Erdoğan, sözüm ona bir değişim rüzgarı yaratıp ABD'nin yeni yönetimine mi göz kırpacak, içerde kamuoyunu oyalayarak algıları gerçek sorunlardan mı uzaklaştıracak, yeni bir kamplaşma/ kutuplaşma sebebi mi aranıyor? Ya da Rusya'da yaşandığı gibi Anayasa değişikliği ile 'şahsa yönelik' daimi başkanlık mı garantilenecek, yıllardır üzerinde çalışılan şeriatla ters düşmeyecek Anayasa mı zorlanacak? Bir diğer iddiaya göre Kürtlere sempatik gelebilecek maddelerle Kürt oyları mı devşirelecek yoksa en zayıf ihtimalle iktidarın küçük ortağı Bahçeli'ye mi göz dağı veriliyor? Şimdi tüm muhalefet bu sorulara yanıt arıyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun "15 Temmuz'u FETÖ yapmadı" diyerek ABD'yi esas fail olarak işaret ettiği 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından başlayan yeni Anayasa tartışmaları 16 Nisan 2017’de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Erdoğan'a destek vermesiyle sonuca ulaşmıştı. Erdoğan'ın belki de balık hafızalı oluşumuza güvenerek yeniden başlattığı "Yeni Anayasa" tartışmalarının gölgesinde hatırlatmak gerekir ki 2017'de Bahçeli ve Erdoğan'ın meziyetiyle kabul ettirilen Anayasa da  yere göğe sığdırılamıyordu. Ne gariptir ki bugün Erdoğan'ın "Yeni Anayasa" çağrısına heyecanla karşılık veren aynı isimler o gün de muhalefetin "tüm yetkileri tek adamda toplamak ülkenin sonu olur" itirazlarına rağmen bu ucube sistemi ekranlarda, köşelerinde allayıp pulluyordu. Hatta adını doğru koyalım, bu yalnızca bir Anayasa değişikliği değil, rejim değişikliğiydi. Şimdi "Gelin yeni bir Anayasa yapalım" davetinin bu yeni rejimin son tuğlalarını koymak için yapılmadığına kim ikna edebilir bizi?

Anayasa 16 Nisan 2017’de değiştirildi ve ardından yapılan ilk seçimlerde de -24 Haziran 2018- tüm yetkiler Erdoğan'a verilmiş oldu. O gün AKP'li olup Anayasa değişikliğini savunan isimler bile bugün AKP'nin karşısında ve CHP, İYİ Parti, HDP ve Saadet Partisi ile bu sistemin yürümediği konusunda hem fikir. Fakat ne oldu ki, dün değişim isteyen muhalefet Cumhur İttifakı'nın sert tepkisiyle karşılaşırken bugün bizzat Erdoğan'ın değişim çağrısıyla davet alıyor? Buna bir pragmatist Erdoğan geleneği demek mümkün mü? Erdoğan 'yine' kendi siyasi geleceğini garantiye almak uğruna, dün Anayasa değişikliği istediği için neredeyse vatan haini muamelesi yaptığı muhalefete ihtiyaç duyuyor. Böylece Anayasaya uymak yerine Anayasayı kendine uyduracak.

ERDOĞAN KAÇ VEKİLE 'ÖDÜN VERMEK' ZORUNDA KALACAK?
Anayasayı değiştirme teklifi için 200 milletvekilinin imzası gerekiyor. AKP, sahip olduğu 289 milletvekili ile kimseye ihtiyaç duymadan teklif verebilir. Ancak Anayasayı halk oylamasına götürebilmek için 360 oy'a, TBMM oylamasıyla değiştirebilmek içinse 400 milletvekilinin oyuna ihtiyaç var.

MHP’nin 48 milletvekili, BBP'nin 1 milletvekili ile Cumhur İttifakının toplam oy'u 338. Yani Cumhur İttifakı'nın Anayasa değişiklik teklifini TBMM’den referandumsuz geçirmek için 62 milletvekiline, teklifi referanduma götürmek içinse 22 milletvekiline ihtiyacı var. Erdoğan her iki durumda da muhalefete muhtaç. Ya muhalefetle uzlaşacak ya da bazı 'imzalar' için bazı 'ödünler' vermek zorunda kalacak. İşte biz de o zaman, geçmişte olduğu gibi, kimler 'özgürlükçü', kimler 'tebaa' anlayacağız. Kimler 'çıkarları' için ülkenin geleceğinden taviz verecek göreceğiz.

MUHALEFETİN 'ANAYASA KOZUNU' ELİNDEN ALMA HAMLESİ
2017 Anayasa değişikliğini de yere göğe sığdıramayan 'iktidarın kalemi' Abdulkadir Selvi, köşesinden bu teklifin detaylarına yönelik bilgi verdi. Selvi'ye göre "Erdoğan parlamenter sisteme geçiş için ortak Anayasa Komisyonu oluşturmaya hazırlanan muhalefetin 'anayasa kozunu' elinden almak için bir hamle yaptı." Selvi, Erdoğan'ın yeni Anayasa önerisinde parlamenter sisteme dönüşün yer almadığını ve iki kırmızı çizgisi olduğunu belirterek "Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden vazgeçilmesi  gibi bir düşünce taşınmadığını" ve "devletin üniter yapısı ve anayasanın ilk dört maddesinin korunacağını" söyledi.

