla toplumu oyalayanlar; hayatı kabusa çevirip milyonların piskolojisini bozanlar her zaman olduğu gibi bu 3 aralık Dünya Engelliler Günü'nde de
yine karşımıza geçip konuştular: 

“Engelli kardeşlerimiz var”, “Sorunları biliyoruz”, “Hiç merak etmeyin halledeceğiz”, “Onlara maaş veriyoruz”, “Çalışmalar sürüyor”, “3 Aralık Engelliler Günü'nün hayırlara vesile olmasını temeni ediyoruz” gibi cümlelerle durumu geçiştirip yine yasak savdılar.

Onların zihninde, planlarında, pratiklerinde engelliler yok. Varsa da ‘dekor sazdan’ öteye değil. Onların temel hedefleri üstüne oturdukları bu ceberut rejimi sürdürmek. Egemenliklerini, kudretlerini, mallarını, mülklerini, yerli yabancı yandaş şirketleri korumak.

ENGELLİLERİN SAYISI ARTIYOR
Biz ne kadar görmezden gelsek de onlar yaşamımızın içinde varlar. Hemde çok fazla varlar... Ailemizde, yakınımızda, kentimizde , nereye gidersek gidelim engellilerle karşılaşıyoruz. Engelli olmak geniş bir kavram. Bedensel, zihinsel, görme, işitme ve daha onlarca çeşidi sayılabilir. Ayrıca her grup kendi içinde de onlarca farklılık gösteriyor. En kötüsü kendi, kendine yetemeyen, çaresiz olanları. “Ateş düştüğü yeri yakar” atasözünün çok iyi ifade ettiği gibi bu durumda bütün yük ailelerin omuzunda. Hele aile yoksul, olanakları sınırlıysa durum daha da zor. Yoksuluğun üzerine geleceğe güvensizlik, yalnızlık, sahipsizlik de eklendiğinde olay drama, ızdıraba dönüşüyor. Araştırmalara, istatistik rakkamlara göre Türkiye’de 9 milyona kakın engelli var. Bu da da nüfusun yüzde 13’üne denk geliyor. Doğuştan engelli olanlar çoğunlukta. Ama yaşadığımız toplumda sağlıklı olan herkes her an engelli olmakla karşı karşıya. Trafik kazalarında her yıl onbinlerce insan kolunu, bacağını, gözünü kaybederek engelli oluyor. Bir türlü çözemediğimiz “Kürt sorunu” nedeniyle Güneydoğuda “adı konmayan iç savaş” tırmanarak devam ediyor. Sonuçta diğer yıkımların yanında başta asker gençler olmak üzere binlerce insanımızı sakat bırakıyor. Yine yaşadığımız ekonomik siyasi bunalımların tek tek kişilere getirdiği sonuçlar onların akıl sağlığını bozarak bir anlamda engeli durumuna getiriyor. Özetle rakkam bilinenden çok fazla ve büyüyor.

TÜRKİYE'DE CİDDİ ENGELLİ POLİTİKALARI YOK
22 yıllık AKP iktidarı engellilerin yaşamında ciddi bir iyileştirme yapamadı. Geçmişte yapılanların önüne geçmedi. İktidar yetkilileri iş lafa gelirse “mangalda kül bırakmıyor”. Türkiye'de ulusal gelirin 10 binde 28'inin engelliler için harcandığı belirtiliyor. Açıklanan ve doğru olduğu kuşkulu bu rakam bile son derece kifayetsiz.  Nüfusun yüzde 13'e yakının engellilerden oluştuğunu düşünürsek bu nasıl bir adalettir. Ortada ağır ve dramatik bir eşitsizlik var. Rejimin en çok övündüğü konu “engellilere maaş veriyoruz” propagandası. Aslında bu maaştan çok sadaka ve engellileri rencide etme girişime dönüşmüş durumda. Engelliler, yüzde 40 engelli olduklarını ispatlamazsalar yardım alamıyorlar. Rejimin burada bile eş, dost, yakın kayırması yaptığı ciddi iddalar arasında. İstenen oranda engeli olduğunu ispatlayamayan engellilerin yüzde 80’i ise yine kendi çaresizliğiyle başbaşa kalmaktadır. Meraklı olanlar örnek aldığımız AB ülkelerindeki
duruma kendileride bakabilir.  Gayri safi milli hasıla (GSMH)dan ayrılan pay ABD’de yüzde 1,  AB ülkelerinde yüzde 2.7 bizde ise yüzde 0.008.  Karşılaştırmalı gerçek işte bu kadar hazin. Acaba rejim engelliler siyasete girmesi konusunda ne yaptı, hangi yasal düzenlemelri hayata geçirdi? İktidar bunca yıla rağmen engellilerin yüzde kaçını toplumsal yaşama, üretime kattı, sokağa çıkmasını sağladılar. (yüzde 80’i toplumsal yaşama katılamıyor) Engellilerin eğitimi, istihdamı konusunda ciddiye alınır ne yaptılar? Veriler ve sorular çoğaltılabilir. Özetle, iktidarın engellilere karşı karnesi çok zayıf.

KALICI ÇÖZÜMLERE GEREKİYOR
Engelliler öncelikle kendilerinin eşit yurtaşlar olarak görülmesini istiyor. Yasaların kendilerine sağladığı hakların hayata geçirilmesini, kentlerde yaşamlarını kolaylaştıracak yapılaşmanın, düzenlenmelerin yapılmasını istiyorlar. İş istiyorlar, evlere kapanmak değil, hayatın içinde olmak istiyorlar. Yalnızca bir takım başarılar elde ettiklerinde gündeme
gelmek, yetkililerin onlara madalya takması, medyada abartılark, dramatize edilerek acıklı öykülerinin
anlatılması, bazıları için tek tek kampanyalar açılması onlar için yetmiyor, sorunlarını çözmüyor. Somut, yasal, uzun soluklu, engellileri gerçekten yaşama katacak kalıcı çözümler istiyorlar. Sadaka, vererek, onlara acıyarak engelilerin sorunlarını çözemesiniz. Bu ceberut rejime karşı olan muhalefet partileri ve tek tek duyarılı  toplum adamları gerçekten kalıcı engelilerin sorunlarını onlarla birlikte giderecek  kalıcı çözümler üretmeyi titizlikle gündemlerine almak zorundalar...