İyi Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, bugün TBMM'de partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Dervişoğlu, sözlerine A Milli Kadın Voleybol Takımını ABD'deki başarısından dolayı tebrik ederek başladı ve "Kendi avaneleriyle bir öğle yemeğine gitmek için özel uçak kiralayanlar, gönüllerimizdeki yeri cihana sığmayan Cumhuriyet kadınlarını, bir karış koltuk mesafesinde 13 saat uçuranlar utansın" dedi.

'DEVLETİN TÜM KURUMLARINDA CEMAATLERİ, TARİKATLARI SÖKÜP ATIN NORMALLEŞELİM' 

Dervişoğlu, şunları söyledi:

Özellikle 2024 Yerel Seçimlerinden sonra tek adam rejimi, güdümlü ve sözde bir muhalefet yaratmak için canhıraş şekilde durmadan çalışmaktadır. İstediği şey, hiçbir görevi olmayan bir meclis dolusu kalabalık yaratmaktır. Yaratmaya çalıştığı bu siyasetçi kalabalığının görevi milletin çığlıklarını bağırtılarla susturmaktır. Bu garabete de 'normalleşmek' diyorlar. Buradan iktidar ve avenelerine sesleniyorum. Yargıda, emniyette, jandarmada devletin tüm kurumlarında cemaatleri tarikatları söküp atın normalleşelim. Mitinglerde Kur’an sallamayı, şehit tabutunu vaaz kürsüsü yapmayı, meydanlarda ölü çocukları yuhalatmayı, her sözünüzle milletin kimliğiyle, fikriyle, zikriyle oynamayı, onu bölüp, kutuplaştırmayı bırakın, normalleşelim.

'ÇÜRÜMÜŞ GEMİNİZİN HURDASIYLA DA TÜRKİYE'Yİ BİR YERE GÖTÜREMEZSİNİZ' 

Bu Gazi Meclis’in, kanun yapabildiği, idareyi denetleyebildiği ve sizlerden hesap sorabildiği bir parlamenter sistem kurmak için çabalayın normalleşelim. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden vazgeçin, hukukun üstünlüğüne, kuvvetler ayrılığına dönün normalleşelim. Bunları yapmayacaksanız milleti yeni anayasa oyunlarıyla, yeni çözüm tuzaklarıyla, bitmeyen yargı reformlarıyla, tasarruf martavallarıyla, uzlaşmacı, demokrat pozlarıyla oyalamayın. Artık çoktan devrilmiş bu davanızı kaldıramaz, kararmış ampulünüzü tamir edemez, o çürümüş geminizin hurdasıyla da Türkiye’yi bir yere götüremezsiniz. İyi Parti var ve o geminin artık hükmünü yitirdiğini dünyaya ilan ediyor.

'BİR DALI BIRAKMADAN BAŞKA BİR DALI TUTMAK MAYMUNLARIN HAREKET STRATEJİSİDİR'

Dervişoğlu, İyi Parti’den istifa ederek dünkü grup toplantısında CHP'ye katılan Antalya Milletvekili Aykut Kaya'yı da eleştirdi.

Dervişoğlu, şöyle konuştu:

Onlarca liyakat sahibi arkadaşımız sorumluluk üstlenmek üzere görev beklerken biz bu sorumluluğu taşıyamayacak vefasızlara makam ve mevki vermişiz, çok üzgünüm. Bizi ilgilendiren asıl mesele milletvekili transferlerinin Güneş Motel pazarlıklarını aratmayacak bir arsızlıkla ve siyasi ahlaktan nasiplenmemiş bir pervasızlıkla yapılmış olmasıdır. Bir milletvekilinin partisi ile bağını koparmadan kendisine siyasi ikbal aramak üzere başka bir partinin kapısında istikbal dilenmesi ne kadar ayıp ise bir siyasi parti genel başkanının böyle bir işe çanak tutmak için plan kurması da aynı derecede ayıp ve utanç vericidir. Ancak grup başkanvekili aracılığıyla, TBMM’de siyaset yapmak yerine avlanmaya çıktıysanız o başka tabii. Bir dalı bırakmadan başka bir dalı tutmak maymunların hareket stratejisidir. Yüzleşmeden helalleşenlerin, helalleşip yine tekrar edenlerin, iktidardan aldığı dönem ödevinin farkındayız. Muhalefeti tek elde toplamaya çalışıp iktidar ile oturacağı pazarlığın heyecanını normalleşme diye satanların iyice yumuşacık olup iktidara yaktıkları yeşil ışıkları görüyoruz. Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırasının kendilerini gizleyeceğini sanarak ortaya saçtıkları kirli pazarlıkları biliyoruz. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.