'ERDOĞAN'IN RUH DURUMUNDA BİR KAŞINTI YARATMIŞ OLMALI'
Mehmet Yılmaz ise Erdoğan'ın 'Yeni Anayasa' çıkışını Bahçeli'den kurtulma hamlesi olarak yorumluyor. Yılmaz, "Erdoğan, vesayet Anayasasından sıkılmış ama hatırladığım kadarıyla başkanlık sistemine geçtiğimizde bu vesayet işleri tamamen bitecekti. Demek ki o günlerde Erdoğan bizi kandırmış, vesayet bitecek diye! Aslına bakarsanız kendisini de kandırmıştı. Daha doğrusu Devlet Bahçeli'nin kendisine kurduğu tuzağa, ilerisini düşünmeden balıklama atlamıştı. Şimdi görüyor ki hata yapmış, artık bırakın yeniden seçilmeyi, siyasi hayatta ayakta kalmak ve Allah korusun günün birinde Yüce Divanlık olmamak için bile Devlet Bahçeli'ye ihtiyacı var. Bu haliyle ruh durumunda bir kaşıntı yaratmış olmalı. Erdoğan karakterindeki bir politikacının tahammül edemeyeceği bir durum bu... Erdoğan, bu Anayasa tartışmasını açtıysa emin olun ki artık Devlet Bahçeli'den kurtulmak istiyor" dedi.

'BU AYIPTAN KURTULMAK LAZIM' KAMPANYASI
Murat Yetkin ise edindiği kulis bilgileriyle çok daha fazla detay verdi. Erdoğan'ın yeni Anayasayı, "kendi yönetimindeki başkanlık sisteminin işleyişini daha da kolaylaştırmak amacıyla istediğini" söyleyen Yetkin, Bahçeli’nin destek açıklamasındaki "başkanlık sisteminin 'kökleşmesi' gereği" vurgusuna dikkat çekti.

Yetki'nin verdiği bilgilere göre; Anayasanın 2017’deki köklü değişime rağmen hâlâ kabul tarihinin 1982 görülmesine dikkat çekilerek “Bu ayıptan kurtulmak lazım” kampanyası yapılacak. İlk defa darbe olmadan sivil Anayasa yazılacağı söyleminin kullanılacağını söyleyen Yetkin, iktidarın bunu  "Devletin yönetim şekli Cumhuriyet, Hükümet şekli başkanlık kalacak, Federatif değil üniter sistem olacak" diye savunacaklarını belirtti.

Ayrıca müjde: Birinci madde "Devletin şekli Cumhuriyettir" ibaresi kalacakmış! Ama unutulmasın ki İran da "Cumhuriyet"...

'RESMİ DİLİ TÜRKÇEDİR'
Anayasa'nın 4. maddesi der ki; "İlk üç madde değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez". Değiştirilemeyecek maddelerden olan 3. maddede "Devletin dili Türkçedir" der. Ancak Yetkin'den öğrendiğimize göre bu madde "Devletin resmi dili Türkçedir" olarak değiştirilebilirmiş. Peki ne demek bu? Esasen demokratik bir adım olarak değerlendirilebilecek bu değişiklik anadilde eğitim yapmaya imkan verebilecek; bu da tabi Kürtlere 'göz kırpma' olarak niteleniyor. Ancak bana sorarsanız 'Kürtlere göz kırpan' bu madde ile yapılmak istenen Arapçanın ikinci dil haline getirilmesi. Hepimiz şundan eminiz ki, bu ülkede Kürtlere anadilde eğitim yaptırmamak için pek çok gerekçe uydurulur/bulunur ve bunun önüne geçilir. Ancak Türkiye'de artan Arap nüfusu ile ilgili belli ki başka 'planlar' var.

ESAS SORU!
Son bir ihtimal ve soru da şu ki; ya Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği (ASSAM)’nin Uluslararası ASSAM İslam Birliği Kongresinde ortaya koyduğu ‘Model Anayasa’nın çizdiği yol haritası baz alınırsa? Ne diyordu ASSAM'ın anayasa önerisinde "Anayasa, Kuran'ın hiçbir ayetine ters olmamalı!"

ZURNANIN 'ZIRT' DEDİĞİ YER!
Gelelim zurnanın 'zırt' dediği yere; Erdoğan "Anayasa değişikliği yapalım" demek yerine "Gelin yeni bir Anayasa yapalım" demeyi tercih etti. Burada netleşmesi gereken çok önemli bir detay var ki buna da Meral Akşener dikkat çekti: "Bir 'yeni Anayasa' kavramı var. Anayasayı sıfırdan yapmak 'İkinci Cumhuriyet'in kuruluşu' anlamına geliyor."