Murat Bayar
Devlet imkânlarıyla muhalefeti engelleyip, kendine imtiyaz temin ederek, sonuna dek Makyavelizmin sınırlarını zorlayan iktidar politikaları, seçimi iki lider etrafında konsolide ediyor.
Vekillik için aday gösterilen AKP’li bakanların bakanlıktan istifa etmeden seçim propagandasının önü açıldı. Böylece zaten kendini devlet zanneden AKP’lilerin seçim propagandasında, bakanlıktan istifa etmeleri değil ama istifade etmeleri sağlandı.
Bakan Derya Yanık, seçim mitinginde, seçim propaganda aracının içindeki AFAD kolileri ile yakalanınca, zaten tüm AFAD kolileri benim bakanlığımın elinde, sözleri ile aslında vekil adayı olduğu halde “devlet benim” demedi mi?
Yani, neden depremzedenin elinde değil, demedi de, zaten hepsi benim, dedi!
İktidarın tüm imkânlarını kendine reva görürken, ana muhalefetin 16 bölgede sandık görevlisi bulunduramayacağına karar verdi.
Zaten Cumhurbaşkanı da, AKP’liydi. O’da seçim propagandasını cumhurbaşkanı imkânları ile yapıyordu.
Ancak bu da yetmedi, Bekir Bozdağ, 14 Mayıs’ta ya şampanya içilecek ya da şükür namazı kılınacak sözüyle de, eşinizi Kılıçdaroğlu’na mı, Erdoğan’a mı emanet edersiniz ile de mezhepçilik yapmaktan çekinmedi.
Fakat bunlar da yeterli değildi, seçim kaybediliyordu!
Erdoğan’ı en çok destekleyen Putin bile yeni iktidarla da Rusya’nın iyi ilişkiler içinde olacağını açıkladı.
10 anket şirketinin tamamında Kılıçdaroğlu önde görünüyor, dördünde ise yüzde 50’yi de geçerek ilk turda kazanıyordu.
Bunun üzerine İçişleri Bakanı sıfatı ile çıktığı vekillik propagandasında Süleyman Soylu, 14 Mayıs Seçimi’ni darbe ilan ederek, oy vermeye gelen vatandaşı da darbecilikle itham etti. Yani, içişleri bakanı şapkası ile vatandaşı korkutarak oy kullanmaya gelmeyin, diyerek, vekilliğini garanti altına almaya çalışıyordu.
Böylece, vatandaşın elindeki tek demokratik eylem olan, oy kullanmayı suç göstererek seçime ipotek getiren bir yapıya evrildik.
İçinde bulunduğumuz bu karanlığı yıkarak, parlamenter rejime geçmek de ülkenin gerçek sahibi vatandaşın elinde. Geldiğimiz bu noktada vatandaşa düşen, özellikle sandığa gitmek, seçime katılma rekoru kırmak olmalı!