'İktidar, dağdaki teröristi bitirmediği gibi, “şehir eşkıyaları” dönemini başlatmıştır.' diyen Fatih Altaylı sözlerine şu cümlelerle devam etti:
Birkaç hafta önce, oturup bir yazı yazdım, başta İstanbul olmak üzere kentlerimizde giderek artan güvenlik sorununu anlatan, hayli eleştirel bir yazı. İstanbul’da da kentin yoğun göç alan mahallelerinde, merkezin çeperindeki semtlerde ve özellikle de Esenyurt’ta artan şiddeti ve yasa tanımazlığı gündeme getirmeye çalışan bir yazı idi.Siyasi gündem, günlük olaylar fırsat vermeyince yazıyı yayınlayamadım. Birkaç gün önce, Youtube programında konuğum Ümit Özdağ bir ara “Esenyurt” deyince kendisine “Türkiye’de öyle bir yer mi var, benim bildiğim orası Türkiye’de değil artık çünkü orada Türkiye’nin yasaları, kanunları uygulanmıyor.” demek zorunda kaldım. