CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunda, “10 yıllık yapılandırma süresine rağmen AKP’li belediyelerin ödemediği SGK pirim borçlarına göz yuman iktidarın şimdi bu borçları CHP’li belediyelerden tahsil etme girişimi, kendisine oy vermeyen seçmeni cezalandırmaktır. Muhalefet belediyelerini hizmet veremez hale getirmek siyasi rekabet ve etik dışı bir zihniyetin dışa vurumudur” ifadelerine yer verdi.
CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Başkanı Beşşar Esad arasındaki görüşmeye dair ""Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme temasları istihbarat kuruluşları üzerinden sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suriye Başkanı Beşşar Esad’ın buluşma takvimine yönelik olarak sürecin hızlandığı anlaşılıyor. Bu aşamada Özgür Suriye Ordusu’na mensup iki üst düzey ismin ittifak ortağını ziyaret etmesi dikkat çekici! Suriye’de TSK’ya, Türk TIR’larına, Türk bayraklarına karşı eylemlerde ÖSO mensuplarının da yer alması ve yakıp-yıkmasının ardından gerçekleşen bu ziyaret, iktidar içi pazarlıkların göstergesi. BM ve ABD’nin ağır suçlamaların hedefindeki bu kişilerin iktidar ortağından itibar görmesi, Suriye ve Esad ile normalleşme konusunda bazı örtülü mesajların işareti" ifadelerini kullanan Toprak'ın raporunda yer alan değerlendirmeler özetle şöyle:
"Türkiye’nin rüşvet ve yolsuzluk sıralamasında son beş yılda dibe vurması, iktidarın örtülü işleri ve icraatlarının sonucudur"
"Türkiye, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün Yolsuzluk Algı Endeksinde hızla alt sıralara geriliyor. Suç gelirleri ve kara para aklamada Gri Listeden zorlukla çıkabilen Türkiye’nin rüşvet ve yolsuzluk sıralamasında son beş yılda dibe vurması, iktidarın örtülü işleri ve icraatlarının sonucudur. 2018’den bu yana 24 sıra birden düşen Türkiye'de yolsuzluklarla mücadele ve sorumlulardan hesap sorma konusunda iktidarın umursamaz tavrının sürmesi durumunda, gelecek beş yıldaki sıralamada listenin sonuna inilmesi, yolsuzlukların yaygın ve sıradan sayıldığı bir ülke haline gelme ihtimali göz ardı edilmemelidir.
"Bir kez daha hezimete uğrayacak"
10 yıllık yapılandırma süresine rağmen AKP’li belediyelerin ödemediği SGK pirim borçlarına göz yuman iktidarın şimdi bu borçları CHP’li belediyelerden tahsil etme girişimi, kendisine oy vermeyen seçmeni cezalandırmaktır. Muhalefet belediyelerini hizmet veremez hale getirmek siyasi rekabet ve etik dışı bir zihniyetin dışa vurumudur! Cumhurbaşkanı Erdoğan, milletin parasına sahip çıkmak konusunda bu kadar hassas, samimi ve dürüstse önce iktidarın aile vakıflarına, tarikat ve cemaat STK’larına ‘yardım ve destek’ adı altında bütçeden aktarılan milyarları kesmelidir. İktidar gücüyle muhalefet belediyelerini çökertip halkı hizmetsiz bırakma, belediyelere iş yaptırmama planı amacına ulaşamayacaktır. Doğrudan milleti cezalandırma amaçlı bu adımla seçmenin ve milletin hem vicdanında hem de oylarında bir kez daha hezimete uğrayacaktır.
"Türkiye, basın özgürlüğünde Filistin, Yemen gibi ülkelerin gerisinde kaldı"
2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 158’inci sırada yer alan Türkiye, haklarında dava açılan, yargılanan ve halen cezaevlerinde bulunan gazeteci sayısıyla Filistin, Yemen gibi ülkelerin gerisinde kaldı. İktidar ortağının 63 gazeteciyi kara listeye alıp hedef göstermesi, Basın Özgürlüğü İçin Mücadele Günü’ne gölge düşürdü. Halen süren bir siyasi cinayet davasında iktidar ittifakının küçük ortağı olan partinin mahkemeye ilettiği 154 kişilik siyasetçi, akademisyen, hukukçuya yönelik ‘kara liste’ içinde 63 gazetecinin olması, basın özgürlüğü için mücadele gününde gazetecilerin fişleme, baskı, ve yaşamsal tehdit altında olduklarının en somut kanıtıdır.
