Suriye’deki iç savaşın kaderini belirleyen gelişmelerden biri yaşanıyor: Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) güçleri, Hama şehrini ele geçirerek Suriye’deki savaşta önemli bir üstünlük elde etti. Şam yönetiminin, Rusya ve Çin gibi uluslararası destekçilerine rağmen Hama’daki bu kayıp, rejimin askeri gücünün zayıfladığını ve savaşın sonlanmasına yaklaşılabileceğini gösteriyor. Rejim güçlerinin Humus’a doğru çekilmesiyle, savaşın haritası yeniden şekilleniyor.
Ancak, bu gelişme Türkiye’nin güvenliği için yeni ve ciddi tehditler oluşturuyor. Zira, eğer HTŞ Şam’ı ele geçirip bir hükümet kurarsa, bu durum Türkiye’nin güney sınırındaki tehditleri önemli ölçüde artırabilir. Türkiye, HTŞ’yi terör örgütü olarak tanımakta olup, bu grubun yönetimi altındaki bir komşu ülkenin Türkiye için nasıl bir güvenlik sorunu oluşturacağı sorusu gündeme geliyor.
Suriye’nin Kontrolü Altındaki Terörist Hükümet Riski
HTŞ, geçmişte El Nusra Cephesi olarak biliniyordu ve İŞİD ile ortak hareket ettikten sonra bu grubun radikal İslamcı yapısı ve hedefleri, Türkiye’yi doğrudan tehdit ediyor. HTŞ’nin Şam’a ilerleyişi, Türkiye’nin sınır komşusu olacağı bir terörist hükümetin oluşma riskini de beraberinde getiriyor. Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, bu tür bir durumun Türkiye için kabul edilemez olacağını belirterek, böyle bir terör yönetimiyle komşu olmanın yaratacağı güvenlik sorunlarına dikkat çekiyor.
Yavuz, Suriye'nin düzenli ordusunun Türkiye ile işbirliği yaparak sınırları korumasının kritik olduğunu vurguluyor. Aksi takdirde, Türkiye’ye doğru büyük bir mülteci akınının artabileceği uyarısında bulunuyor. Türkiye, şu anda ülke içinde 2 milyonu aşkın Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor ve HTŞ'nin hüküm sürdüğü bir Suriye, bu sayıyı artırarak demografik yapıyı değiştirebilir.
Suriye Milli Ordusu (SMO) ve HTŞ’nin İlişkileri
Suriye Milli Ordusu (SMO), Hama’daki HTŞ taarruzuna destek vermişti. SMO’nun, Türkiye’den aldığı askeri ve lojistik desteği göz önüne alındığında, HTŞ ile SMO arasındaki ilişkilerin ileride Türkiye ile daha yakın olabileceği değerlendirilebilir. Ancak, bu durum karmaşık bir ilişkiyi ortaya koyuyor; çünkü SMO ile HTŞ geçmişte çatışmalar yaşamış, iki grup arasında yer yer silahlı karşılaşmalar olmuştu.
HTŞ’nin, Suriye’nin batısında daha fazla güç kazanmasının ardından, SMO’yu bölgeden çıkarmak isteyebileceği ve bunun Türkiye ile yeni gerilimlere yol açabileceği düşünülüyor. Suriye’nin doğusunda ise YPG/PKK’yla, özellikle SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile çatışmaların derinleşmesi beklenebilir.
YPG ve HTŞ Arasındaki Olası Çatışma
HTŞ’nin Şam’ı ele geçirmesi durumunda, Suriye sınırları içinde en büyük çatışma alanı doğuda YPG/PKK unsurlarıyla yaşanabilir. YPG/PKK, HTŞ’nin radikal İslamcı yapısına karşı çıkacak olan bir güç olarak öne çıkıyor. Daha önce HTŞ lideri Muhammed el-Colani’nin, YPG’yi “PKK’nın yeni ismi” olarak tanımlaması, bu olasılığı iyice pekiştiriyor.
HTŞ’nin Suriye’deki başarılı ilerleyişinin ardından, YPG/PKK unsurlarına karşı yeni bir taarruz başlatması, Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarıyla doğrudan çatışabilir. Özellikle Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki YPG/PKK hedeflerine yönelik operasyonlar düzenliyor ve bu operasyonlar HTŞ ile doğrudan bir etkileşime girebilir.
Türkiye’nin Suriye Politikası ve Gelecek Senaryoları
Türkiye’nin Suriye’deki politikası, son yıllarda büyük ölçüde sınır güvenliğine odaklanmış durumda. Eğer HTŞ, Şam’ı ele geçirip hüküm sürecekse, bu durum Türkiye’nin sınır güvenliğini ciddi şekilde tehdit edecektir. Ayrıca, Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısının artması, demografik yapıyı değiştirebilir. Türkiye’nin sınırındaki bir terörist hükümetin varlığı, sadece güvenlik açısından değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal açıdan da ciddi sorunlar yaratabilir.
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, HTŞ’nin yükselişi ile birlikte Türkiye’nin mevcut politikalarını gözden geçirmesi gerektiğini belirtiyor. Bu bağlamda, Türkiye’nin HTŞ’ye karşı nasıl bir politika izleyeceği ve sınır güvenliğini nasıl sağlayacağı, önümüzdeki dönemde Suriye’deki gelişmelerin en kritik başlıklarından biri olacak.