İstanbul’un en orta noktasında, Şişli’nin merkezinde 2007 yılından beri aleni bir hukuksuzluk ve diğer yandan da inadına bir hukuk mücadelesi sürüyor. Kaptanpaşa Mahallesi’nde, Şişli Belediye binasının karşısında bulunan 20 bin 200 metrekarelik taşınmazın üstünde oynanan oyunları Türkiye kamuoyuna ilk duyuran kişi Toplumsal kurucusu Gazeteci Ali Avcu’ydu. Ali Avcu, o yıllarda hazırladığı Yurt’un Sesi sayfasında hem taşınmazın Taş Yapı – Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (Bugünkü adıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı) organizasyonuyla mağdur edilen paydaşlarının sesi olmuş, hem de Taş Yapı patronu Emrullah Turanlı’nın rant planlarını deşifre etmişti.
Benim de değerli meslek büyüğüm Ali Avcu sayesinde yıllardır yakından takip ettiğim ve adeta yılan hikayesine dönen hukuki süreçte yeni gelişmeler yaşandı. Son gelişmelerden, taşınmazın paydaşlarından Fatma Stare Kaplan’ın gönderdiği mektup sayesinde haberdar olduk.
- Taşınmazın konumu.
İNANILACAK GİBİ DEĞİL
Kaplan’ın mektubunu paylaşmadan önce yaşananlara bir çerçeve çizmeye çalışacağım. Çünkü Kaplan, her ne kadar belgeleriyle birlikte mektubunda ortaya koymuş olsa da, hukuk tanımazlık, karmaşık ilişkiler, ortadaki kamu zararı öyle akıl almaz boyutta ki, insanın uğrayacağı şaşkınlık yaşananların gerçekliğini sorgulamasına neden olacak cinsten. O halde başlayalım…
Söz konusu taşınmazın yüzde 43’ü, yani 8730 metrekarelik kısmı Taş Yapı A.Ş.’ye ait. Taş Yapı’nın bu alanda inşaat faaliyetine başlama çabası ve hukuki sürecin başlaması 2007 yılına dayanıyor. Hukuki süreç biraz evrildiğinde (ki bu da 2016 yılına tekabül ediyor) Taş Yapı düğmeye basıyor ve Etik Yapı Denetim isimli taşeron firma eliyle alana bir gece yarısı baskın veriyor. Öyle bir baskın ki bu, alanda gece bekçiliği yapan yurttaş, o dönemde Ali Avcu’ya ölümle tehdit edildiğini ve darp edilerek alandan atıldığını anlatıyor. Bu baskın gelen ihbarla harekete geçen Şişli Belediyesi zabıta ekipleri tarafından bertaraf ediliyor. Ancak 2007’den beri gelişen süreçte özellikle de Stare Kaplan’a yönelik tehdit ve baskılar hiç durmuyor. İyi ki de durmuyor Kaplan; çünkü dursaydı, birazdan anlatacağım dev kamu zararından hiç kimsenin haberi olamayacaktı!
- Taşınmazdaki genel görüntü bu şekilde...
BOŞ ARAZİDE EL BİRLİĞİYLE ‘RİSKLİ YAPI’ BULDULAR!
Boş arsada otopark çalışanlarının kullandığı tuvalet ve tahsilât barakaları TAŞYAPI tarafından bina olarak gösteriliyor, taşeronu Etik Yapı Denetim de boş arsada ‘riskli yapı denetimi’ne başlıyor. Fantastik film senaryosu gibi değil mi? Polis ekipleri ise Etik Yapı Denetim’in bu çok ‘etik’ girişimine engel oluyor, çünkü firmanın adres gösterdiği yer Abide-i Hürriyet Caddesi numara 215 ancak işlem yapmak istedikleri adres ise Çiftecevizler Caddesi 4/A, 4/B, 4/C ve 4/D… Yani baştan sona yalan. Ancak bunlar çok ‘etik’ denetmenlerimizi durdurur mu, elbette hayır. Etik Yapı Denetim, boş araziye ilişkin riski yapı denetim raporunu çıkarmayı başarıyor. Paydaşlar elbette bu rapora itiraz ediyorlar. Ve ne oluyor biliyor musunuz; paydaşların itirazı Elazığ İli Riskli Yapı Tespitine İtiraz Değerlendirme Teknik Heyeti tarafından denetleniyor ve itiraz reddediliyor. Elazığ’daki makamlarından kalkmadan söz konusu heyet üyeleri Şişli’deki bu araziyi denetleyebiliyor ve bir yargıya varabiliyorlar yani.
