Toplum bilimciler, gündelik yaşayan insan topluluklarının olağanlaştırma davranış biçimini “akıl tutulması” olarak kavramlaştırmışlardır.
Böylece egemen sınıf otoritesinin bunu yaygınlaştırması, arzulanan bir hedef gütmesi biçiminde kaotik komplolar manzumesinin olağanlaştırılmasıdır. Bunun için egemen sınıf iktidarları ezbere indirgenen “Resmi Tarih” masallarını yanlış bilinç oluşturma amaçlı olarak medya üzerinden inşa eder ve kaosu körükler… Bu “yalan” alışkanlığı; ideoloji denen ve tam olarak “faydacı (pragmatik)” saplantı eylemselliğir.
Bunun için değişimi iktisadi-siyasi-toplumsal-tarihsel zorunluluk olarak kabul edenler; bu uğurda, değişimin kendisi olarak izafi doğru bilinçle mücadele ederler. Bu da defalarca yazdığımız gibi tek yol olan bilimsel bilginin bir devrimci bilinçli uygulama olduğu kanıtıdır. Buna antik çağdan günümüze felsefeciler “praxis” adı vermişlerdir. Ama Hegel sonrasına kadar amuda kalkmış tanımlaması bilimsel sosyalizmin kurucuları tarafından ayakları üstüne oturtulmuştur. Bu kavramın “resmi sosyalistler” tarafından sansürlenmiş olması ayrı bir tartışma konusudur…
Günümüzde oluşturulmuş olan anti-faşist birlikteliğin Gazi Mustafa Kemal’in kurduğu ve aynı zamanda “Misak-ı Milli” içinde küçük burjuva aydın sınıflarının “devrimci demokratik cumhuriyeti”nin de kurucu örgütü olan Cumhuriyet Halk Fırkası/Partisi(1936) olması rastlantı değildir. Özellikle kadın-erkek olarak genç kadroların “devrimci önder”in vasiyetine uygun düşen; örgüt içindeki hamasi ayak bağlarından kurtulması sonucu; akıl tutulmasından müzdarip komplo imalatçılığı saplantılı, siyasi İslam maskeli otokrat güdümlemeye karşı alternatif olduğunu kanıtlamıştır. Kanıtlamaya da devam edecektir.
İşte bunun için bilgi bilimsel nesnel gerçekten popülizm adına asla sapılmamalıdır. Türkiye’nin yeniden dik duruşunun yolu kadın-erkek gençlerin inatçı devrimci bilimsel mücadelelerinin ileriye atılımı ile başlamıştır ve devam edecektir. Bu daha başlangıç mücadeleye devam. Asla tek başına değil. Daima hep beraber…