Doğduk, anamızın ninnisiyle uyuduk,uyuduk,uyuduk...
Üç beş yıl geçti oyunların içinde bulduk kendimizi ve akranlarımızla kaynaştık, bazen kavga bile ettik ama hemen de unuttuk.
Sırtımızda çantayla okul yolundaydık, artık masal dünyasında büyük keşiflerin içinde karmaşık bir alemin içinde büyüyor, beynimiz de şekilleniyordu ki, hayatın içinde ne doğru ne yanlışın savaşı da başladı.
Büyümemiz devam ediyordu, hikayelerin romanların gerçek hayattaki buluşması dalgalar, kıvılcımlar yarattı...
An geldi toplumda bir görevimiz, sorumluluğumuz var diyerek idealist de olduk, boşver dediğimiz de oldu.
Ancak karşılaştığımız hayat, nefes aldığımız dünya da pek sakin değildi hani, fiziksel ve psikolojik kaygı da taşıdık, umutsuz bir halde girdaplarda boğulmamaya çalışan ve umar arayan kitlelere de dönüştük...
Bir yerlerde bir şekilde tam içindeydik hayatın, neticede bir ülkemiz, bir bayrağımız, bir tarihimiz vardı ve bize emanet edileni geleceğe taşımak sorumluluğunun farkına varır gibi olduk.
Neydi sorumluluğumuz?
Dünyada sadece biz yaşamıyoruz ki...
Dili,dini, ırkı farklı olan...Tarihi, kültürü ile birey olabilmenin, insan olabilmenin gereğini çağa uyar yerine getirecek yüzlerce devlet, milyarlarca insan vardı...
Biz bu alemde neredeyiz, o milyarlarca insanla dost, arkadaş olabilir, hayatı paylaşabilir olabildik mi acaba, derken... Gördük ki neyi emanet aldığımızı bile anlamamış, algılayamamışız.
Bunda kimin suçu ya da etkisi olduğunu aramanın ,tartışmanın ve sorgulamanın temelinde ise duyup dinlediğimiz ninnilerde, anlatılan masallarda ve okuduğumuz hikayelerde saklıydı.
Sonraki hayatınız , alınan eğitimin, ailenin, çevrenin size kattığı değerlerle şekillendi... Ya amir,memur oldunuz, evlenip barklanıp kendi halinde ömür tüketmeye devam ettiniz . Ya da amele oldunuz...Belki de çiftçi kalıp dertlerinizi çoğalttınız ve isyan ettiniz, herşeye...
Bazıları şanslıydı, yaşadıklarınızı ne gördü ne de anladı.
Biliyorlardı ki, siz olmasaydınız, onlar da öyle bir hayatın içinde olamayacaktı. O halde hükmetmeli, hükümet olmalıydılar...
Tarih boyunca da oldular zaten,
kapitalizmin, emperyalizmin sonucu olarak ...
Anlatmak istediğim nedir?
Soruyorum ve diyorum ki;
Bugüne kadar, yaşın kaç olursa olsun,
ninniyle uyuyup masallarla renkli hayallere daldın mı...
Biraz aklın başına gelince hikayeleri, romanları da okudun mu...
Geçen yıllarda sana sunulanla yetinip, sabır ve şükür içindeyken ;yanan bir mum gibi erimeye başlayıp sızlanır gibi olunca , ' tek başıma ne yapabilirim ?' de dedin, belki ... Ama yalnızlığın pençesinde yeniden sabretmeye de devam ettin, haksız mıyım!
Bu arada sana benzeyenler çoğalınca, 'Haydi, güneş ufuktan doğar yürüyelim arkadaşlar ' diyenler de olmuştur..
Biliyorsun ki,
ister evinde ister işyerinde olsun .. Yaşadığın mahalleden başlayarak ,ilçende,ilinde sanki köstekli saatin mekanizması gibi çalışan yapı vardır ve bir merkeze bağlı, ülkenin hukukuna göre oluşan kurumlarıyla sana hizmet ederler...
Bunda bir şüphen var mı, yoktur diye düşünüyorum.
Zaten hepimiz bu kurumlarda görev aldık, Devlet'in içinde var olduğumuzu bir dernek, bir oda, ya da birlik de ... Bir siyasi partide de emek verdik.
