O günleri anımsayın: Arkasına ABD’yi almış, kendisini “BOP Eşbaşkanı” ilan etmiş; Arap Baharı adlı yıkım projesinin koçbaşı olmuş, Suriye yönetimine sallayıp duruyordu.

İşte o kahramanlık nutuklarından birkaçı:

13 Eylül 2011”de Mısır’dan bağırıyor, "Suriye’de Alevilerin rejim içinde ve güvenlik birimlerinde önemli pozisyonlarda olduğunu biliyoruz. Halkın öfkesi de onlara yönelik. Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad, kendisinden beklenen adamları atmazsa bunun bedelini kişisel olarak öder."

5 Eylül 2012’de kükrüyor, Suriye’yi fethedeceğini söylüyor: “İnşallah biz en kısa zamanda Şam’a gidecek, oradaki kardeşlerimizle muhabbetle kucaklaşacağız. O gün de yakın. İnşallah Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacak, Emevi Camii’nde namazımızı da kılacağız. Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbesinde, Süleymaniye Külliyesi’nde, Hicaz Demiryolu İstasyonu’nda kardeşliğimiz için özgürce dua edeceğiz.

30 Aralık 2012’de Esad’ı Suriye’den kovuyor: “Zalim Esed zulmüyle anılacaktır, babası hayırla yâd edilmiyor kendisi de hayırla yad edilmeyecektir. Dünyada 100’ü aşkın ülke Suriye Ulusal Koalisyon Lideri Muaz el Hatib ve ekibinin liderliğini kabul etmiş vaziyette. Bu ne demek? ‘Ey Esed biz seni artık tanımıyoruz, hadi defol’ demektir. Çünkü halkının kabul etmediği liderler o makamlarda kalamaz. Halk kimi istiyorsa onlar iktidar olacak, istenmeyenler de gidecek.

20 Ocak 2013’te ABD-İsrail-Avrupa ittifakının Suriye düşmanlığına yine sözcü oluyor ve diyor ki: “Suriye’nin anbean, günbegün zafere doğru ilerlediğini görüyoruz. Ne yazık ki oğul Esed, baba Esed’in zulmünü, onun katliamlarını geride bıraktı. Ergeç hesabını verecektir.

5 Mayıs 2013’te açık açık Esed’i tehdit ediyor: “Biz başka devletlere, başka milletlere benzemeyiz. Biz dengeler adına, çıkarlar adına susacak bir devlet değiliz. Susan dilsiz şeytanlardan olmayacağız. Ey Beşşar Esed! Vallahi bunun hesabını vereceksin. Başkalarına gösteremediğin cesareti, ağzında emzik olan kundaktaki bebeğe göstermenin bedelini çok ama çok ağır ödeyeceksin.

Bu hava içinde Türkiye’nin Şam Büyükelçiliği’ni 2012 Mart ayında kapattırıyor.

Devam ediyor 2016’da aynı havalarda: “Suriye'ye, Özgür Suriye Ordusu ile beraber girmek zorunda kaldık. Devlet terörü estiren zalim Esed'in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil."

PKK SURİYE’YE GİRDİ
BOP Eşbaşkanımız, ABD ile birlikte Suriye hükümetini yıkmak için Türkiye’de “Eğit-Donat-Silahlandır-Suriye’ye gönder” projesiyle terörist yetiştirmeye başlıyor. Yetmiyor; ÖSO adı altında Suriye rejimini yıkacak, ülkeyi bölecek silahlı ordu kurduruyor.

Bir taraftan da İsrail vuruyor Suriye yönetimine… Her yerden IŞID militanları getiriliyor Suriye’ye…

ABD, İsrail, Avrupa Birliği, Türkiye el ele… İç savaşa iteklenen Suriye’deki boşluğa PKK da dalıyor. Tayyip Erdoğandevrinde Kuzey Irak’ta Kürt devleti kurulduktan sonra ikincisinin temelini Kuzeydoğu Suriye’de atılıyor. 2011 öncesinde Suriye’de PKK’nın hiçbir etkinliği yokken, Erdoğan’ın Esed düşmanlığı ve İsrail dostluğu yüzünden PKK şimdi orada devlet haline geliyor.

NEREDE CUMA EYLEMCİSİ O MÜSLÜMNLAR?
Bir zamanlar Esad yönetimini yıkacağını söyleyen Erdoğan şimdi 180 derece dönmüş gözüküyor. Ukrayna’dan dönerken, "Bizim Esed’i yenmek, yenmemek gibi bir derdimiz yok ki" diyor; Beşşar Esad rejimi ile siyasi ilişkileri kurup geliştirmekten söz ediyor.

Buna tükürdüğünü yalamak denmez de ne denir?

İhvancıların dünya lideri Tayyip Erdoğan, laik Arapların lideri Beşşar Esad karşısında mağlup olmuş, barış arayışına girişmiştir.

Aynı durumu Mısır ile ilişkisinde görmedik mi?

Mısır Devlet Başkanı Sisi’ye bir zamanlar katil diyen Erdoğan şimdi onunla arayı düzeltmek için kimleri devreye sokmadı ki?

Ya İsrail ile ilişkiler?

Bir zamanlar “Van münit, van münit! Siz öldürmesini bilirsiniz!” diyerek katil ilan ettiği İsrail yönetimine şimdi demet demet çiçekler uzatıyor.

Mavi Marmara’da İsrail güçleri tarafından öldürülenler ve şehit gösterilenler, bugün Erdoğan’ın gözünde çöp oldu. Nerede o İsrail’e karşı sefere çıkan Müslümanlar, niye seslerini çıkartmıyorlar?

İsrail geçenlerde Filistin topraklarını yakıp yıktı; onlarca insanı öldürdü; Erdoğan ağzını açıp da tek kelime edebildi mi?

Peki 1999-2000’lerde Filistin’le ilgili protestolar düzenleyen ümmetçi Müslümanlarımız niye Beyazıt Meydanı’na çıkmıyorlar?

Nerede şu Cuma eylemcileri?

İsrail Devleti birdenbire bu ümmetçilerin dostu oluverdi demek ki…

Gazze’de Filistinliler öldürülürken Erdoğan İsrail yönetimi ile ilişkileri geliştirmekten söz ediyordu.

Filistin de kutsal(!) Kudüs davası da çöp olmuştu…

Ümmetin Lideri, ümmeti tekmeleyip çöpe atmıştı.

Bunun adına halk lügatinde tükürdüğünü yalamak denilmez de ne denilir?

***

İşte AKP’lilerin dünya lideri bu kadar olur.

Din üstünden gidilerek kurtuluşa varılamayacağını AKP’nin hali ve Erdoğan’ın yaptıkları pek güzel biçimde ortaya koydu.

Ümmetçi-hilafetçi geçinen dincilerin de inançları için değil çıkarları için Cuma eylemleri yaptıkları ortaya çıktı.

Kurtuluş İslam’da değil laikliktedir efendiler…