Türkiye seçim yoluna hızla girerken vaatler de havada uçuşuyor. Özellikle CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu vaatlere dönük hamleleri ve iktidarın bu hamlelere kimi zaman boyun eğmek zorunda kalması, gündemdeki sıcaklığını koruyor. Siyasetin tepesinde bu gelişmeler yaşanırken yerel siyasette ise büyük bir kara bulut hakim.
AKP'nin iktidar yılları boyunca önüne ilk kez iktidar hedefi koyan CHP'nin belediyelerinde yaşanan kimi sorunlar 'yok artık' dedirtiyor. Bilindiği üzere CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve partinin tüm kademelerinden yöneticileri, 'iktidar yolu' diye tarif ettikleri sürecin başlangıç düdüğünün 31 Mart 2019 yerel seçimlerindeki zaferle çalındığını sayısız kez ifade ettiler. Çünkü yerelde kazanılan zaferle başlayan süreç, CHP'ye göre ülkeyi nasıl yöneteceklerinin de bir tarifiydi. CHP, yönetim anlayışını halka yerellerden başlayarak anlatacaktı, halkı yereldeki icraatlarla ikna edecekti.
Ancak süreç pek de 'Hak - Hukuk - Adalet' diyen Kılıçdaroğlu'nun hayal ettiği gibi ilerlemiyor anlaşılan. Yerelde lastik patlatan patlatana...
Geçtiğimiz günlerde CHP'li bir belediye eliyle yaşanan bir skandalı, Kılıçdaroğlu'nun hayallediği ve tariflediği ne varsa tam tersinin uygulanması hasebiyle tane tane yazacağım.
Olay yeri, Muğla'nın Menteşe ilçesinin Kuyucak Mahallesi. İlçe belediyesinin başkanı da CHP'de uzun yıllar ilçe yönetiminde bulunmuş, ilçe başkanlığı yapmış ve 30 Mart 2014'te belediye başkanı seçilmiş olan Bahattin Gümüş.
Harita ve Kadastro Mühendisi olan ve aynı alanda çalışmalar yürüten bir şirketi bulunan CHP'li Bahattin Gümüş'ün idaresindeki Menteşe Belediyesi, geçtiğimiz günlerde bir yurttaşın iki katlı müstakil binasını yıktı. Dışarıdan bakıldığında bir anormallik görülmeyebilir, çünkü belediyelerin böyle yükümlülükleri var.
Ah o yükümlülükler... Bir de 'adamına göre' uygulanmasa!
M.Ç. isimli yurttaş, Menteşe ilçesi Kuyucak Mahallesi'nde bulunan evi, tapulu arazisi üzerine AKP'nin 'imar affı' planından yararlanarak yaptırmış dört yıl önce. Bölgedeki sayısız 'imar affı' projesinden biri yani. İmar affından yararlanmak adına yapılmış ancak süreleri yetmemiş. Bu nedenle de adli süreçleri devam ediyor. Yani ortada herhangi bir karar yok. M.Ç. isimli yurttaş, söz konusu evi, eşiyle emekliliklerini yaşayacakları yer olarak tasarlayarak inşa ettirmiş, tabii başına geleceklerden bihaber.
Dört yıldır da yazı geçirdikleri mekan olan bu evin kapısında bir akşam kepçe buluyorlar. Çıkıp bakıyorlar, belediyeden yıkıma gelmişler.
Skandal 1: O güne kadar, o gün yıkıma geleceklerine dair herhangi bir tebliğ yok.
Akşam üzeri kepçeyi getiren ekipler, ertesi gün sabah 11:00'e kadar süre veriyorlar, "11'de yıkıma geleceğiz" diyorlar. Ailede bir telaş, M.Ç. isimli yurttaş, sabah erkenden adliyeye koşuyor ve yıkımın yürütmesini durdurmaya yönelik ara kararı alıyor. M.Ç., evde halihazırda yaşayan ailesine WhatsApp aracılığıyla ara kararı yolluyor.
Skandal 2: Belediye avukatı yürütmeyi durdurmaya yönelik ara karara şöyle bir göz ucuyla bakıyor ve "bizi bağlamaz" bu diyerek ekiplere "yıkın" talimatı veriyor.
Aile herhangi bir tebligat yapılmadan yıkıma gelinmesine tepki gösteriyor, engellemeye çalışıyor. M.Ç.'nin eşi kanser hastası, evde 2,5 yaşındaki torunları var.
