CHP Eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sözcü'ye verdiği röportajda, Türkiye'deki sorunların temelde demokrasi eksikliğinden kaynaklandığını belirtti. Kılıçdaroğlu, mevcut rejimin halkın sorunlarını çözmek yerine, otoriter yönetimini "demokrasi tiyatrosu" ile maskelediğini söyledi. Kürt sorunundan ekonomik sıkışıklığa kadar pek çok konuda çarpıcı açıklamalar yapan Kılıçdaroğlu, TBMM'nin yeniden güçlü bir yapıya kavuşturulması gerektiğini ifade etti. İşte konuşmanın tamamı;
“Saygı Bey, 1999 CHP’nin ‘Kürt Raporu’nda şöyle temel bir cümle var. ‘Kürt sorunu etnik duyarlılıklara karşı demokratik yaklaşımla çözülür.’ Yani sorunu etnik temelli bir yaklaşımla ele alırsanız hiçbir sorunu çözemezsiniz. AKP’nin daha önce başlattığı ‘Kürt sorununu çözme girişimi’ de yanlıştı. O zaman Başbakanlık koltuğunda oturan Erdoğan’ı ziyaret etmiş ve kendisine düşüncelerimi aktarmıştım. Sorunun çözümü için 5 temel koşuldan söz etmiştim.
1- Sorunun çözüm adresi TBMM olmalı.
2- Sorunun çözümünde samimi ve dürüst olunmalı.
3- Sorunu çözeceklerin gizli kişisel bir ajandaları olmamalı.
4- Sorunu çözecekler, millete açıklayamayacakları angajmanlara girmemeli.
5- Süreç; hem parlamento hem de toplum bilgilendirilerek götürülmeli.
Bunların hiçbiri olmadı... Ve Türkiye ağır bedeller ödedi...
DEMOKRASİ TİYATROSU
Saygı Bey, öncelikle şunu ifade etmek isterim. Benim, sorunun çözüm adresi olarak gösterdiğim parlamento (2011) ile bugünkü parlamento çok farklı. Artık rejim, tek adam rejimine dönüştü. Bu gerçeğin altını özenle çizmemiz gerekiyor. Bugün, Devlet Bahçeli’nin çıkışı ile birlikte yeni bir süreç başlatıldı. Sorunu salt bir Kürt sorunu olarak ele almak doğru değildir. Sorun temelde bir demokrasi sorunudur. 1999 CHP raporu o yıllarda da demokrasi vurgusu yapmış ve gerçeğin altını çizmiştir.
Demokrasisi gelişmiş bir ülkede hiç kimse kimliği, inancı ya da yaşam tarzı itibarıyla sorgulanmaz. Kimliğe de inanca da yaşam tarzına da saygı duyulur. Demokrasisi askıya alınmış bir ülkede siz sorunlara kalıcı çözümler üretemezsiniz.
Bunun en somut örneği Can Atalay’dır. Seçilmiş bir milletvekilini hapisten çıkaramayan parlamento işlevsizdir. Gücü elinden alınmış, göstermelik bir parlamentodur. Böyle bir parlamentonun Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretmesi beklenemez. Çünkü rejim değişti... Yasama, yargı ve yürütme organı artık tek kişinin kontrolünde.
Açıkça söylemek gerekirse Erdoğan rejimi, otoriter yönetimini ‘Demokrasi tiyatrosu’yla maskelemekte ve halkın gerçek sorunlarını görmezden gelmektedir.
HANEDANLIĞA DAYALI DİKTA REJİMİ
Dikkat ediniz, Bahçeli ve Erdoğan’ın çözüm önerisi, demokrasiyi bütün kurumlarıyla yeniden inşa etme önerisi değildir. Tam aksine toplumun geniş kesimlerinin katılımını dışlayan bir çözüm öneridir. Çözümü bir kişinin tek başına eylemlerine bağlayan dar bir çerçeveye sığdırıyorlar. Aslında böyle bir çerçevede sorunun çözülemeyeceğini bildikleri halde, muhtemel baskın erken seçim için bu girişimi oya devşirecek politik güç kazanmak için yapıyorlar.
Cumhur İttifakı’nın son yıllarda Kürt seçmenlerin desteğini kaybettiği açıktır. DEM’e yönelik baskıların arttığı ve sorunun çözümüne dair demokrasiyi önceleyen bir politika sunmadıkları da açık. Öcalan kartının bu süreçte ortaya atılması, Kürt seçmenlere yönelik göz kırpma, Erdoğan’ın yeni bir cumhurbaşkanlığı sürecine hazırlık olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, Bahçeli ve Erdoğan’ın önerisini, gerek ekonomik, gerekse de uluslararası politik sıkışmışlık nedeniyle hedefledikleri hanedanlığa dayalı bir dikta rejimine giden yolun inşası için siyasi bir manevra olarak da görüyorum.
TBMM VESAYET ALTINDA
Saygı Bey, sivil siyasetten uzaklaşır ve sorunların çözümlerini kendi ikbal ve koltuk kaygıları için kullanan kişilere ve onların oluşturdukları sisteme terk edersek bizim hayatımızı ve geleceğimizi ilgilendiren konular, onların sıkıştıklarında kullanabilecekleri aparatlar olur.
Maalesef Türkiye’de demokrasi yoktur, askıya alınmıştır. Çözümün adresi olması gereken TBMM vesayet altındadır ve mevcut sistemde sorun çözme kabiliyetini yitirmiştir. Umarım Erdoğan, bu temel demokrasi sorununu hanedanlık yaratmak, dikta rejimini güçlendirmek için -bir sıçrama tahtası- olarak kullanılmaz. Bu anlayış, Erdoğan’ının şahsi emellerini gerçekleştirmek için daha büyük felaketlerin ortaya çıkmasına neden olur.
SORUNLAR GİDEREK BÜYÜR
Bizler, yani bu ülkenin demokratları, ülkemizdeki bütün sorunları samimi bir şekilde tespit ederek, bu sorunları çözebilecek, gücünü milletten alan, tam ve güçlü bir demokrasi zeminine oturmuş TBMM’nin yeniden inşasını istiyoruz. Bunun için ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ dedik. Bugün dünyada örneği olmayan bu ucube yapıdan kurtulamazsak, üzülerek belirtmek isterim ki ülkemizdeki sorunların hiçbirini çözemeyiz, mevcut sorunlar katlanırken üzerine yenileri eklenir. Sorunun demokrasilerde çözümü, sorunu yaratanla ‘yumuşama’ ya da ‘normalleşme’ değil, mücadeleden geçer.”