İktidarmış, adaletmiş kara kutuyu açıp gerçeği görmek isteyen yok.
Kadın evinde kalsın, kadın doğursun, kadın erkeğine hizmet etsin, kadın şikâyetçi olmasın, en iyisi kadın ölsün, evinde çocuklarının gözleri önünde ölsün, öldürülsün, suçlu adam kurtulsun, serbest gezsin, çocuklar da sokakta başı boş büyüsün. İnsan sürüleri yetişsin.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
"Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi" olan İstanbul Sözleşmesi son derece önemli hayat kurtarıcı. 2015’te imzalanan İstanbul Sözleşmesini en erken yürürlüğe sokan ülkelerden biri de Türkiye. Arnavutluk, Andorra, Avusturya da var. Bosna Hersek, Danimarka, İtalya, Karadağ, Portekiz, Sırbistan, İspanya var. Yürürlüğe en son sokan ülke de İrlanda.
Hukukçular sözleşmenin gerektiği şekilde uygulanmadığı halde bile şiddetle mücadeleye büyük katkı yaptığının altını çiziyorlar. Mesela "kadın dernekleri veya barolar, şiddete ilişkin ceza yargılamalarına hep İstanbul Sözleşmesi’ni dayanak göstererek müdahil oldular ve verilen kararlara etki ettiler” diyorlar.
Öte yandan böylesi büyük önemde bir sözleşmeye iktidar karşı çıkıyor. İktidardan yana olmayı seçen bilinçsizler, vicdansızlar da iktidarla birlik olup sözleşmeye mesafe almaktan yana. Yani kadın üzerinde erkek şiddetini geçerli kılmak, suçluyu korumak seçiliyor.
Gene hukukçular İstanbul Sözleşmesi’nin tüm uluslararası sözleşmeler gibi kanun niteliğinde uygulanmak zorunda olduğunu belirttiler. Bu sözleşmenin içinden iç hukuka uyarlanmış olan “can simidi” dedikleri “koruma yasası”nın, 6284 Sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un varlığını işaret ettiler. Ve bu yasa şimdiye dek yüz binlerce kadının hayatını kurtardı, kurtarmaktadır, dediler.
DAHA NE BEKLİYORUZ?
Türkiye şiddet uygulanan kadınları koruyacak önlemler getirsin. Politikalar üretsin. Kadının yeri evidir, görevi en az üç çocuk doğurmaktır politikası sürdürmesin çünkü kadınların en az güvende en tehlikede olduğu yer evleri: O "kara kutu". Böyle devam etmesin! Orada şiddet görecek ve öldürülecekler.
Kadın olarak doğmanın bedeli ölüm mü olmalı? Kimi vahşi topluluklarda olduğu gibi doğan kız çocuklarının yaşama şansı o gün mü bitmeli? Hadım mı edilmeliler? Eğitimliyse layık olduğu yere gelmek için farklı bir bedel mi ödesin? Üniversitelerdeki kadın öğretim üyelerine mobiying uygulaması mı sürsün? Neden kadınlar hayatta kalmak ya da kalmamak ikilemi içinde bırakılsın? Neden birey ve yurttaş olarak sevgi, saygı görmesinler? Neden çocuk gelin edilip yaşamla ölüm arasında savrulsunlar?
İNSANLIK SONSUZ ÇİRKİNLİKLERE GÖMÜLÜ
Hayatı erkeklere, kadınlara, halklara yaşamaya değer kılmaktan barıştan uzak, hırslı, kötü niyetli yöneticilerle sarılmış durumdayız. Aldatan yalancı hükümetler, bireysel çıkarlarını düşünen utanmaz milletvekilleri, iktidara yaranmaktan arpa boyu yol alamayan, köleleşen muhalefetle, ateşli silahlar işkenceler altında tehdit edilenler olduk.
