Baştan söyleyeyim, hayır.
Şunu da belirtmeliyim, o görüntüler ilk benim elime düşseydi, şüphesiz düşünmez o haberi patlatırdım.
“Kemal Kılıçdaroğlu’na darbe toplantısı” başlığını da atardım.
Yani bir suç işlenmiş gibi yaratılan hava boş.
Gazetecilik neydi?
Birilerinin yazılmasını istemediği şeyleri yazmak değil miydi?
Haber yaptığı için yargılanan, adliye önünde kurşunlanan, cezaevinde esir edilen, memleketinden uzakta yaşamak zorunda olan, demokratik bir Türkiye özlemiyle yanıp tutuşan meslektaşlarımın yaptığı neydi?
Haberdi, haber…
Bu olayın haber değerinin olmadığını kim iddia edebilir?
İhale nasıl üzerime kaldı, peki?
Gazeteciliği İstanbul’un Avrupa Yakası’nda bir CHP’li belediyenin iki dudağı arasında gidip gelen bir Twitter ünlüsünün üzerime attığı iftira ile…
Türkiye’nin en çok izlenen televizyon kanallarından birinde, benim CHP’nin milyonları ile Twitter trol ağları kurduğumu ve bu ağlardan Zoom’cuları ifşa ettiğimi yalan olduğunu bile bile zikretti.
Ben de o günlerde dağılan hayatımla ilgili meşguliyetler içindeydim, pek umursamadım.
Çünkü söylenen her cümle baştan sona yalandı.
Hiçbir endişe de yaşamadım buna dair.
O gün daha büyük problemlerim vardı.
Sırtıma saplanan hançerlerle meşguldüm.
Geçti, gitti.
Ama o hesap kapanmadı.
Önümüzdeki pazartesi günü bu iftirayı atan kişiye üç kuruşluk tazminat davası açıyorum.
Meselenin detaylarına inecek olursak, o zoom cuntasını ilk paylaşan kişi hükümete yakın gazeteci Ersoy Dede idi.
Yani bu darbecileri ifşa eden iktidar yandaşı bir gazeteciydi.
Bunu o gün o toplantıyı izleyen herkes biliyor.
Ardından tüm gazeteler, televizyonlar bu olayı haber yaptı.
Türkiye günlerce bunu konuştu.
Sosyal medya haber ağlarında da en çok konuşulan konular arasına girdi.
O dönem elimde olan haber hesaplarında da HABER DEĞERİ YÜKSEK OLAN BU GELİŞME yayınlandı.
O dönem elimde olan haber hesapları diyorum, çünkü çok sayıda haber hesabım var.
Sosyal medyanın diline uygun haber mecraları alıp, kurup, yönetiyor olmam şaşırılacak bir bilgi değil.
Hayatımı bu işi yaparak kazanıyorum.
Yani gazetecilik yapıyorum.
Ekrem İmamoğlu’nun koltuğunda gözü olan, yanında yürüdüğü siyasi büyüklerinin rızalığını alamamış belediye başkanlarının tetikçiliğini yapmıyorum.
Ve ayrıca diyorum ki keşke o haberi ilk yapan ben olsaydım.
O gün o darbe toplantısında olanlar bugün ne yapıyor?
İki eski genel başkan yardımcısı kaymak yerlerden belediye başkan adayı oldu.
Bir tanesi seçilemeyecek yerden aday oldu ama Çankaya dahil 65 belediye başkanını belirlediği söyleniyor.
Biri CHP’nin başına geçti ama bir belediye başkanının esiri.
Toplantıdaki bir ismin deyimiyle “Engin Abi” ise hala uzayda, belki de keyif sigarası tüttürüyordur.
Bu arada bana yönelik bu iftirada parmağı olan, evimdeki üç kuruşluk hainin de dolandırıcılık suçlaması ile yargılandığını duydum.
Aman dikkat edin, her dediğine inanmayın.
Sizi de satabilir, yarı yolda bırakabilir, ihanet edebilir.
Kendinizi birden bire olmayacak işlerin içinde, abuk sabuk durumlarda bulmayın.
Benden demesi…