Tarih 3 Haziran 1977. Kanlı 1 Mayıs’tan bir ay 1 gün sonra Başbakan Bülent Ecevit 5 Haziran’da yapılacak Genel Seçimler öncesi TRT radyo yayınında Başbakan Süleyman Demirel tarafından kendisine gelen ‘’gizli ve şahsa mahsus’’ kaydı taşıyan bir yazı aldığını ancak bu yazıyı kamuoyu ile paylaşmazsa ağır vebal altında kalacağını bildirerek yazının içeriğini açıklamıştı.

Yazı,  Genelkurmay Başkanlığına, İçişleri Bakanlığına ve MİT Müşteşarlığına ve bilgi için, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğine ve CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit’e gönderilmiş bir yazıydı.

Yazıda Başbakan Demirel, 3 Haziran günü İstanbul’un Taksim meydanındaki CHP Mitingi sırasında Sheraton Otelinin üst katlarındaki odalardan birinde uzun namlulu ve dürbünlü bir silah ile Ecevit’e ateş edileceğini bildirmişti. Yazının dağıtım listesinden de anlaşıldığına göre MİT ve İçişleri Bakanlığı da suikast girişimini Başbakan’dan öğrenmişti.

Bülent Ecevit bu ihbara ve uyarıya rağmen 3 Haziran 1977 günü saat 14:00’de Taksim meydanında konuşmasını yapacağını söyleyerek devamla ‘’Eğer her ihbar, her uyarı ve yıldırma girişimi bizi demokratik görevlerimizden alıkoymaya yetecek olsaydı, siyaseti çoktan bırakmamız gerekirdi. Hiçbir vatandaşımızdan hiçbir İstanbulludan, yarın Taksim alanındaki toplantımıza gelmelerini bekleme hakkını kendimde görmüyorum. O nedenle bir çağrıda bulunmuyorum: Yalnız ben ve eşim, yarın açıklanan saatte İstanbul’un Taksim alanında, seçim otobüsünün üstünde olacağız ve ben konuşmamı yapacağım.’ diyerek kararlılığını bildirmişti.

Ecevit söylediği gibi ertesi gün Taksim meydanında mitingini yapmıştı. Halk adeta Taksim'e akmış, iki gün sonra yapılan genel seçimlerde CHP yüzde 41,9 oy oranı ile birinci parti olmuştu.

1 Mayıs 2010 tarihinde o tarihte DSHP Genel Başkanı olan Rahşan Ecevit’le birlikte Taksim meydanına yürümüş anıta çelengimizi koymuş ve fikrini almak için 3 Haziran mitingini kendisine hatırlatmıştım. Bana ‘’Hazal Hanım o gün sokak araları bile doluydu’’ demişti.

31 Mart yerel seçimlerinde halk CHP’yi birinci parti yaptı. Basın yeni genel başkanı seçim başarısından dolayı Ecevit’e benzetmişti. Gerçekten de CHP Genel Başkanı Özgür Özel Ecevit’in 47 yıl önceki tavrını çağrıştırır biçimde,  1 Mayıs günü Taksim’e yürüyeceklerini kamuoyuna ilan etmiş ve hükümetten o gün için Taksim Meydanı kararını yeniden gözden geçirmesini istemişti.

Dün yaşananları hepimiz biliyoruz. İstanbul’da işçiden çok polis vardı ve Taksim’e ulaşan tüm yollar kapatılmıştı. Anayasadan kaynaklanan demokratik haklarını kullanmak isteyen sendika, oda ve siyasi partilere mensup on binlerce vatandaş akıl almaz bir sertlikle karşılaştılar.  Polis alana doğru her yönelişe çok sert müdahale ediyor, Gezi günlerini hatırlatırcasına kitlenin üzerine biber gazı bombalarını atıyordu.