'DEPREM GERÇEĞİ KARŞISINDA AYNI MASANIN ETRAFINA TOPLANMAK ZORUNDAYIZ'

Hafta sonu İstanbul Küçükçekmece'de yıkılan bina sebebiyle bazı yurttaşların yaşamını yitirdiği olay üzerinden yaklaşmakta olan deprem felaketine dikkat çeken Dervişoğlu, şunları dile getirdi:

İstanbul’da deprem gerçeği bir parti meselesi, siyasi konulara çerez yapılacak bir mesele değildir. Bu mesele vatandaşlarımızın can güvenliğinden, ülkemizin ekonomik ve sosyal bağımsızlığına kadar etki edebilecek hayati önemde bir meseledir. İktidar sahiplerinin kendi iktidarları korumak için işlerine gelmeyen her şeyi beka meselesi ilan ettiklerine hiç benzemeyen ülkemizin gerçek beka sorunudur. İstanbul depreminden kaçabilmemiz mümkün değildir ama depremi en az can kaybı ile en az maddi hasarla en az ekonomik kayıp ile atlatmak mümkündür. Başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olmak üzere ne kadar paydaş varsa, herkesin amasız, fakatsız bir araya gelerek vatandaşımızın can güvenliğini, ülkemizin geleceğini merkeze alan ve İstanbul’umuzu gelecek kuşaklara bırakılması gereken en değerli emanet olarak gören bir anlayışla, aynı masanın etrafına toplanmak zorundayız. Yerel yönetimler ve merkezi idarenin birbirlerini görmezden geldiği daha da acısı iktidar uğruna rekabet halinde olacağı eşik çoktan geçilmiştir.

'ŞATAFATTAN UZAK TÖRENLERİ YAPMAKTAN ÖNCE SİZ VAZGEÇİN' 

Milli Eğitim Bakanlığı'nın tasarruf tedbirlerini gerekçe göstererek okullarda mezuniyet törenlerine ilişkin yayınladığı genelgeye de değinen Dervişoğlu, "Mezuniyet töreni söz konusu olunca gençlerimizin gelişim seviyeleri ve pedagojik kriterleri aklına gelen Bakanlık, müfredat hazırlarken niçin bu kriterler aklına gelmemektedir? Milli Eğitim Bakanı, kendi iktidarları hangi organizasyonunda şatafattan kaçmıştır ki gençlerimize şatafat konusunda öğüt vermektedir? Sayın Bakan, 'İtibardan tasarruf olmaz' diyerek milyonlarca lirayı boşa harcamaktan çekinmeyen bir Cumhurbaşkanı ile çalıştığının ya farkında değildir ya da fark ettiklerini söyleyecek cesarete sahip değildir. Acaba, Mehmet Şimşek’e, bu çocukların aileleri çocuklarının ömürlerinde bir kere yaşayacağı mezuniyet törenine gidecek parayı neden bulamıyor diye sormuş mudur? Çocuklarımızın, gençlerimizin hayatlarına kafanıza göre müdahale ederek onlara 'kendi deli gömleğinizi' giydirmeyi çalışmaktan vazgeçin. Gençlerimiz emin olun ki sizin aklınızdaki dar kalıplara sığmayacak kadar vizyon sahibidir. Şatafattan uzak törenleri yapmaktan önce siz vazgeçin. Haddinizi bilerek iş yapın" ifadelerini kullandı.