SKANDALA ŞİŞLİ BELEDİYESİ DE KARIŞIYOR
Şişli Belediyesi Kentsel Dönüşüm Bürosu da skandala adını güle oynaya yazdırıyor bu dönemde. Belediyenin camından bakıp alandaki ‘yapılaşma’yı görebilecek belediye elemanları, olmayan binalara ‘riskli yapı’ raporu veriyor. Daha sonra Stare Kaplan, o dönem Şişli Belediyesi Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdür Yardımcısı olan Hande Yalçıntaş’ın iş takipçiliğini de belgeliyor.
‘BEŞLİ ÇETE’ NASIL ZENGİN EDİLDİ?
Bu arazi üzerinde 15 yılda yaşananlar Türkiye’de yaşananların bir özeti. Örneğin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun deyimiyle ‘beşli çete’nin nasıl bu kadar kısa bir süreçte zengin edildiğinin taslak hali. Çünkü paydaşların kararlıkla yürüttükleri hukuki süreç, sadece onların yaşadıkları mağduriyeti ortaya koymuyor. Aynı zamanda kamunun nasıl zarara uğratıldığının, devletin parasının kimlerin cebine kimler sayesinde aktarıldığının da çıplak kanıtı. Stare Kaplan, dava dosyalarına giren bu banka işlem kayıtlarıyla neye uğradığını şaşırıyor. Çünkü kendi mağduriyetinin yanında bir de söz konusu arazi bahanesiyle işletilen devasa bir kamu zararı var.
KAMU BANKALARINDAN 90 MİLYON DOLAR KREDİ
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın tüm itirazlara, paydaşların tüm uyuşmazlıklarına, mahkemelerin arazi üstüne getirdiği ‘satılamaz’ kararına rağmen iki defa üst üste rezerv yapı alanı kararı vermesi ve bu kararlar ile birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğünün hukuka aykırı şekilde düzenlediği inşaat ruhsatı sayesinde Taş Yapı A.Ş.’nin aldığı kredilerin izahı mümkün değil. Türkiye Varlık Fonu (TVF), 2018 yılında üç kamu bankası üzerinden Taş Yapı’ya 90 milyon Amerikan Doları kredi veriyor. TVF bu krediyi Taş Yapı’nın taşınmazdaki payını ipotek ederek veriyor elbette ama herhangi bir yurttaşın üzerindeki tartışma ve uyuşmazlık devam eden bir taşınmaz için böyle bir kredi alması söz konusu dahi değil.
YETMİYOR: İLK KREDİYE 6 MİLYAR LİRALIK BİR YAMA DAHA
Bu kredi belli ki Taş Yapı’yı kesmiyor. TVF, mahkemenin ‘rezerv alanı’ kararını iptal etttiği 26 Nisan 2022 tarihinden sonra Taş Yapı’ya bu kez 6 milyar liralık bir kredi daha tahsis ediyor, yine aynı kamu bankalarından. Bir skandal da bu 6 milyar liranın 2018’de tahsis edilen 90 milyon Amerikan doları tutarındaki krediye ‘eklenmesi’. Yani yeni bir kredi değil de, eski kredi gibi gösterilmesi. Fatma Stare Kaplan buradaki kamu zararını mektubunda “Bankaların aldığı risk bizim taşınmazımız için gerçek değerinin en az on katı kadardır” diye özetliyor. Çünkü normal şartlarda metrekaresi 13 bin Türk Lirası değerinde olduğu mahkemece tescillenmiş bir alan için Taş Yapı, 8730 metrekare payıyla bu kredilerin yakınından geçemiyor…
Hukuk tanımazlığı, ortadaki dev kamu zararını biraz özetlemeye çalıştım. Şimdi belgeleriyle birlikte, olayın ilk elden mağduru olduğu kadar kamu zararını da teşhir etmenin önemine vurgu yapan Fatma Stare Kaplan’a sözü bırakayım...
