Toplumsal Haber İmtiyaz Sahibi Ali Avcu 12 Eylül faşist darbesinin karanlığını anlattı. Yazısına "12 Eylül 1980 sabahı, Türkiye kara bir güne uyandı" diye başlayan gazeteci Avcu, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Caddeler, sokaklar sessizdi, radyo ve televizyonlar darbenin ilanını duyururken, insanların üzerinde ağır bir korku ve belirsizlik hâkimdi. Bu tarih, Türkiye'nin demokrasi tarihinde karanlık bir dönemin başladığını simgeleyen bir mihenk taşı oldu. 44 yıl geçmesine rağmen, o günlerin ağır yükü hala toplumun omuzlarında hissediliyor, faşist darbenin yarattığı derin yaralar tam anlamıyla sarılamadı.

Darbe sonrasında Türkiye'nin dört bir yanında insan hakları ayaklar altına alındı. Polis ve askeri güçler, gecenin karanlığında evlere baskınlar düzenledi, insanlar gözaltına alındı, meydanlar boşaldı, sokaklar birer hayalet şehre dönüştü. Cezaevlerinin soğuk duvarları, insan onuruna aykırı işkencelere tanıklık etti; sayısız insan, cezaevlerinde gün ışığını unuttu. İşkencelerin gölgesinde geçen sorgulamalar, korkunun ve acının vücut bulduğu anlar olarak hafızalara kazındı. İnsanların özgürce konuşması, düşünmesi ve itiraz etmesi, bir anda yok sayıldı.

O günlerde Türkiye, bir sessizlik denizine gömüldü; yalnızca otoritenin sesi duyuluyordu. Bu baskıcı rejimin arkasında bıraktığı en büyük miraslardan biri, toplum üzerinde kalıcı bir korku kültürü yaratması oldu. İnsanlar, konuşmaktan, direnmekten çekinir hale geldi; özgürlükler adım adım ellerinden alındı. Okullarda, iş yerlerinde, sokaklarda bir soğukluk ve tedirginlik hâkimdi. Herkesin gözü önünde parçalanan yaşamlar, demokrasiye vurulan zincirler, bugünün Türkiye'sinde bile yankı buluyor.

Darbe sonrası Türkiye'nin siyasi yapısı kökten değiştirildi. Ülkenin anayasası, toplumu kontrol altına almak ve otoriter bir düzen kurmak için yeniden yazıldı. Darbenin getirdiği kurallar, sadece bir dönemi etkilemekle kalmadı; Türkiye’nin siyasetinde uzun yıllar sürecek bir miras bıraktı. Bu yeni düzen, toplumun temel taşlarını sarstı; özgürlük, adalet ve eşitlik ilkeleri adeta tarihin tozlu raflarına kaldırıldı. Siyasi partilerin kapatılması, sendikaların dağıtılması ve gazetecilerin susturulmasıyla Türkiye, uzun yıllar sürecek bir sessizliğe büründü.

Ekonomik alanda da darbenin etkileri ağır oldu. Yeni düzenin uyguladığı neoliberal politikalar, geniş halk kitlelerini yoksulluğa sürükledi, işçilerin hakları budandı. Toplumun büyük bir kesimi, darbenin yarattığı sosyal ve ekonomik çöküşün içinde debelenirken, küçük bir kesim bu yeni düzende zenginleşti. Bu kara dönemin yarattığı en derin iz, belki de bireylerin ruhunda ve zihninde açtığı yaralardır. Cezaevlerinde işkence gören, faili meçhul cinayetlerde hayatını kaybeden ve susturulan binlerce insanın hikayesi, Türkiye’nin acı dolu bir döneminin simgeleri olarak hafızalarda yaşıyor. Her bir kayıp, her bir acı, bu karanlık dönemin gölgesini nesiller boyu sürdürüyor.

Bugün, Türkiye'de 12 Eylül Darbesi'nin izleri hala silinmiş değil. Siyasi sistemdeki yapısal sorunlar, adaletin eksikliği ve toplumun üzerinde süregelen baskı, darbenin bıraktığı mirasın bir parçası. Ancak bu zorlu süreçten ders çıkaran bir toplum, demokrasiyi yeniden inşa etmek için mücadele etmeye devam ediyor. 44 yılın ardından Türkiye, hâlâ 12 Eylül’ün karanlık gölgesinden tam anlamıyla çıkabilmiş değil. Darbenin bıraktığı derin izler, ülkenin siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısında varlığını sürdürüyor. Bu karanlık geçmişin mirası, hâlâ çözülmeyi bekleyen bir düğüm olarak duruyor.