Avrupa Birliği tarafından finanse edilen MSP Platformu, üye ülkelerin deniz sınırlarını belirlemek ve bu alanlarda daha sürdürülebilir faaliyetler yürütmek amacıyla bir dizi harita hazırladı. Ancak, Yunanistan’a ait harita, uluslararası hukuka aykırı sınır düzenlemeleri içeriyor. Harita, Ege Denizi’ndeki adalara geniş yetki alanları tanırken, Türkiye’nin deniz alanlarını ciddi şekilde kısıtlıyor.
Haritada, Yunanistan’ın karasularının 6 deniz mili yerine 12 deniz miline uygun şekilde çizildiği, egemenliği tartışmalı ada ve kayalıkların Atina yönetimine devredildiği ve Meis Adası’na 40 bin kilometrekareden fazla deniz alanı tanındığı dikkat çekiyor.
Uluslararası Hukuka Uygun Olmayan Belgeler
Haritaların dayandırıldığı anlaşmaların geçerliliği ise tartışmalı. Özellikle 28 Aralık 1932 tarihli Türk-İtalyan Teknisyenler Zaptı, uluslararası hukuk açısından bağlayıcı bir antlaşma niteliği taşımıyor. Türk deniz hukukçuları Ali Kurumahmut ve Sertaç Hami Başeren, söz konusu belgenin hiçbir zaman parlamentolarda onaylanmadığını ve yürürlüğe girmediğini belirtiyor. Hukukçular, bu belgenin uluslararası antlaşma niteliği taşımadığını ve Türkiye’nin iradesini yansıtmadığını vurguluyor.
Kıbrıs Türklerinin Hakları Yok Sayıldı
Skandal haritalar yalnızca Ege ile sınırlı değil. Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı bir başka harita ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin deniz alanlarını içeriyor. Belgede, Kıbrıs Türklerinin ada üzerindeki eşit hakları göz ardı edilerek, Rum yönetimine 12 deniz miline kadar karasuları ve 98 bin kilometrekarelik Münhasır Ekonomik Bölge tanımlanıyor.
Haritalarda, Türkiye’nin yanı sıra Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin ve Mısır gibi bölge ülkelerinin deniz yetki alanları da ihlal ediliyor. Bu düzenlemelerin 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne uygun olduğu öne sürülse de, Türkiye’nin bu sözleşmeye taraf olmaması, düzenlemeleri tartışmalı hale getiriyor.
Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne Hapsediyorlar
Uzmanlar, Komisyon tarafından yayımlanan bu haritaların, Yunanistan’ın Türkiye’yi Ege ve Doğu Akdeniz’de izole etmeyi amaçlayan politikalarıyla örtüştüğünü ifade ediyor. Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapseden bu düzenlemeler, uluslararası hukukun ihlali olarak değerlendiriliyor.
Türkiye, Avrupa Komisyonu’nun bu adımını sert şekilde eleştirirken, Türk deniz hukukçuları ve uzmanlar, uluslararası toplumun gerçekleri görmesi ve hukuka uygun adımlar atılması çağrısında bulunuyor.