Toplumsal Haber Merkezi
9. Yargı Paketi taslağının bazı maddeleri ortaya çıkmaya başladı. Taslakta, özellikle yandaş medyada “etki ajanlığı” olarak ifade edilen konuya ilişkin de bir düzenlemenin yer aldığı görülüyor. Düzenlemede, “iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji” diye sıralanan pek çok alan “devletin yararları” açısından tanımlanıyor ve bu alanlara ilişkin araştırma ya da haberlerin de “Devletin iç veya dış siyasal yararına yönelik faaliyet” denilerek cezalandırılmasının önü açılıyor. Muğlak bir ‘yabancı kuruluşlar’ tanımlamasıyla da özellikle pek çok gazetecilik faaliyetini ‘casusluk’ ile suçlamanın önü açılıyor.
Taslaktan sızan ilk bilgilere göre kadınların evlendikten sonra bekarlık soyadlarını tek başına kullanabileceklerine yönelik Anayasa Mahkemesi kararını geçersiz hale getirecek bir düzenleme de taslakta yer alıyor.
‘ETKİ AJANLIĞI’ DÜZENLEMESİ
9. Yargı Paketi taslağına göre 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 339’uncu maddesinden sonra gelmek üzere ve kamuoyunda ''etki ajanlığı'' olarak bilinen düzenleme “diğer faaliyetler” başlığıyla yer aldı. Buna göre, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar” hapisle cezalandırılacak.
BASINA 'DEVLET YARARI' SOPASI
Düzenlemenin gerekçesinde, "Devletin iç veya dış siyasal yararına yönelik olarak gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin cezalandırılması kabul edilmektedir. Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir” ifadesi dikkat çekiyor.
Diğer faaliyetler
''Madde 339/A- (1) Bu bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;
a) Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar,
b) Türkiye’de suç işleyenler, hakkında, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fiilin, bu bölümde düzenlenen suçlar dışında başka bir suç oluşturması halinde hem bu suçtan hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan oni ki yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suçun, milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
MUĞLAK 'CASUSLUK' GEREKÇESİ
9. Yargı Paketi ile getirilmesi planlanan yeni suçun gerekçesi ise oldukça muğlak. Buna göre, 5237 Sayılı Kanunda “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” suçlarının düzenlendiği, ancak bu düzenlemenin ''Belge ve bilgi temini veya açıklanması dışında devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine olacak şekilde gerçekleştirilen diğer faaliyetler bakımından herhangi bir yaptırım öngörmediği” için yetersiz olduğu belirtilirken yeni getirilecek maddeyle “diğer faaliyetler” adı altında yeni bir suç yaratılıyor.
Gerekçede yer alan “suçun oluşması için failin, yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda hareket etmesi gerekmektedir” ifadesiyse devlet dışı kuruluşlar için yapılan araştırmaların da ‘casusluk’ kapsamında değerlendirilebileceği muğlak bir alan yaratıyor.
Gerekçede “Yabancı organizasyon” şöyle tanımlanıyor:
“Türk hukukuna göre kurulmamış veya oluşturulmamış organizasyon olarak değerlendirilmektedir. Yabancı organizasyon, yabancı bir devlet tâbiiyetinde olabileceği gibi hiçbir devletin tâbiiyetinde de bulunmayabilir.”
MEDENİ KANUNA DARBE
Taslakta “Kadının soyadı” başlığında da düzenleme öngörülüyor ve kadının bekarlık soyadını tek başına kullanması engelleniyor.
Türk Medeni Kanunu’nun 187’nci maddesine göre bir kadın evlenmekle kocasının soyadını alıyor. Bu hükme göre kadın, evlenirken kocasının soyadını almak zorundaydı fakat dilerse kendi soyadını da kocasının soyadı önünde kullanma hakkına sahipti.
Anayasa Mahkemesi, 22 Şubat 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararıyla, evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması bağlamında kadın ve erkek arasında kuralla öngörülen farklı muamelenin eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşarak 4721 sayılı Kanun’un 187. maddesinin birinci cümlesinin iptaline karar vermişti.
‘ÇOCUK ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİ’ BAHANESİ
Yeni taslaktaysa kadının soyadını tek başına kullanılması engellenmiş olacak. Söz konusu maddenin gerekçesinde bu durumun, “Anayasamızın 41'inci maddesinde ailenin Türk toplumunun temeli olduğu kabul edilmektedir. Ailenin önemi değerlendirildiğinde, anne ve babanın ayrı ayrı soyadı kullanmaları, çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabilecek, çocuğun hangi soyadını kullanacağı ayrı bir tartışma konusu haline gelecektir” ifadeleriyle açıklanması dikkati çekti.
Taslakta şunlar kaydedildi:
Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen kanun hükmü yeniden düzenlenerek evlenen kadının kocasının soyadını alacağı, ancak dilerse kocasının soyadının önünde önceki soyadını da kullanabileceği, kadının soyadı, kendi soyadı ile daha önceki kocasının soyadından oluşuyorsa bu soyadlarından sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabileceği hüküm altına alınmaktadır.