Tele1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, tutuklandıktan sonra kaleme aldığı ilk yazısında, “tutuklanma operasyonunun arka planını” anlattı.
Yanardağ’ın BirGün’de yer verilen yazısının bir bölümü şöyle:
Tutuklanma hikâyem sanırım genel çizgileri ile biliniyor. Ben de yaptığım açıklamalarla olayı nasıl değerlendirdiğimi anlattım. Şimdi bu yerde tutuklama operasyonunun arka planını ve oyununa ilişkin kimi noktalara dikkat çekmeye ve bazı notlar düşmeye çalışacağım. Bir anlatım ve okuma konusu olsun diye maddeler halinde sıralayacağım.
- Kuşkusuz bu operasyonun öncelikli hedeflerinden biri bağımsız medyaya gözdağı vererek otosansür uygulamasına zorlamak, hatta susturmaya çalışmaktır. Toplumu sindirmeye, seçimlerde ortaya çıkan büyük direniş potansiyelini geri çekilmeye yöneltmek, tehdit etmektir.
- Tele1 yayınlarının çok geniş bir toplum kesimine ulaşması, siyasal yaşam ve mücadele süreçleri üzerinde etkili olması da bu operasyonun nedenlerinden biridir. Özellikle seçim öncesi ve sonrasındaki yayınların bu bakımdan radara girdiğini düşünüyorum. Sosyalistlerin, solcuların, emekten yana olanların, yurtseverlerin yoktan var ettiği bir televizyon kanalının başarılı olmasını hazmedemeyeceklerdi, öyle de oldu. İktidarı en çok zorlayan bir kitle iletişim kuruluşunu susturmak isteyeceklerdi. Ama başaramayacaklar, bunu herkes görecek…
- Seçim sonrasında muhalif, bağımsız medyanın büyük bir bölümünün, iktidarın iftiralarını, kara propagandasını bir yana bırakıp, hile ve sahtekârlıkları unutup ülkenin demokratik ittifakına ‘neden kazanamadın’ diye sormasını da doğru bulmadık. Biz dikkati adil olmayan, anti-demokratik koşullarda yapılan seçimlere ve çalınan halk iradesine çektik. Yüzde 48’lik (gerçekte daha fazla) muhalefet ve direniş potansiyelinin değersizleştirilmesine itiraz ettik. İktidarı sınırlayacak tek güç olan (başka kalmadı) bu önemli demokratik blokunun dağıtılması operasyonuna direndik. Bu girişimin iktidar güdümlü olduğunu ortaya koyduk. Bu tutum ve yayın çizgimizin iktidarı çok rahatsız ettiğini biliyoruz. Bize söylediler, olmayınca uyardılar, olmayınca tehdit ettiler. Geri çekilmedik. Geniş cumhuriyetçi kesimlere (merkez sağdan sola kadar) ulaşmamız, bu büyük demokratik potansiyeli içermemiz iktidarı çok tedirgin ediyordu. Operasyonun, tutuklamanın bir nedeni de budur diye düşünüyorum.
- Seçimlerden sonra yandaş ve gerici medyanın neredeyse tümünün CHP’deki değişim tartışmasına kitlenmesi; buraya kimi muhalif medya kuruluşları ve gazeteci dostlarımızın da katılması, dikkatleri iktidar üzerinden kaydırdı. Seçimlerde elde edemediği ‘ezici zafer’ böylece altın tepsi içinde sunulmuş oldu. Oysa bütün hileye-hurdaya, baskıya, iftiraya ve mülteci oylarına karşı ancak kıl payı kazanılan bir seçim vardı. Biz bu anlayışa da karşı çıktık, yayın eksenimizi öyle kurduk. Çünkü CHP’ye ilişkin değişim tartışmasının yönü ve kapsamı da belli değildi. Ayrıca bir partinin iç işlerine gazetecilerin bu ölçüde taraflı ve müdahil olmasını da mesleki bakımdan doğru bulmadık. CHP’deki değişimin ideolojik, politik ve örgütsel düzlemlerin tümünde gerçekleşmesi gerektiğini savunduk.
- Sağa savrulan partinin halkçı, kamucu ve cumhuriyetçi temeller üzerinden yeniden inşa edilmesi gerektiğini, bu bağlamda sola yönelmesinin kaçınılmaz olduğunu söyledik. Esas ve zorunlu olanın iktidarın ahlaki ve siyasal meşruiyetini sorgulamak olduğunu ifade ettik. Muhalefet alanındaki moral bozukluğunu, demokratik toplum havzalarındaki ‘yenilmişlik duygusunu’ dağıtmak için, ben özel olarak mücadele ettim. Bu tutumumuz birçok çevreyi rahatsız etti. Muhalefetin bu tutukluluğa karşı protestoda gecikmesinin nedenini bile burada aramak lazım. Dolayısıyla tutuklanmanın CHP’deki değişim tartışmalarıyla da bir ilgisinin olduğunu düşünüyorum.