Toplumsal Haber Merkezi

Faşist, Amerikancı 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden tam 44 yıl geçti.

Kenan Evren'in 18 yaşından küçük Erdal Eren için söylediği "Asmayalım da besleyelim mi?" sözü darbecilerin insan hakları ihlali konusunda sınır tanımayacaklarının itirafı oldu.

Kanlı uygulamaların yanı sıra demokrasinin askıya alındığı süreçte 650 bin kişi gözaltına alındı, 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 binden fazla kişi hakkında idam talep edildi.

Hukukun askıya alındığı o günlerde, 517 kişi ölüm cezasına çarptırıldı ve 50 kişi hakkında idam kararı yerine getirildi.

Onlarca gazeteci hakkında binlerce yıla varan hapis cezası istendi, 14 bin kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarıldı, 30 bin kişi ise "sakıncalı" olduğu iddiasıyla işinden edildi. 4 bine yakın öğretmen ve çok sayıda üniversite görevlisinin işine son verildi.

Kültür ve sanat hayatının da hedef alındığı 12 Eylül'de, yaklaşık bin film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.

Peki 12 Eylül Darbesi neden olmuştu, darbeciler kimden destek aldı, ne hedefliyorlardı?

Kanlı darbenin üzerinden 44 yıl geçmesine rağmen darbe öncesi ve sonrasıyla ilgili belgeler ortaya çıkmaya hâlâ devam ediyor.

Darbeyi hazırlayan, darbenin uygulayıcısı olan Kenan Evren ve arkadaşlarıymış gibi gösterilse de aslında patronlardan, akademiden ve basından birçok isim bu darbenin hazırlanmasından rol aldı ya da en azından çanak tuttu.

İŞ İNSANLARI KENDİLERİNİ DAHA GÜVENDE HİSSEDİYORLAR

BBC, 12 Eylül ile 5 Kasım 1980 tarihleri arasında ABD'nin Ankara, İstanbul ve İzmir'deki diplomatik temsilciliklerinden Washington'daki Dışişleri Bakanlığı ile diğer ülkelerdeki temsilciliklerine gönderilmiş 10 adet yazışmayı yayımladı.

Bunlardan birinde “(İş insanları) kendilerini artık -belki de biraz fazla emin bir şekilde- çok daha güvende hissediyorlar ve yalnızca grevdeki çalışanlarının fabrikaya geri dönmesinden değil, döndükten sonra iş yapmaya başlamış olmasından dolayı da rahatlamış durumdalar” deniyor.

VEHBİ KOÇ'TAN KENAN EVREN'E: EMRİNİZE AMADEYİM!

Darbeden sonra patron Vehbi Koç şu açıklamayı yapmıştı:

“Yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatını teçhiz ederek ve kuvvetlendirerek imkânlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar asgari hata ile çıkarılmalıdır. Bazı sendikaların Türk Devleti’ni ve ekonomisini yıkmak için bugüne kadar yaptıkları aşırı hareketler göz önünde bulundurulmalıdır. (…) Zatıâlilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emrinize amadeyim.”

‘ŞİMDİYE KADAR BİZ AĞLADIK, ONLAR GÜLDÜ; SIRA ONLARDA' 

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Başkanı Halit Narin ise darbeden sonra işçileri kastederek şu sözleri ediyordu:

“Şimdiye kadar biz ağladık, onlar güldü. Şimdi sıra onlarda”

‘EVREN PAŞA'YA TEŞEKKÜRÜN SONSUZ' 

Darbeci Kenan Evren’le işverenlerin ilişkisi Evren darbecilikten emekli olup cumhurbaşkanı olduktan sonra ve hatta cumhurbaşkanlığından emekli olduktan sonra da devam etti. Evren ressamlığa soyunup amatör tablolar yapmaya başlayınca yaptığı tablolar dönemin parasıyla milyarlar ödenerek Vehbi Koç ve Sakıp Sabancı gibi dönemin ünlü patronlarınca satın alındı.

Sadece patronlardan değil popüler kültürün öne çıkardığı sanatçılarca da 12 Eylül’e büyük destek verildi. Mesela Sezen Aksu darbenin ardından şöyle diyordu:

“Türk Silahlı Kuvvetleri, ülkemizde her şeyin çıkmaza girdiği bir dönemde yönetime el koymuştur. Bence zamanında ve yerinde bir karar alınmıştır. Halkımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum." 

Bülent Ersoy ise şunları söylemişti:

"Çok memnunum, ortam son zamanlarda iyice bozulmaya başlamıştı. Başta değerli komutan Evren Paşa olmak üzere tüm rütbeli ve rütbesiz büyüklerime ve arkadaşlarıma teşekkürüm sonsuz."

Zerrin Özer, darbeye desteğini şu sözlerle açıklamıştı:

 "Bekliyordum, çok sevindim. Her gün televizyonda dinleye dinleye çok üzülmüştüm. Halkımıza hayırlı olsun. Toplumun bir ferdi olarak da çok mutluyum."

SİYASETÇİLERİN 12 EYLÜL'Ü 

12 Eylül Darbesi, patronları memnun ettiği kadar siyasetçileri de memnun etti. 12 Eylül Anayasası defalarca değiştirilmesine rağmen o anayasayla birlikte gelen siyasi partiler kanununa kimse dokunmadı. Bu kanunla birlikte aday gösterilecek milletvekillerinin belirlenmesi sadece partilerin genel başkanlarına bağlı hale geldi. Milletvekilleri seçim bölgelerine değil, parti genel başkanlarına hesap verir hale geldi. Yüzde 10 barajıyla birlikte siyasi yelpaze alabildiğine daralırken sadece barajı geçebileceğine inanılan 3 4 partinin başkanı siyaseti belirler hale geldi. Parti kapatmak kolaylaştı, üniversiteleri ve medyayı kısıtlayan YÖK ve RTÜK gibi kurumlar bu dönemde kuruldu.

SENDİKAL HAKLARA DARBE 

Emeğiyle geçinen işçilerin ve sendikaların baskı altına alındığı 12 Eylül ve sonrasındaki dönemden işçilerin sıyrılması kolay olmadı. 1980’lerin sonuna dek fabrikalarda eylemler ya da grevler görmek çok zordu. İşçiler bir şekilde grev ve eylemlerin önündeki engelleri yırtmayı başarsa da sendikalar bir daha hiçbir zaman 12 Eylül öncesindeki gücünde olmadı. Sendika başkanları, işçi önderleri tutuklandı, yargılandı. Darbenin üzerinden seneler geçse de 12 Eylül’ün mirası sendikalar yasası yürürlükte kaldı.