Ne kadınlar ne erkekler gönlünce yaşayabiliyor. Kendini oluşturamayan, köleleştirilmiş topluluklarız. Çekilen acıların sonunu Allah’a yalvararak beklemekten ölesiye kederli kadınlar var her kapının ardında. İçinde yetiştikleri kültürün, aldıkları terbiyenin hükmünde, duygularını düşüncelerini uzlaştırmayı deniyor dayanamayınca yok olmak istiyorlar.
Baskı altında zorunlu yaşayan, dayak yiyen, cinayete kurban giden, ardı arkası kesilmeyen savaşlarla gelen evlat acısını çekenler çok sayıda. Gün geçmiyor bir kadının yaşamına son verdiği haberi duyuluyor. Kendini bağlayıp soluğunu kesiyor, ölüyor.
CAN YAKAN GERÇEĞİMİZ
Şiddet tüm kadınların yüklenen kadınlık rolünden dolayı ezilme sorunu yaşayabilecekleri bir durum. Muhafazakârmış değilmiş dindarmış değilmiş kadınlar birlik içinde İstanbul Sözleşmesini sahiplenmeli. Nasıl olur da aramızdan seçtiğimiz bir kadın vekilin çıkıp da tersini düşünür, yapar? Hangi insanlık politikasıdır bu?
Düşük sosyo-ekonomik yapılı aileler kız çocuklarının eğitim ve yaşam standardını nasıl yükseltsinler de kızlarını yük olmasın diye evlendirip kurban vermesinler! Yanlış dinsel algılar uygulanmasın da dini nikahla erken evlilik meşru sayılmasın! Kız çocukları 12’sinde gelin, 13’ünde anne olmasın! 14’ünde yaşamını yitirmesin! Ölü bulunan kadınların intihar ettiği iddia edilmesin! Katiller ceza almaktan parayla kurtulmasın!
Bu kadar mı kolay evlat acısı?
KADIN CİNAYETLERİNİ DURDURACAĞIZ PLATFORMU
"Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu"nun raporları Türkçe kaynaklar arasında en ciddi olanlar. Bu platform aylık ve yıllık Türkçe ve İngilizce raporlar hazırlıyor. Türkiye’de kadınları güçlendiren bir mücadele var. Gerçekleri söylemekten çekinmeyen, usanmayan, tarafsız kadın örgütleri var. Onlara şükran borçluyuz.
Platformun 2019 raporuna göre erkekler tarafından o yıl 474 kadın öldürülmüş; cinsel şiddet ve çocuk istismarıysa devam etmekte. 474 kadının 358’inin koruma kararı var mı yok mu bilinmiyor. 104 kadının eşine ise uzaklaştırma veya koruma kararı verilmemiş. 2021 Ocak ayında erkekler tarafından öldürülen kadınların sayısı 23. Şüpheli şekilde ölü bulunan kadın sayısı ise14.
EVE PARA MI GETİRİYORSUN Kİ KONUŞUYORSUN!
Kadınlar arasında bir de kendini sembolik olarak öldürenler var.
Yüksek eğitim almış, yüksek yetenekleri olan kadınlar. Kendilerini şu veya bu nedenle gerçekleştirememiş, yarım kalmış kadınlar.
Hayatları yalnızca evlilik. Çocuklarını büyütüyor, eşini, ailesini çekip çeviriyor, evde hasta anne baba koca bakıyorlar. Belki eşi kadar kariyer hırsı yok ama evlendikten sonra sürdürmek istediği meslek hayatı var. Bırakmak zorunda kalıyor. Aileyi seçiyor ve orada yok oluyor.
Olanaklar sağlansaydı, esnek çalışma saatleri sistem olarak oturmuş olsaydı çocuklarından kocasından aileden uzaklaşmadan gelir sahibi olacak, avcuna para konmasını beklemeyecek, onurundan yitirmeyecek, ölmeyecek, yaşayacaktı.
İnsanlığın derdini anlayacaklar aranıyor!
İnsan hakları aranıyor!
Yaşam aranıyor!