Bir yıldır uygulanan yüksek faiz, baskılanmış düşük kur ve parasal sıkılaştırmaya endeksli ekonomi politikası, sanayi üretimi ve kapasite kullanımında fren etkisi yarattı. Reel kesim güven endeksi 4 yılın en düşük seviyesine gerilerken, kapanan şirketler artıyor, geleceğe dönük yeni yatırım beklentisi düşüyor. iktidarın ve ekonomi yönetiminin geleceğe dönük olarak dile getirdiği olumlu vaatler, faiz, borsa, sıcak para ve rant kesimi dışında ülke ekonomisinin omurgasını oluşturan reel kesimde, sanayi, hizmet, inşaat ve ticaret sektörlerinde inandırıcı bulunmadığını gösteriyor. Önümüzdeki dönemde işlerin daha da kötüye gideceği beklentileri artıyor.
"Moody's, iktidar sözleri tutmazsa not ve görünümü düşürme tehdidinde sakınca görmüyor"
Moody’s Türkiye’nin kredi notunu 2 kademe artırdı. Not artışının gerekçelerine bakıldığında Moody’s’in asgari ücret, memur ve emeklilere yüksek artış yapılmamasını şart koştuğu, erken seçime gidilmemesini istediği, sıcak para ve yüksek faize devam tavsiyesi verdiği görülüyor. İktidardan aldığı söz ve taahhütler karşılığı, not artışı siparişini yerine getirdiği anlaşılan Moody's, iktidar bu sözleri tutmazsa not ve görünümü düşürme tehdidinde sakınca görmüyor. Küresel piyasalarda not konusundaki katı tutumu nedeniyle ‘Sıfırcı Hoca’ diye anılan Moody's'in, tek kalemde iki kademe birden not artıracak kadar iktidara cömert davranması, not gerekçelerindeki taahhütlerin yanı sıra Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Londra, Wall Street, New York Bankerleri ve sıcak para lobileriyle yaptığı toplantılarda daha ileri düzeyde başka taahhütlerde bulunma ihtimalini güçlendiriyor.
Seçim dönemlerinde iktidara destek için ciddi teşvikler ve devlet katkılarıyla, işsizlik sigortası fonlarıyla istihdam kampanyaları düzenleyen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) şimdi yabancı istihdamı arayışına yönelmesi ve iktidarla ikna toplantıları yapması bu ülkenin emekçileri adına üzücüdür.
Fındıkta başlayan hasat mevsimine rağmen taban fiyat henüz açıklanmadı. Fındık üreticileri kilo başına en az 160-165 TL taban fiyat istiyor. Bunun altındaki bir taban fiyat, üreticiyi mağduriyete sürüklemek ve piyasayı kontrolünde tutan ikisi yabancı üç büyük şirkete üreticiye teslim etmektir.
ABD Kongresi Filistinlilere soykırım suçlamasıyla Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) yargılanan İsrail Başbakanı Netanyahu’yu ayakta alkışlarken, Filistinli 14 siyasi grubu bir araya getiren Çin, Pekin deklarasyonuyla büyük bir diplomasi başarısına imza attı. Ortadoğu ve dünyadaki ağırlığı arttı.
Rusya-Ukrayna savaşında ilk kez ateşkes ve barış açıklamaları ön plana çıkmaya başladı. ABD’de Trump’ın yeniden seçilme ihtimali ve Biden’ın yerine adaylığı gündeme gelen Kamala Harris’in Ukrayna’ya mali ve askeri desteği azaltacağını vaat etmesi Zelenskiy’i barışı gündeme almaya zorluyor."