Skandal 3: Aileye eşyalarını alma fırsatı bile vermeden evi yıkmaya başlıyorlar. Aileyi jandarma evden çıkarıyor. O sırada ancak birkaç parça beyaz eşyayı ve kişisel eşyaları kurtarabiliyorlar. Muftafta tezgahlar, dolaplar, dolaplarda tabak çanak, banyo dolapları dolu, bataryalar olduğu gibi... Evi o şekilde yıkıyorlar.
Muğla'daki adliyeden yola çıkan M.Ç., geldiğinde evin yarısından fazlasını yıkılmış halde buluyor. Eşyalar enkaz altında, ailesi jandarma zoruyla sokağa atılmış bir vaziyette.
Skandal 4: Belediye ekipleri öylesine yangından mal kaçırır vaziyette yıkımı gerçekleştiriyor ki, evin yanında Ç. ailesinin diktiği onlarca (Çam, zeytin, portakal ve limon) ağaç da bu katliamvari uygulamadan nasibini alıyor ve sökülüp kenara atılıyor.
Skandal 5: Mahkeme ara kararının tanınmamasına, eşyaların bile alınmasına fırsat tanınmamasına tepki gösteren M.Ç., yıkım için arazisinde bulunan Fen İşleri Müdür Yardımcısı Adem Bey'e tepki gösteriyor. Adem Bey ise "sen o eşyaları kurtardığına şükret, onları da düşünmez yıkar geçerdik" deyiveriyor pişkince.
M.Ç. "Dört senedir yazdan yaza gittiğimiz, eşimle birlikte hayatımızı devam ettirmek istediğimiz bir yerdi" diye tarifliyor yıkılan evin kendileri için manevi değerini.
Skandal 6: Bölgede yıkılan tek ev Ç. ailesinin evi. Onun haricinde bölgede kulübe, küçük depo gibi derme çatma yapılar yıkıldı. Zaten aşağıya bıraktığım fotoğraftan da anlaşılacağı gibi Ç. ailesinin bitişiğinde bulunan ve aynı afla yapılan ev bile olduğu gibi duruyor.
Skandal 7: İmar affı, sahil bölgelerinden en çok da ticari faaliyet amaçlayanlara yaradı. Bunu saklamanın, bilip de söylememenin anlamı yok. İmar affından yararlanarak yapılan binaların birçoğu bu sahil kentlerinde apart olarak turizm faaliyeti yürütüyor. Bir de imar affından yararlanamayıp faaliyetlerine devam edenler var. Kaçak, vergi vermeden turizm gelirinden önemli bir pay topluyorlar. Menteşe'de de bu böyle. Bunların yanında bir ailenin emeklilik hayalleri için yaptırdığı ve sadece kendileri için kullandığı bir ev yıkıldı, bu kaçak apartlar tam gaz devam ediyorlar.
Ç. Ailesi şimdi hakkını aramaya hazırlanıyor. Kaldı ki aile, hak aramaya alışkın. Neden mi? Çünkü Ç. Ailesi 70 yıldır CHP saflarında siyaset yapan parti emekçisi bir aile. Yani hukuk tanımamanın, vandalca ev yıkmanın, 2,5 yaşındaki bir çocuğu korkutmanın ve de aileye elle tutulur hiçbir gerekçe sunmamanın "siyasi" bir nedeni yok. Yıkımı yapan ekipler de CHP'li belediyenin yetkilileri... CHP emekçisi bir aileye bunları yapanlar, umarız parti ayrımı gözetmiyordur... Yoksa CHP'li olmayanlara neler yaparlar, düşünmek bile kahredici!
Artık hatadan dönmek mümkün değil elbette ama bu skandallar dizisinin ardından, bizim de seslerini duyurmamızla birlikte CHP'li Menteşe Belediyesi ekipleri, mağdur aileye belki bir açıklama yaparlar.
Biz de bu süreçte boş durmayacağız elbette. Koskoca ilçede nokta atışı bir ev seçip keyfe keder insanların başına yıkmanın, hasta insanları sokağa atmanın ve hiçbir dayanak sunmamanın belki bir nedeni vardır, ha sayın başkan?
Araştırmanın henüz başında olduğumuz için şu kadar diyelim: Belki de bu aceleciliğinizin ardında belediyenizin iş yaptığı bir şirket ve şirketle yaptığınız ihaleli işler vardır, ha sayın başkan?