Peki bu emeklerimiz beni,seni,onu BİZ yaptı mı, onca çabanın, çalışmanın sonunda ne elde edebildik, ya da ne kadar başarılı olduk , düşündün mü!
Hayatımızın sosyo-ekonomik yapısı içinde yetkili ve sorumlu olanlar, gerek merkezi ve gerekse yerel de bizi 21. yüzyıla taşıyabildi mi...İstersen bunu da biraz düşün, sonra kararını ver...
Sana;
Ne yoksulluğu, yolsuzluğu ne de yasakları...
Ne insana, ne hayvana ne de ağaca saldırıyı...
Ne eğitimi de sağlığı da sormayacağım.
Zira , kurucu liderimiz diyor ki;
"Büyük ve hayali şeyleri yapmadan yapmış gibi, yapacakmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın husumetini, garazını, kinini bu memleketin ve bu milletin üzerine celbettik.
Bu hal Türk milleti için elem verici bir hatıradır!.."
Ninniyle başladı uyumaların...
Masalla da oyalandın uyutuldun , çocuksun elbette uyuyacaksın...
Sonra okula başladın, okuryazardın artık...Hikaye roman okuyabilirsin ... Resimli çizgi romanlar, belki de Teksas, Tommiks,Zagor' da okudun, çoğumuz okuduk zaten, inkar etmiyoruz....
Eeee, hayatın şekillenmeye başladığı için idrak edebiliyor, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı da.l zamanla muhakeme edebilir oldun...Zira o yaşlara gelmiştin ..
An geldi evli,barklı ve çoluk çocuk sahibi olmuşsun, sorumluluk diz boyu olunca görevini yerine getirmek de zorlanmaya, kızmaya ve içinden de isyan etmeye başlıyorsunuz artık... Taa dayanılmaz hale gelince bir yol bulman gerektiğine karar veriyorsun ... Sonuç nafile, anlamsız endişe içinde yine sabır, şükür ve dua...
Artık çaresizce sorgulamaya başlamış olabilirsin,bu hale nasıl geldim, diye ...
Unutma sadece sen değilsin, yalnız bırakılmış,
ne zaman ki anamızın ninnisiyle uyuduğumuz gibi anlatılan masal mavala döndü, sebebi budur, kardeşim...
Örnek mi;
Eğitimden, birkaç not sana...
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel Köy Enstitülerinin kapatılması gerektiğini savunanlara karşı Meclis’te köylüyü okutmanın yararlarını anlatır ve sonunda “Zararları nedir?” diye sorar.
Toprak ağası bir milletvekili “Ben üçü beşi bilmem, bindiğim eşek benden akıllı olmayacak. Olursa düşürür, okuyan köylü zapt olmaz” der.
Talip Apaydın 'Karanlığın Kuvveti' adlı eserinde, bir anı paylaşıyor.
Okul Müdürü Rauf İNAN diyor ki;
"Size şunu söylüyorum, bizim asıl bayramımız,
yurdumuz bu gerilikten, bu karanlıktan kurtulduğu gün başlayacaktır.
Şimdilik bize düşen milletçe çalışmak, çok çalışmaktır.
Parolamız şu olmalıdır:
"Bayramlarda çalışırız bayramlar için".
Bak ne diyor, 17 yaşındaki Neşe Ceren Tuna;
"Kitap okumak cahilliğe ve teknolojinin yarattığı gerçek körlüğüne karşı verilen bir savaş niteliğindedir.
Bizleri geleceğe götürecek olan da okumaktır...
Eğer insan kendisini unutursa ne dünyada bir yaşam kalır , ne de düşünen bir varlık...
Benim düşüncemdir ki okumayan bir millete sahip olmak yok oluşların en acı vericisidir...
Türk milleti olarak yenilmez bozulamaz birliğimizi korumak ve daha da güçlenebilmek için okumaya mecburuz ...
Haydi!
Yeter ki, insan olduğunu unutma...
Oku, okut ki,
artık kimse maval okuyamasın, mavala da inanılmasın...
Masallarla uyuduğun yeter, bari mavallarla uyumaya son ver, hâlâ inanırsan uyumaya devam etmişsindir ki, o zaman sana tatlı rüyalar..