Asteriks’i okumayan var mı; şiddetle öneririm… MÖ 50’li yıllarda Roma İmparatorluğu’nun istilasına karşı direnen küçük bir Galya köyünün Jül Sezar’a karşı direnişini konu ediyor. Çizimlerden de anlayacağın gibi 50-60 haneli bir köy ve ufak tefek isyankar Asteriks’in maceraları… Kök söktürüyorlar valla koca Roma İmparatorluğuna…

Yılın son doğa koruma eylemlerinden olduğu için Çorum Elmalı köyünün direnişini konu aldık. Elmalı ve Palabıyık köyleri arasına bir taş ocağı yapılıyor, yakında da faaliyete geçecek. Köylerin burnunun dibinde… Köylülerin yaşamını temelden sarsacak bir işletme ama kime anlatıyorsun…

Toprağını, geçimini ve geleceğini savunan köylüler,

“Sebze ekiyok, nere gidebilirik? Gelemezik, yanaşamazık bi daha buralara…”

“Vermem toprağımı!.. Kuzularımızı yaylıyok, kendimizi yaylıyok, pancar topluyok… bütün kaynağımız burdadır. ”

“Geçim kaynağımız hayvancılık ve tarımdır. Her yıl binlerce büyükbaş küçükbaş hayvan yetiştirip 3 bin dekar arazide bitkisel üretim yapmaktayız. Çorum tarımsal üretimde Türkiye’de söz sahibidir…”

“Su kaynaklarımız yok olmasın!..” diyorlar. 

Son günlerde İstanbul barajlarının alarm verdiğini ve kentte su sıkıntısı yaşanacağı haberleri kaplıyor ekranları sanki iki günde başgösteren bir tehlike gibi;

Ağaç yok,

Yağmur yok,

Su yok!..

Hani var ya; “Su nerde; inek içti… İnek nerde, dağa kaçtı… Dağ nerde, yandı bitti kül oldu!..”

Bu kadar basit değil… Suyu ben içmedim ve inek de yanıp kül olmadı; açıkça ortada duruyor. 

Son günlerde gözlerimizi yaşartan reklamlar var televizyonlarda dünyanın en büyük enerjisini ürettiğini söyleyen; ardından da aynaya gururla baktığını es geçmeyen… Bir diğerinde ‘tam 40 yıldır bir ağacı yaşam felsefemiz yaptık’ deyip ağaca sahip çıktığını söyleyen, ardından ‘Meyveli ağacın taşlandığına’ dikkat çekerek ne kadar üretken olduğunun görülmesini isteyen… Gerçi bu reklamlara küfürden beter ‘dislike’ yağmış ama tükürüğü ‘Ya Rabbi şükür’ diye karşılayanların köküne henüz kıran girmedi. Ormanları ağaçsız bırakarak dağları kelleştirenler, su havzalarını kurutup milleti susuzluğa mahkum edenler hep ortada duruyor. Ve geleceği katleden bütün bu gelişmelere de sadece oralarda yaşayan köylüler karşı çıkıyor. Asteriks’in Galyalıları gibi…

Berbat bir salgın süreci yaşıyoruz ve yakamızı daha yıllarca kurtaramayacağımız belli. Bu arada yerine getirilmesi gereken önlemler arasında bulunan temizlik için ihtiyacımız olan en önemli unsur da su oluyor. 

Su!..

Bugün musluğu açtığında elini sabunlayan her bir birey yarın damlasını bulamaz ise çok geç olacak. Ayrıca, su kaynakları geleceğe teslim etmemiz gereken emanettir. Böyle baktığımızda, Türkiye olarak ağaçlarımızı katledenlerin rant uğruna geleceği ipotek altına almalarına izin vermemeliyiz. 40 yıldır bir ağacı yaşam felsefesi yaptığını söyleyen iki yüzlülerin karşısına Elmalı köylüleri gibi çıkmalıyız. İstanbul’dan, Kayseri’den, Hakkari’den, Sinop, İzmir, Antalya, Niğde… Her bir yerde toprağını ve yaşam için gerekli kaynakları savunan köylülerin yanında olduğumuzu göstermeliyiz. 5 holdingin hayatları söndürme faaliyetlerine karşı “Türkiye 5’ten büyüktür” deyip diş göstermeliyiz. Olanca gücümüzle, Galyalılar gibi…

Ama hepimiz birden, o zaman Türkiye’nin 5’ten büyük olduğunu bu kan emicilere de ezberletiriz…

Salgın sıkıntılı bir süreç, bunu da ezberledik…

Bu süreci sağlıklı atlatabilmemiz için gerekli olan aşı yanında en büyük ilaçlarımızın başında su yer alıyor. İçiliyor, temizliği sağlıyor, abdest aldırıyor…

Şimdi sözüm Müslüman’a. Buyur sana hadis; biliyorsundur mutlaka…

“Müslüman, bir ağaç diker, o ağaçtan insan, hayvan veya kuş istifade ederse; kıyamet gününe kadar o kimse için sadaka olur."

İnsanın, kuşun istifade edeceği ağaçları yok ediyorlar…

“Allah Rasülü’nün korusu içinde bulunan ağaçlara sopa ile vurulmaz ve onlar kesilmez. Fakat zaruret hâlinde hayvanların yemesi için hafif ve yumuşak bir şekilde rıfk ile sallanarak yaprakları silkelenebilir.”

Hangi yaprak, milletin hassas merkezine koyanlar topraklarımızda ağaç koymamaya yemin etmiş gibi kökünden yok ediyorlar.

“Kıyamet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fide bulunsa, kıyamet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!”

Uzar gider… Gördün mü bir Müslüman için ağacın ne kadar önemli ve değerli olduğunu…

Hani reklamda aynaya gururla baktığını söylüyor ya ağaç kesenler;

Bu akşam bir kez olsun ağaç için aynaya sen bak;

Orman, yağmur, su, temizlik ve çocuklarının geleceğini düşünerek gururun ne olduğunu bir tokat gibi ağaçlarımızı kesenlere öğret. 

Bu akşam, inanan insanların da yaşamı katledenleri protesto edebileceğini göster. Zaten salgın da var, sokağa çıkma yasağına karşın yarın Cuma namazına gitmeye izin verildi. Henüz kıyameti yaşamıyoruz ama bu güzelim memleketi cehenneme çevirenleri protesto etmek ve toprağını korumak isteyenlere destek verdiğini göstermek için ibadetini evinde yerine getir;

Müslüman, yarın camiye gitme!..