İstanbul Anadolu Yakası’nın en büyük kitap fuarı olan ve Kartal Belediyesi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Kartal Kitap Fuarı’nın dördüncü günü geride kaldı. Türk Edebiyatı’nın usta kalemleri, sanatçılar ve önemli bilim insanlarının ağırlandığı fuara Naci Görür konuk oldu.

“EYT’LİLER KADAR OLAMADIK”
Söyleşi boyunca önemli noktalara değinen Naci Görür, halkın gerçekten kendini yönetenlerden depreme dirençli yapı talep etmediğini söyleyerek, “EYT’liler kadar olamadık. EYT’liler bile Türkiye’de sesini duyurdu. Daha yeni 70 -80 bin insan öldü. Ondan önce 25-30 insanın ölümüne neden olduk ve bu hemen dün sayılır. Yani 25 senede 100 binden fazla insanımız öldü. Biz daha halk olarak depremde ‘ölmek istemiyoruz’u talep etmedik, edemedik. Devlet depremde ayakta kalmalı, kabul. Okullar, itfaiye ayakta kalmalı, kabul. Onlar tamam. Onları yaptınız. Peki, halkın oturduğu evleri niye deprem dirençli yapmadınız? Bunu böyle bir kampanya şeklinde düzenlemek de doğru değil. Can güvenliğini sağlamak için yerleşim alanlarını birinci derecede devlet yapmalıdır. Devletin en önemli görevi, birinci görevi, insanların can güvenliğini sağlamaktır. Onun için bizler burada devletin etkisi, hegemonyası veya idaresi altında yaşıyoruz. Vergi veriyoruz, görev yapıyoruz, askerlik yapıyoruz, hemen her şeyi ‘vatandaş’ diyoruz. Devlet, ulusal ve uluslararası finans kaynaklarını milletin arkasına verecek, devlet şefkatini, sevgisini, gücünü vatandaşı sarmalayarak gösterecek ve yerel yönetimlerle el ele kol kola,  onunla kavga ederek değil, yerel yönetimlerle itişerek didişerek değil… El birliği ile devlet, gerek yönetim ve vatandaşlarla bu işi çözeceğiz. Tek çözümü de budur ve çözülür.” ifadelerini kullandı.

Depremin bir doğa olayı olduğunu söyleyen Görür, “Deprem afet değil. Bu doğa olayını en güzel şöyle tanımlarız; deprem dünyamızın nabzı ve kalp atışı… Dünya yaşadığı için yaşayan bir gökcismi olduğu için deprem oluyor. Deprem olmasa dünya ölür, bakın Ay ölü… Ay’da deprem yok. Dünyanın yaşamasının belirtisidir deprem. Onun için ‘deprem dursun’ diye dua etmeyin. O kendi ölümünüze dua etmek demektir.

Depremi afet yapan bizleriz. Tarihi dönemlerden beri ilk insanlar her nerede fay kuşağı varsa gidip oraya yerleşmişler. Fatih döneminde ilk insanlar da dahil, bizler de… Bilmeyerek oraya gitmişler onları çekmiş bu fay kuşakları… Neden dünyanın en güzel yerleri deprem kuşaklarıdır? Niye? Sıcak su oradadır, soğuk su oradadır, yeşillik oradadır. Onun için insanları çekmiş, oraya gitmişler ve deprem oldukça ölmüşler.”

Soru-cevap şeklinde ilerleyen söyleşide Görür, bir kenti depreme hazırlamak için halk, altyapı, yapı stoku, çevre ve ekosistem, ekonomi olmak üzere altı adet bileşene konsantre olunmasını belirtti. Bu bileşenlerin her birinin önemini açıklayıcı bilgi ve örneklerle verdi. Görür, beklenen İstanbul depremi ve tüm diğer depremler için bu maddelere önem verilmesi ve depreme dirençli kentler inşa edilmesi gerektiğine dikkat çekti.

“İSTANBUL DEPREMİNDE DIŞARIDAN MÜDAHALE ŞART”
Olası İstanbul depreminde farklı bölgelerden müdahalenin yapılacağına dikkat çeken Görür, “İstanbul depreminde İstanbul’u kurtaracak olan İstanbul’un kendisi olmayacak. İstanbul depreminde İstanbul’un dışından müdahale gerekecek. Yani onun için hükümet sesimizi duyarsa veya belediyeler… Eminim ki, o türlü planlar da yapmışlardır. Komşu illerden görece olarak daha ayakta durabilecek illere deprem için yatırım ve birikimin yapılması lazım. Birincisi bu. Kendi içimizde de elbette ki unutmayın, bir insanı kurtarmak dünyaya bedel. O işin bedeli yok, tabii ki bizim bu ilçedeki afet yönetim insanlarımız çok can kurtaracaklardır. Eminim ondan da hiç kuşkumuz yok. Ama mahalle gönüllüleri önemli. Sayın başkanım da biliyordur onu zaten, arkadaşlarla o eğilime girmişler. Mahalle gönülleri en güvenilir depremde müdahale edecek yerel güçler olmalı. Yani; böyle AFAD’ın genel olarak İstanbul boyutunda ‘Afete müdahale benim işimdir’ demesi yanlış. Aksine mahalle gönülleri ile beraber belediyeler kol kola vererek gönüllü bir şekilde bunu sağlamaları lazım. Çünkü evi sağlam olan veya evinden canlı çıkan her insan önce kendi komşusuna yardıma gidecektir. Yani bize ilk gelen komşular olacaktır. Onun için afet gönüllülerini ihmal etmemek gerekir.