Dervişoğlu, ekonomiye ve üretime ilişkin e şu değerlendirmeleri yaptı:

'EKONOMİDE TOPARLANMA ANCAK TARIMI VE HAYVANCILIĞI AYAĞA KALDIRARAK OLABİLİR'

Son 9 ayın en yüksek dış ticaret açığı kaydedildi. Ekonomik güven uçup kaçacağımızı söyledikleri Mayıs ayında düştü. Türk İş verilerine göre, Mayıs ayında açlık sınırı 18 bin 969 liraya, yoksulluk sınırı ise 61 bin 788 liraya yükselirken; bekar bir çalışanın yaşama maliyeti de 24 bin 609 lira oldu.  Böylelikle 17 bin 2 liralık asgari ücret de mayıs ayında açlık sınırının bin 967 lira gerisinde kalmış oldu. Bugün çalışanların yaklaşık yarısının aldığı asgari ücret, değil bir aileyi, bekar bir genci bile aç bırakıyor. Sonra da Sayın Erdoğan yeterince çocuk yapmıyoruz diye dertleniyor. Sayın Şimşek, finans lobilerinden günübirlik kredi koparmaya harcadığınız zamanı vatandaşın ve üreticinin gıda sorununa harcayın. Biz fiyatlamada teşvik priminin artmasını öneriyoruz. Buğdayın fiyatının artması nedeniyle dar gelirlinin ana tüketim maddesi olan ekmek ve makarnanın fiyatlarının yükselmesini istemiyoruz. Arpa sübvanse edilmeli ki hayvan yemi fiyatları yükselmesin. Et ve süt fiyatları yükselmesin. Ekmeklik buğday 15 TL taban fiyatı, 3 TL prim toplam 18 TL, makarnalık buğday 16 TL taban fiyatı, 3 TL prim, toplam 19 TL, arpa 13 TL taban fiyatı, 1,5 prim, toplam 14,5 TL olmalıdır. Böylece hem üreticimiz hem vatandaşımız bir nebze karnını doyurabilir. Unutulmasın ki, ekonomide toparlanma ancak tarımı ve hayvancılığı ayağa kaldırarak olabilir.

'DAVA SONLANMADIYSA BU KAYYUMU NEDEN ATIYORSUNUZ DA MEMLEKETİ KARIŞTIRIYORSUNUZ'

Hakkari Belediyesi'ne kayyum atanmasına ilişkin de konuşan Dervişoğlu; şunları kaydetti:

Hakkari Belediye başkanı seçilen kişi, tam 10 yıldır yargılanıyor. Hem de terör suçundan. Kimse bu kişinin neden aday gösterildiğini tartışmıyor. Sanki bugünler düşünülmüş, planlanan vadede toplumsal bir kargaşaya vesile olacak şekilde beklemişler. Soruşturmayı açan savcı Fetöcü, başka bir mahkemede yargılanıyor. Dava sonlanmadıysa bu kayyumu neden atıyorsunuz da memleketi karıştırıyorsunuz? Üç gün sonra davanın karar duruşması var, verilen karar bakarak kararın icaplarını yerine getirerek bu meseleyi halledebilirsiniz. Yetkilerinizi o kadar kötüye kullanıyorsunuz ki, terör çemberinde cirit atanlar dahi sayenizde masumiyet karinesine yaslanabiliyorlar. Çünkü her zaman en başta yapmanız gerekeni hiçbir zaman yapmayıp en son yapılacak işi, en başta yapıyorsunuz. Terör suçluları belediye başkanı mı olsun, istiyorum? Elbette hayır. Ben hakkı, hukuku savunmak mecburiyetindeyim. Benim sözüm Hakkari dururken, Kandil’den aday atayanlara ve buna müsamaha gösterenleredir. Benim sözüm, devleti doğru yönetme iradesi sergileyemeyenlere, devleti haksız, teröristi haklı gösteren gafletin sorumlularınadır. Hukuku istismar edenlerle, demokrasiyi istismar edenler, bir ve aynı kimselerdir. Aynı zihin dünyasına sahip oldukları gibi aynı güç ve iktidar saplantısı içindeki kimselerdir. Milletmiş, iradeymiş, insan haklarıymış, demokrasiymiş, ikisinin de umurunda değildir. Bu anlamda AKP ile DEM parti birbirine en yakın iki partidir. Onları ayıran şey, günün koşullarında arızidir. Çünkü onları ayıran şeyler değil, birleştiren şeyler daha fazladır. İki partinin de derdi kendilerine örtü ve payanda yaptığı kavramlarla ulus devletle ve cumhuriyetle hesaplaşmaktır. Bu konuda en büyük ittifak, işte bu iki parti arasındadır.