Özgür Özel iktidara alternatif bir partinin Genel Başkanı’na yakışır bir şekilde inisiyatif alacak yerde, yapmış olduğu küçük bir açıklamayla yetinerek yürüme kararını sendikalara bıraktı. DİSK ve KESK olası bir kargaşaya meydan vermemek adına meydana yürümekten vazgeçtiler. Böyle yapmakla alana yürümek için orada kalan diğer insanları polisin muhtemel eylemelerine karşı yalnız bırakmış oldular.

AKP rejimi, birlik ve beraberlik bayramını kutlamak isteyen on binlerce emekçinin önüne aşılmaz bir set koyarak kendi halkını yenmeyi başarmış, adeta İstanbul’u yeniden fethetmişti. CHP, KESK ve DİSK bir gün öncesine kadar yapmış oldukları kararlılık gösteren açıklamalarını yok saymak pahasına geri çekilme kararı alarak muhtemel bir kargaşanın önüne geçmiş oldu.

 PEKİ, NE OLABİLİRDİ?

Eğer işçi sınıfı anayasal haklarının peşine izin alarak düşmüş olsaydı, bugüne kadar mücadele ederek kazanmış olduğu hiçbir hakkı alamazdı. İşçi sınıfı iş bırakıp eyleme, greve çıkarken kimseden izin almaz, anayasal hakkını kullanmak için meydanlara çıkacağını halkına duyurur ve çıkar. Dün de öyle olmuştur. Bir mücadele kararı önceden önü başı düşünülerek alınır. CHP 1 Mayıs öncesinde Taksime yürüme konusunda kararlılık belirtmiş ancak bu kararına uyamayarak geri çekilmiştir. Bu geri çekilme sendikalar ve diğer kuruluşları benzer şekilde geri çekilmeye zorlamıştır. Bu olasılık daha önceden düşünülmüş olmalıydı. Taksime yürümeye kalkanlara karşı önlem alınacağı gün gibi açıktı. Bile bile lades denmiş ve bir fiyaskoya dönüşen 1 Mayıs anmasının taşları döşenmiştir. Eğer sembolik kutlamalar yerine çok kalabalık bir mitingin hazırlığı yapılsaydı, saraçhanede toplanmış çok büyük bir kalabalığın istenci yetkililerin direncini kırabilirdi. Böyle bir miting düzenlendiğinde alana ulaşılamazsa bile orada yapılan konuşmalarla iktidarın  demokrasi maskesi  düşürülebilirdi. 

İktidara giden yol kitlelere güven veren eylem ve söylemlerle açılır. CHP dün, zevahiri kurtarmakla yetinerek kötü bir sınav vermiştir. İktidarı isteyen ve ona hazır olan bir parti görünümünü verememiştir.

Gerçek bir Ecevit olabilmek için onun 3 Haziran’da yaptığı gibi kararlı olmak gerekirdi. Özgür Özel en azından etten duvar örülen su kemerlerine kadar yürüyüp orda bir basın açıklaması yapabilirdi. Özgür Özel’in dünkü tavrı 31 Mart seçimlerinin başarısına gölge düşürmüştür. Bu tavır şu gerçeği açıkça gözler önüne sermiştir: 31 Mart seçim başarısı, CHP’nin örgüt olarak gösterdiği çabadan ziyade gelenden çok gideni belirlemek isteyen halkımızın AKP’den kurtulmak istemesindendir.

Ezcümle; Özgür Özel, AKP’nin Taksim’i işçilere yasaklayarak emekçilere anayasanın tanıdığı bir hakkı gasp etmesini protesto etmek için bugün Erdoğan ile yapacağı görüşmeyi iptal etmeliydi.

Yeni Genel Başkan’ın elini serbest bırakmak isteriz ancak onun da seçimlerde gelen başarının en az kendisinin ve partisinin marifetine en çok ise halkın artık tek adam rejiminden kurtulmak istemesine bağlı olduğunu anlaması  ve buna bağlı olarak herkesi ilgilendiren konularda partisinin olduğu kadar kendisine oy veren seçmenlerin de duygu ve düşüncelerini doğru bir şekilde ele alması gerekir.