Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde istenilen sonucu elde edemeyen CHP'de ''değişim'' tartışmalarına öcülük eden İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yerel seçimler öncesi CHP’deki örgütlenme modeline getirdiği eleştirileri ve önerilerini açıkladığı bir makale kaleme aldı.
Gazete Oksijen’de “Türkiye için yeniden” başlığıyla yayımlanan makalede İmamoğlu, 'parti elitleri'ne eleştiride bulunurken, 'güçlü lider' vurgusu yaptı.
İmamoğlu'nun yazısında öne çıkan bölümler şöyle:
(...)Önümüzdeki dönemde hatalarımızdan dersler çıkarıp milletimizin değişim arzusunu hayata geçirecek bir siyaset inşa etmek zorundayız. Bunun için yeni yaklaşımlar, yeni bir dil, yeni kadrolar, yeni bir örgütlenme, kısaca yeni bir siyaset gerekiyor. Ancak tazelenmiş, cesur ve dönüştürücü bir siyasetle bu karanlık tünelden çıkıp Cumhuriyetimizin kuruluş amacı olan medeniyet sıçramasını gerçekleştirebiliriz.
(...) Geleneksel siyasal kurumlar yeni ihtiyaçlara cevap veremiyor. Türkiye dahil birçok ülkede siyasal rejimler kabuk değiştirirken evrensel demokratik değerleri tehdit eden otoriter anlayışlar güçleniyor.
(...)Yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi öneriyorum. Siyasal partilerin günümüzdeki örgütlenme modelinin Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermediği ortadadır. Siyasi Partiler Kanunu üzerine yıllardır yoğun tartışmalar olur ama maalesef parti elitleri örgütlenme modelini değiştirmez.
(...) İçinde yaşadığımız zor koşullar birlikte mücadele, ortak akıl ve katılım kadar güçlü liderliği de zorunlu kılıyor. Güçlü liderlik kararlılık, tutarlılık, samimiyet, toplumla duygudaşlık kurma becerisi, toplumun derdini dert edinme hassasiyeti, toplumdaki farklı fikirleri bir bütünlük içinde sentezleme kabiliyeti, toplumsal sorunlar ve farklı pozisyonlara yönelik yüksek duyarlılık gerektirir. Aynı zamanda demokratik lider hesap veren, şeffaf, toplum tarafından izlenebilen, denetlenebilen bir kişi olmalıdır. Demokratik lider partisinin ilkelerine bağlı olur ama partizanlık yapmaz. Demokratik liderin ülkesine, belediyesine ya da liderliğini yaptığı partiye kendi mülkü olarak bakma hakkı yoktur. Demokratik lider toplumla imzaladığı mukavele uyarınca ona verilen yetkiyi belli bir süre kullanır, ona verilen misyonu yerine getiremediğinde ve toplumsal beklentilerin gerisinde kaldığında görevi bırakmayı bilir.
Burada özellikle cesaretin altını çizmek istiyorum. Cesur demokrasi için cesur liderlik gerekmektedir. Türkiye’nin toplumsal barışını hakkıyla tesis etmemizi engelleyen, yüzyılı aşan büyük meseleleri vardır. Ülkemizin farklı düzeylerde yönetimine talip olan siyasal liderlerin öncelikle kendini dışlanmış hisseden vatandaşlarımızın ve toplum kesimlerinin sorunlarını çözmek için cesaretle hareket etmeleri bugün bir zorunluluktur. Demokratik liderlik başta Kürt ve Alevi sorunu olmak üzere ülkenin açık yaralarını iyileştirmek için gerekli zemini titizlikle inşa eder. Risk almaktan kaçınmaz. Ülkemizin birlikteliğini güçlendirecek çözümler için cesur ve kararlı bir irade ortaya koyar. Bu irade Türkiye’nin köklü dönüşümü için kaçınılmaz bir yükümlülüktür.
(...)Yeni ve demokratik bir siyasi hayatın inşası bir kez daha Türkiye’nin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendini köklü bir şekilde yenileyerek önümüzdeki dönemin ihtiyaçlarına cevap vermesiyle mümkündür. CHP’nin, kuruluş ilkeleri ışığında emeği önceleyerek toplumun gerek örgütlü gerek örgütsüz kesimleriyle güçlü bağlar kurduğu yeni bir teşkilat mimarisini oluşturacak tarihsel birikimi, ideolojik donanımı ve insan kaynağı mevcuttur. Buna yürekten inanıyorum.