Merhaba,
Evvelce Şişli Kaptanpaşa Mahallesi 10619 ada 3 parselde kain taşınmazımızla ilgili Sayın Ali Avcu’ya mektup yazmış, 6306 sayılı kentsel dönüşüm yasasının riskli yapı belirtmesi işlemleri ile nasıl rantsal dönüşüme evrildiğini anlatmıştım. Siz de haber değeri olduğu için yayınlarınızda yer vermiştiniz.
Bugünkü mektubumun konusu ise; aynı taşınmazda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bu kez iki defa üst üste rezerv yapı alanı kararı vermesi ve bu kararlar ile birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğünün hukuka aykırı şekilde düzenlediği inşaat ruhsatına istinaden Türkiye Varlık Fonu’ndan bir kısım paydaş Taş Yapı A.Ş.’ye temin edilen krediler ile hukuka aykırı idari işlemlerdir.
Kredilerin kamu bankalarından verilmesi nedeniyle yalnızca arsa maliklerinin ve biz hak sahiplerinin değil kamuyu ilgilendiren yönü olduğu düşüncesiyle size yazmak gereği duydum.
Taş Yapı’nın rantsal dönüşüm nimetlerine ilaveten, malik olduğu bir kısım payının “satılamaz vasıfta olduğu” belirtilen ve banka işlem dosyasına kredi şirkete ödendikten 3 ay sonra giren banka ekspertiz raporuna göre teminat olarak gösterilmesi suretiyle verilmiştir.
Bakanlığın ısrarla bu taşınmazımızda Taş Yapı lehine ama hukuka uygunsuz işlemler yapmasının gerçek nedenini anlamakta zorlanmaktayım.
Evvelce bakanlığın riskli yapı belirtmesi işlemleri İstanbul 11. ve 8. İdare Mahkemelerince iptal edilmişti. Ancak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğünün mahkeme kararlarını ve mülkiyete ilişkin davaları görmezden gelerek maliklerin oybirliği varmışcasına, 12/12/2018 tarihinde müdür yardımcısı Refik Gündoğan, mimar Selda Erten ve harita mühendisi Orhan Karaman imzası ile Emrullah Turanlı adına inşaat ruhsatı düzenlediklerini öğrendim. Bu ruhsat ekte sunulmuştur. İnşaat ruhsatı düzenlenmesinin ön koşulu mülkiyette uyuşmazlık olmamasıdır. Oysa paylı mülkiyet vasfındaki taşınmazımızda maliklerin fikir ve eylem birliği bulunmamaktadır. O nedenle ruhsatın neye istinaden düzenlenmiş olduğu muammadır.
TAŞ YAPI’YA İLK KREDİ 90 MİLYON DOLAR
Bu hukuka aykırı olduğunu düşündüğüm ruhsat verildikten bir hafta sonra Türkiye Varlık Fonu 20/12/2018 tarihinde Taş Yapı A.Ş.’nin yaklaşık 8730 m2 payına 90 milyon Amerikan Doları ipotek karşılığı kredi vermiştir.
Bu kredinin;
* 46 377 000 dolarını Türkiye Halk Bankası,
* 10 980 000 dolarını TC Ziraat Bankası,
* 32 643 000 dolarını da Türkiye Vakıflar Bankası’nın karşıladığı şirketle aramızdaki davalarımızda mahkemeye gelen kredi işlem dosyasında görülmektedir.
Taş Yapı A.Ş. ile aramızdaki hukuki süreçte ilgili bankalardan celp edilen evraklar arasında taşınmaza ait ekspertiz raporunda taşınmazın çok sayıda dava konusu olması nedeniyle “satılamaz” vasıfta olduğu açıkça belirtilmiş ise de her nasılsa paylı mülkiyet vasfındaki taşınmazda Taş Yapı A.Ş. payına gerçek değerinin çok üzerinde bir kıymet takdiri yapılmıştır.
