Abdullah Öcalan hakkındaki sözleri gerekçesiyle hukuksuz şekilde tutuklanan TELE1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Oksijen’de yazdığı “Türkiye için yeniden” başlıklı yazısını BirGün'e değerlendirdi.
''İmamoğlu’nun yazısının en temel yanlışı, Türkiye’de rejimin büyük ölçüde değiştiğinin farkında olmamasıdır'' ifadeleriyle cümlesine başlayan Yanardağ, ''Yazıda İslamo-faşist bir rejim kurma girişiminden, Cumhuriyet kurumlarının ve laikliğin tasfiye edilmesinden hiç söz edilmiyor. Yazı, sorunlu da olsa, olağan bir hukuk rejimi altında yaşadığımızı varsayıyor. İktidara ilişkin 22 yılın getirdiği bir “yorgunluktan” söz ediliyor, şaka gibi ama böyle. İktidar “Nereden çıkardınız” diyor ve yoluna devam ediyor. Zaten bu durumda adli tıp raporu almak dışında bir çözüm de üretilemez'' açıklaması yapıyor.
Yanardağ'ın yazısı şu şekilde:
Bu anlamda, yazı yukarıda ifade edilen bu temellerin kabulü üzerine kurulduğu için bütün tezleri ve iddiaları boşlukta kalarak anlamsızlaşıyor. Tıpkı ilk düğmenin yanlış iliklenmesi gibi. Böylece yazının bazı önemli yaklaşımları da güme gidiyor. Yazıda birçok belirsizlik var. Örneğin, bir yandan “Atatürk ilkelerine bağlı kalınacağı” belirtiliyor bir diğer taraftan ise “cumhuriyetin kurucu değerlerinin yeniden yorumlanacağı” söyleniyor. Bu yeniden yorumlanacak değer ve ilkelerin hangileri olacağına ilişkin bir açıklama bulunmuyor. Bu yeniden yorumlamanın neden ve nasıl bir perspektifle yapılacağı da belli değil. Ancak, köhne liberal tezlere örtülü bir gönderme yapılıyor. Asıl sorunun, laikliği tasfiye ederek ülkeyi akıl ve bilim çizgisinden koparan iktidar olduğu yine ıskalanıyor.
Öyle ki yazıda “kapsayıcı laiklik” diye bir ifade ya da kavram da kullanılıyor. Ama yine içeriğine ilişkin bir hiçbir şey söylenmiyor. Derin bir analizden vazgeçtim, konuya ilişkin iki cümle bile bulunmuyor. Laikliğin, neyi kapsam dışında bıraktığı ya da içermediği belirsiz bırakılıyor. Ancak, cumhuriyetin laiklik ilkesinin katı ve dışlayıcı olduğuna ilişkin gerici-liberal iddiaya göz kırpıyor. Oysa; asıl sorun, günümüzde laikliği yeniden kazanmaktır. Bırakın katı laikliği, cumhuriyetin hiçbir zaman gerçek anlamda laik olmadığı unutuluyor. Ancak, bugün o eksik laiklik bile yok. Asıl sorun budur. Devletin, eğitim kurumlarının, sosyal hayatın dinsel-ideolojik bir anlayışla düzenlenmesidir. İmamoğlu’nun yazısı, 1990’lar Türkiye’sinde kalmış liberal ezberi tekrarlayan bir metin gibi duruyor. Yazıda sınırlı bir restorasyon programı bile önerilmiyor. Yön duygusu ve bilinci kaybediliyor.
Yazıda, “sentezlenecek farklı fikirler ”den söz ediliyor. Ancak, yine bunların hangi fikirler olduğu açıklanmıyor. Bunun bazı İslamcı iddia ve tezler olduğunu tahmin edebiliriz. Peki, cumhuriyetin değerleri ve insanlığın ilerici birikimi ile siyasal İslamcı hareketin sahte ve uydurulmuş tarih anlayışına rastlanan, ideolojik olarak imal edilmiş bir “ezildik” kompleksinden beslenen hınç-intikam duygusu ve saldırgan bir yağmacılık arasında nasıl bir “sentez” yapılacak? Yazının bu konu da bir açılımı yok. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını birinin İmamoğlu’nun ekibine anlatması gerekiyor. Bu anlayış, en iyi olasılıkla Türkiye’nin Pakistanlaşması ile sonuçlanacak hibrit bir rejime hizmet edecektir.