Değerli okurlarım sizlerle tanışacağım bu ilk yazım için bambaşka bir kurgu vardı kafamda.

Ancak dün öyle bir şey oldu ki beni derinden üzdü.  

Bu üzüntünün bende yarattığı duygulardan ziyade, geleceğe ilişkin korkularım nedeniyle bu satırları kaleme alma ihtiyacı hissettim. 

Korku derken, kendim için değil!

Aman ha sakın yanlış anlaşılmasın. 

Korkularımın nedeni dostlarımdır.

Dost acı söyler diye düşünürken baldıran zehiri içtiğini bilmeyen, bu kardeşinize kulak verin hele!   

Tarih, iktidarın büyüsüne kapılarak kendi değerlerinden uzaklaşan ve etrafına yabancılaşan pek çok liderin hikayesiyle doludur. 

Roma İmparatoru Caligula’nın hikayesi ise, bu yolda en çarpıcı örneklerden biridir.

İlk başlarda, halkının isteklerini dikkate alan, çevresindeki akıllı danışmanlara kulak veren, çoğulcu bir lider olarak kabul edilen Caligula, zamanla elindeki gücün zehrine kapıldı.

Kendi fikirlerinden başka hiçbir şeyin geçerli olmadığını düşünmeye başladığında, yalnızca kendi doğrularını zorla kabul ettirme arzusuyla gerçeklikten kopan bir lider haline geldi.

Oysa tarih, iktidarı paylaşılan bir sorumluluk olarak gören liderleri her zaman saygıyla hatırlar. 

Caligula, zaman geçtikçe iktidarı çevresindekilerle paylaşmak yerine, onları susturmayı tercih etti.

Roma senatosuna karşı çıkmaya, halkının ihtiyaçlarını yok saymaya başladı.

Sonunda, kendini bir tanrı ilan etti; yalnızca kendi sesini duyan, kendine hayran bir lider haline geldi. 

Hatta bu durum o kadar ileriye gitti ki, atını senatör yapma kararı alarak etrafındaki insanlara meydan okudu.

Bu durum, güç zehirlenmesinin en somut örneklerinden biridir. 

Bir dönem birlikte yola çıktığı, fikirlerine değer verdiği insanları hiçe sayan bir lider olarak, halkı üzerinde kurduğu baskı ve korku imparatorluğu ile anılır oldu.

Geçmişin bu hikayesi, aslında günümüz için güçlü bir uyarıdır.

Birlikte yola çıktığınız insanları, dostlarınızı ve sizi destekleyenleri görmezden gelmeye başladığında, iktidarın tehlikeli yüzüyle karşı karşıya kalırsınız.

Güç, onu çoğulcu bir anlayışla yönetmeyi reddettiğinizde kendi başınıza açacağınız bir felakete dönüşebilir. 

Çevresindekileri susturan, yalnızca kendi sesini duyan ve gücüne kapılarak hakikati görmezden gelen liderler, en sonunda kendi yol arkadaşlarını, değer verdikleri fikirleri ve hatta kendilerini bile kaybetmeye mahkum olurlar.

Tarihten çıkarılacak ders açıktır: Güç, sağlıklı bir denge içinde kullanılması gereken bir sorumluluktur. 

Kendi etrafında dar bir çevre oluşturarak dış dünyaya kapanan, farklı görüşlere sırtını dönen bir lider, sonunda yalnızca kendi yıkımını hazırlar.

Caligula’nın mirası, gücün dokunulmazlık verdiği yanılsamasına kapılan herkes için bir uyarı olarak kalacaktır.