İlerleyen zaman zarfında taşınmazımızla ilgili bakanlığın hukuka aykırı işlemleri evrilerek “rezerv yapı alanı” kararı verildi. 13/01/2021 tarihli bakanlık oluru (karar ektedir) ile tesis edilen bu işlem için İstanbul 8. İdare Mahkemesi’nde 2021/518 numaralı davada önce yürütmeyi durdurma kararı verildi, ardından 26/04/2022 tarihinde işlem iptal edildi. (Gerekçeli karar ve bilirkişi raporu ektedir.)
- Bakanlığın 'rezerv alanı' dayatmasıyla adeta alay eden bilirkişi raporunun sonuç bölümünde de tartışmasız bir itiraz söz konusu
Özel mülkiyette, üzerinde kamuya ait bina bulunmayan, paydaşların oybirliği ile verilmiş bir başvuru olmaksızın, gerekçe raporu dahi olmadan, imar durumlu arsada bakanlığın işlem tesis ettiği bilirkişi raporlarına yansıdı.
‘SATILAMAZ’ OLMASINA RAĞMEN…
Taş Yapı A.Ş.’ye mahkemenin iptal kararından sonra bu kez yeniden TVF kapsamındaki bankalardan yüzde 28 faizle 6 milyar Türk Lirası meblağında yeni bir kredinin tahsis edildiği tapu kayıtlarında yer aldı. Enflasyonun ENAG’a göre yüzde 180 olduğu bildirilen konjonktürde, üstelik “satılamaz” vasıfta olduğu krediyi veren bankaların ekspertiz raporunda yer almasına rağmen Taş Yapı A.Ş.’ye tahsis edilen kredinin kamu açısından gözden kaçırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Zira sıradan bir vatandaşın muhtelif uyuşmazlıklar nedeniyle onlarca derdest dava konusu olan “satılamaz” ibaresi ile tanımlanan paylı mülkiyetteki payına bu türden bir kredi alması mümkün değildir. Bankaların aldığı risk bizim taşınmazımız için gerçek değerinin en az on katı kadardır. Söz konusu ekspertiz raporu ve kredi işlem belgeleri mahkemede mevcuttur.
6 MİLYAR LİRA DAHA KAÇIRDILAR
Diğer yandan Şişli Tapu Müdürlüğü de usulsüzlüklere katkıda bulunmuş, 6 milyar Türk Lirası ipotek / kredi işlemini 20/12/2018 tarihli ilk ipotek işlemine ait yevmiye numarası altına kayıt etmiş, krediyi 2018 tarihinde tahsis edilmiş gibi göstermeye çalışmıştır. Şirkete tahsis edilen krediler ile bakanlığın rezerv yapı alanı kararlarının tarihlerinin senkronize olması dikkat çekicidir.
Evvelce İstanbul 15 Sulh Hukuk Mahkemesinde ortaklığın giderilmesi davasında yapılan kıymet takdirinde taşınmazın metrekare değeri 13 bin Türk Lirası olarak tespit edilmiş, Taş Yapı bu değer ile satışa çıkmasına mahkemede rıza göstermiştir. 13 bin Türk Lirası / metrekare birim fiyatı ile satışını talep eden Taş Yapı payına ne olmuş da bu kadar kredi özgülenmiştir? Bir başka deyişle Taş Yapı A.Ş.’nin taşınmazın yaklaşık yüzde 43’üne tekabül eden 8730 m2 payına kamu bankaları hangi parametrelerle 6 milyar TL kredi için ipotek teminatı göstermiştir?
FATMA VARANK – MURAT KURUM İMZASI
Taşınmazımızı önce kentsel tasarım proje alanı olarak ilan eden, imar durumunu belirleyen (2.60 emsal), hukuka aykırı olarak inşaat ruhsatı düzenleyen, riskli yapı belirtmesi ile sonuç alamayınca rezerv yapı alanı ilan eden bakanlık bir kez daha yani ikinci kez taşınmazımızda rezerv yapı alanı kararı verdi. Bir hafta içinde bakan oluru ile tesis edilen işlem evrakında Fatma Varank, Murat Kurum ve Vedat Gürgen imzaları vardır. Aynı memurlar iptal edilen 1. Rezerv Yapı Alanı kararını da tesis eden kişilerdir. Dolayısıyla mahkemesinin yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarına muttali olan kişilerdir.
