Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin davada, savcılık esas hakkında mütalaasını açıkladı. Karar sonrası konuşan Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, Meclis’te cinayetin araştırılması için komisyon kurulması talebini tekrarlarken, Sinan Ateş’in ablası Selma Ateş, ''İsimlerini verdiğimiz şahısların, mahkeme dosyasında yer almaması siyasi bir el demektir. Görüyoruz, el pençe divan durulan bir ülkede adalet diye bir şey yok. Demek ki Özel Harekat Polisleri, bu kadar rahat el pençe divan durabiliyorsa, Ateş ailesi ne yapsın?’’ dedi.
Sinan Ateş’in öldürülmesine ilişkin davada bugün savcılık esas hakkında mütalaasını açıkladı. Bir sonraki duruşma 30 Eylül 2024'e ertendi. Karar sonrası Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, aile avukatı Şeyda Şahin, anne Saniye Ateş ve abla Selam Ateş basın açıklaması yaptı.
''Siyasi uzantılarla aradaki bağı koparmak için mücadele veren bir yargı süreci''
Ayşe Ateş ''Alelacele kapatılmak istenen bir dosya, onca delile rağmen siyasi uzantılarla aradaki bağı koparmak için mücadele veren bir yargı süreciyle karşı karşıyayız. Malumunuz olduğu üzere bu süreçte tek kişilik hücrelerde kalan tutuklulara 19 ay boyunca verdikleri, hiçbir beyanla uyuşmayan ezberletilmiş ortak bir ifade vasıtasıyla bu siyasi cinayeti, adi bir cinayet gibi göstermek için basın ve medya dahil olmak üzere bütün imkanlarını kullanan karanlık bir güce karşı savaşıyoruz” dedi.
‘’Türk milletinin yeni Ayşe Ateş’leri olacak’’
“Eğer yargı süreci bu kadar hızlı ilerlerse şüphesiz ki Sinan Ateş suikasti davası, tarihin en kısa süren siyasi cinayet davası olarak kayıtlara geçecektir” ifadelerini kullanan Ateş, şunları söyledi:
“Bu şartlar altında biz diyoruz ki milletimiz yanımızda, devletimiz arkamızda dursun. Adil yargılamanın önü açılsın. Dosyalar birleştirilsin, bütün suçlular hakim karşısına çıkarılsın. Çünkü adımız kadar biliyoruz ki bu siyasi cinayet bütün karanlık yönleriyle aydınlatılmazsa Türkiye, daha büyük bir karanlığa doğru sürüklenecek. Buradan alınan siyaset yeni siyasi cinayetlerin kapısını aralayacak. Türk milleti, yeni Bengisu’larla, yeni Banu Çiçek’lerle tanışacak. Türk milletinin yeni Ayşe Ateş’leri olacak. Dün dövdürülerek susturulan gazeteciler, yarın öldürülecek. Nereden biliyorsunuz? Diye soracak olursanız, yeni eylem planlarını sosyal medyadan çoktan duyurdular. Bu siyasi cinayeti dile getiren gazetecileri, siyasetçileri hedef tahtasına koyup ‘helalleşmeyeceğiz, hesaplaşacağız’ tehditlerini bol keseden savurmaya başladılar. ‘Konjonktür müsait olduğunda fiili eylem yapacağız’ şeklinde paylaşımları dolaşıma soktular. Bu yargılamadan paçayı kurtarırlarsa, olacaklar gün gibi ortada değil mi? Karanlık her gün çeşitli mecralardan el kaldırarak ben buradayım diyor.
‘’Kişisel verilerimiz de bu karanlık gücün ayaklarının altına pas pas olmuş’’
Bu siyasi cinayet dosyasında da Ülkü Ocakları ve MHP içerisine sızmış bu karanlık güce dair aradığınız her türlü bulgu var. Müsaadenizle, dosyada yer alan ve geçtiğimiz günlerde yazılı ve görsel basına da yansıyan bu bulguları yeniden özetlemek istiyorum: Bu siyasi cinayet dosyasında, karanlığın karıştığı birçok şiddet eylemine ilişkin birçok delil var. Kişisel verilerimiz de bu karanlık gücün ayaklarının altına pas pas olmuş. Herhangi birini kafaya taktıklarında emniyet içerisindeki uzantıları vasıtasıyla dakikalar içerisinde, devlete emanet ettiğimiz bütün kişisel verilerimize ulaşabiliyorlar. Suça karıştıklarında jandarmadaki uzantıları tarafından kollanıyorlar. Sadece, babası Sinan’ın arkadaşı olduğu için 8 yaşındaki bir kız çocuğu hakkında bilgi toplamaktan imtina etmiyor, herhangi bir kadının kişisel verilerini emniyetin kapalı sisteminden kolaylıkla temin edebiliyorlar. Bizler kadın cinayetlerinden bu kadar muzdaripken vatandaşımızın canının ve malının emanetçisi emniyet görevlisi ise sebebini bile sormadan elindeki bütün verileri iletiyor. Öldürecek mi, dövdürecek mi, merak bile etmiyor. İnsan, ‘Bu nasıl bir güvenlik zafiyetidir’ diye sormadan edemiyor.
''Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekliliği gün gibi ortadadır''
Görünen o ki şans eseri yaşıyoruz. Daha önce de ifade ettiğim gibi, bu siyasi cinayet dosyası masanın üzerinde, görmesi gereken herkesin baktığı bir zarfın içinde duruyor. Ancak zarfın üzerinde ‘Kayıp Mektup’ yazıyor. Bu yüzden bakan gözler göremiyor, dokunan eller tutup kaldıramıyor. Bu vesileyle, buradan sizlerin aracılığıyla, artık adaletin tesis edilmesi gerektiğine inanan, siyasi cinayetlere ‘Dur’ demek isteyen bütün milletvekillerimize çağrımı yineliyorum, sayın vekillerim, bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekliliği gün gibi ortadadır. Aziz milletimizin adalete olan güveni sarsılmış, vicdanı günden güne daha çok kanayan her bir bireyinin sizlerden beklentisi de bu hususta ortaya bir irade koymanızdır. Çünkü Türkiye’nin adaletli ve aydınlık yarınları için bu zarf ivedi bir şekilde açılmalı, yargının üzerindeki siyasi baskı kaldırılmalı ve böylelikle, bu suça karışan her kim varsa adil bir şekilde yargılanıp kanunların öngördüğü cezayı almalıdır.’’
''Suikasti örtbas etmek isteyen bir yargı ile karşı karşıyayız''
Hukuki süreç hakkında bilgi veren Ateş ailesinin avukatı Şeyda Şahin, ''19 ay süren bir soruşturma ve 19 gün içerisinde karara çıkarılmak istenen bir yargı süreci var. Bugün mütalaa almaya geldik. Üç dakika bile sürmedi. İçeriği bire bir basının da elinde olan iddianameye uyumlu bir şekilde Tolgahan Demirbaş’ın ve Doğukan Cep’in azmettiricisi olduğu yanılgısıyla değerlendirilmiş. Tetikçi, gözlem yapan Suat Kurt ve Vedat Balkaya gibi kişilerin de eylemleri işledikleri iddiası. Diğer şahısların da yardım eden kişi oldukları yönünde bir değerlendirme ile gün sonunda bu mütalaa neticesinde yeni bir tahliye çıkmış değil. Mevcut tahliyelerle ilgili olarak da adli kontrollerin devamına karar verildi. Bizlere 30 Eylül tarihinde beyanda bulunmamız için süre verildi. Delillerimizin, taleplerimizin hiçbiri değerlendirilmedi. Bu cinayet, 19 gün içerisinde karara bağlanmaya çalışılmakta. Basit bir tokat atma olayı bile senelerce sürerken, bu suikasti örtbas etmek isteyen bir yargı ile karşı karşıyayız.” dedi.
“Yok mu kanun? Var da bize mi yok?”
Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş ise “Bu mahkemeden memnun musunuz?’ derseniz, değilim. Katiller dışarıda. Sadece onlar göstermelik tiyatro. Benim iki tane yavrumu yetim bıraktılar. Benim oğlumun öldürülmesi sebebini açıklayacaklar. Bana katilleri verecekler. Ben katilleri istiyorum. Bunlar katillerin maşası. Ben istiyorum ki kim azmettirdiyse o gelsin, bir sebep söylesinler. Ekmek çalan yedi yıl yatıyor. Mahalle kavgası bir sene sürüyor. Benim oğlumu iki sene boyunca takip ettiler. Bu kadar kısa sürede bu mahkeme biter mi? Yok mu kanun? Var da bize mi yok? Hala benim yavrularıma, kızıma, gelinime tehdit savuracak kadar alçaklar. Ben oğlumun katillerini istiyorum, bunları değil. Yanımızda olan herkesten Allah razı olsun. Yarın başka Sinan’lar ölmesin. Bir oğulu benden aldılar. Başka Sinan’lara kıyılmasın. Bize yardım edin'' diye konuştu.
''Özel Harekat Polisleri, bu kadar rahat el pençe divan durabiliyorsa, Ateş ailesi ne yapsın?''
Duruşmanın ertelenmesine tepki gösteren abla Selma Ateş ise ''Hakimin karara bağlaması tam iki dakika sürdü. Bizler gerçek azmettiricileri istiyoruz. İsimlerini verdiğimiz şahısların, mahkeme dosyasında yer almaması siyasi bir el demektir. Görüyoruz, el pençe divan durulan bir ülkede adalet diye bir şey yok. Demek ki özel harekat polisleri, bu kadar rahat el pençe divan durabiliyorsa, Ateş ailesi ne yapsın? Biz hep birlikte ölelim. Bugün Sinan Ateş ölür, yarın bir gazeteci ölür, bir kadın sokakta ölür. Eğer ki hep birlikte bu karanlıktan aydınlığa çıkmazsak, hepimizin sonu belli. Suç, cezasız kaldığı sürece faillerini azdıracaktır. Bunların azgınlaştığını hepimiz birlikte görüyoruz. Türkiye hukuk devleti olduğunu göstermek zorunda. İçeride oynanan bir tiyatro. Bir sinema oyunu gibi izledik ve çıktık. Biz de kimseyle helalleşmiyoruz. Türk yargısına olan güvenimizin kırılmasını istemiyoruz'' dedi.