Toplumsal Haber Merkezi
Gazeteci Zülal Kalkandelen, 23 Aralık Cuma günü Cumhuriyet'te kaleme aldığı yazısında AKP'nin türban serbestisini Anasaya'ya sokma girişimini eleştirmiş; söz konusu Anayasa değişikliğinin “ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları” şeklindeki 41. maddesiyle çok eşliliğe dahi kapı aralanabileceği yönündeki eleştirilerini dile getirmişti.
Tetikçi Yeni Akit'in, Kalkandelen'in yazısıyla ilgili 'haberinde' Cumhuriyet gazetesi ve Kalkandelen'e hakaretler savruldu.
Haberde Cumhuriyet gazetesinden "İslam'a ve Müslümanlara her daim alerji duyan" ifadeleriyle bahsedilirken Kalkandelen'e ise "Cumhuriyet'in en şedit İslam karşıtı yazarlarından olan Zülal Kalkandelen" diye yer verildi.
Haberin başlığında Zülal Kalkandelen adeta hedef gösterilerek "Sen kendi işine bak kokona" ifadesi kullanıldı.
İşte Akit'in "başörtüsüyle ilgili skandal sözler" ifadeleriyle 'haberleştirdiği' o yazı:
Fas uyruklu bir erkeğin, Esenyurt’ta bir markette kasada çalışan kadına, “Burada sigara, alkol satılıyor. İslamda böyle şeyler olmaz. Saçını niye gösteriyorsun? Ben cennet istiyorum sana” diyerek tacizde bulunması çok tepki çekti.
Sonunda Faslının Türkiye’deki oturum izni iptal edilerek sınır dışı edileceği haberi geldi. Ne yazık ki yaşananları düşününce olaya şaşırmadım. Yıllardır gericilik dalgası altında boğulan toplum, bir de radikal dincilerin göç dalgası altında kalınca, bunun demografik yapıda belirgin etkileri oldu.
Din üzerinden siyaset yapan siyasetçiler de bu durumu işlerine geldiği gibi kullanmaktan geri kalmadı. Her fırsatta türban konusunu ve dini sömürmekten çekinmediler.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, pazartesi günü partisinin Konya’daki üye katılım programında konuşurken bu konuya da geniş yer ayırdı. Sözlerinin bir bölümünü alıntılıyorum:
“Sayın Kılıçdaroğlu bir teklif yaptı, buradan çağrıda bulunuyorum. Sayın Erdoğan bu yasa teklifine yaklaşımında bütün başörtülü kadınlarımızın izzet, onur sembolü olan başörtüyü gollük pas diye nitelendirdi. Bir gün 28 Şubat çilesini çeken o kadınlarımızın gözünün içine baka baka başörtüsüne gollük pas diyebileceğini hiç düşünmemiştim. Sayın Erdoğan bir anayasa teklifi getirdi. Başörtüsü referanduma gidilerek halkın oyuna sunulması gereken bir konu değildir. Bir inanç meselesidir, inanç meseleleri halka sorulmaz, halka sorulacak olan konular siyasi konulardır. Yapılması gereken şudur: Sayın Erdoğan şunu demeli: ‘Meclis, 400 milletvekilinin üstünde bir oyla başörtüsünü kabul ederse, anayasa değişikliğini referanduma götürmeyeceğim.’ Çünkü referanduma götürürse, yüzde 10 bile, yüzde 20 bile Allah’ın emrine hayır oyu verirse, vebali Erdoğan’ın üstüne olur. İnsanları Allah’ın emrini reddeder pozisyona düşürmemen lazım Erdoğan.”
Davutoğlu, açıkça referanduma gidilmemesi için, muhalefetin AKP’nin anayasa değişikliği teklifine evet demesi gerektiğini söylüyor ve ekliyor:
“İktidarın başörtüsü-aile anayasa teklifine hayır demek alanda zorlar, kabul olursa, ‘Bu şeref Kılıçdaroğlu’nun’ deriz.”
DAVUTOĞLU’NUN YAKLAŞIMINDA ÖNEMLİ SORUNLAR VAR
Türban “izzet, onur sembolü” olarak gösterilince onu kullanmayan kadınlar dolaylı olarak onursuz olarak mı algılanıyor?
Türban ve örtünme konusunda ilahiyatçılar arasında da farklı yorumlar mevcutken onu “Allah’ın emri” olarak nitelemek doğru mudur?
AKP’nin türban ile birlikte, çarşaf ve peçeye de kamuda serbestlik kazandırma sonucunu yaratacak anayasa değişikliği teklifine hayır oyu verenler, Allah’ın emrine mi karşı çıkmış olacak?
Bir siyasetçinin türban üzerinden insanları dine karşı ya da dinsiz olarak gösteren bu ifadeleri kullanması, anayasadaki laik devlet ilkesine aykırıdır. Faslıya haklı olarak tepki gösterilirken Davutoğlu’nun çok daha fazla insanı etkileyebilecek tehlikeli ifadelerine sessiz kalınması çifte standarttır.
LAİKLİĞE BİR DARBE DAHA...
Davutoğlu’nun kabul edilmesi için çağrıda bulunduğu, AKP’nin MHP ve BBP’nin desteğiyle TBMM’ye sunduğu anayasa değişikliği teklifinde başka tehlikeli ifadeler de var.
Anayasanın 24. maddesine ek olarak, “ailenin korunması”na ilişkin 41. maddesinde de değişiklik öngörülüyor. Başlığı “ailenin korunması, evlilik birliği ve çocuk hakları” şeklinde değiştirilen 41. maddeye, “Evlilik birliği ancak kadın ile erkeğin evlenmesiyle kurulabilir” hükmü eklenmiş.
Evlilik birliğinin kadın ve erkekten oluşmasının zorunlu olduğu belirtilirken kaç kadın ve erkekten oluştuğu belirtilmiyor. Bu şekilde çok eşliliğin önü açılabilir.
AKP, bu teklif ile ilgili olarak TBMM’deki partilere bir ziyaret turu daha gerçekleştirecekmiş. Öyle görünüyor ki 2023’e girer girmez laik devletin temeline bir darbe daha indirme girişimi hızlanacak.
Bakalım laikliğe bir darbe daha indirme utancı kime ait olacak...