Taşınmazımızda derdest bir mülkiyet uyuşmazlığı davası, bu davaya ilişkin tapuda ihtiyati tedbir kararı vardır. Çok sayıda idare mahkemelerinin kesinleşmiş kararları, bu kararlar doğrultusunda işlem yapılacağına ilişkin tapuda şerhler ile rezerv yapı alanı kararına ait, davacısı olduğum idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma ve iptal kararı bulunmakta, devam eden diğer idari ve hukuk davalarının yanında taşınmazımızdan yararlanma ve tasarrufuna ilişkin malikler arasında fikir ve eylem birliği de bulunmamaktadır. Kısaca, taşınmazımız 6306 sy kapsamındaki işlemlere konu edilecek özelliklerde değildir.
HAK SAHİPLERİNE BİLDİRİM BİLE YOK
Taş Yapı A.Ş., ifa kabiliyeti olmayan ve muteveffa malikler ile 2006 tarihli kat karşılığı sözleşmelere dayanarak bakanlık üzerinden hukuka aykırı işlemleri talep ediyor ve bakanlıkta “olur kararları” ile uygulama yapmaya çalışıyor olmalı ki 01/08/2022 tarihinde yeniden ikinci kez rezerv yapı alanı kararı daha tesis edilmiş ve karar maliklere tebliğ bile edilmeden uygulama yapılmaya çalışılmaktadır. Tebliğden kaçınılmasının nedeni maliklerin ve hak sahibi olan bizlerin konuyu idare mahkemesine taşınmamıza engel olmaktır.
Ekte ikinci rezerv yapı alanı kararı ve maliklere tebliğ edilmekten kaçınılan (belediye, kaymakamlık, Taşyapı AŞ ve TMSF ye hitaben düzenlenmiş sayı no:E-81446019-504-4369779 nolu) yazı sunulmuştur. Bu belgede hak sahiplerine tebliğe ilişkin bir ibare yoktur. Muhatap malik yalnızca Taş Yapı A.Ş.’dir.
- Hak sahiplerine bildirim yapmadan işi halletmeye çalıştıklarının resmi kanıtı.
PLAN DAHA FAZLA KREDİ ALABİLMEK
Taşınmazda bir kısım paydaş müteveffa ebeveynlerinden kalan paylarla ilgili olarak 16 yıl önce yapılan sözleşmelere ilişkin takyidatları tapudan kaldırmıştır. Bir başka deyişle bir kısım malikin tapu kaydında takyidat kaldırıldıktan sonraki tarihte bakanlık ikinci kez rezerv yapı alanı kararı vermiştir. Bakanlığın hukuka aykırı işlemler ile kendini taşınmazda müteahhit gibi gösteren Taş Yapı A.Ş.’ye rantsal dönüşüm nimetlerinden faydalandırmak istenmesinin arkasındaki “nihai gerçek” TÜRKİYE VARLIK FONUNDAN BIRKAÇ MİLYAR DOLAR DAHA PROJE FİNANSMAN KREDİSİ VERDİRMEKTİR.
Taşınmazımıza özel önem atfeden, imarını düzenleyen, kentsel tasarım proje alanı olarak niteleyen, önce riskli yapı belirtmesi kararı, ardından iki kez üst üste rezerv yapı alanı kararı tesis eden, hatta inşaat ruhsatı düzenleyen, idare mahkemelerinde açılan onlarca davada taşınmazımızı Taş Yapı A.Ş.’den daha çok savunan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını görev aşkı nedeniyle kutlamak yerine usulsüz kredilere altyapı hazırlığı mahiyetindeki hukuka uyarsız işlemlerini kamuya duyurmanız amacıyla sizle paylaşmayı tercih ettim.
Saygılarımla
Stare Kaftan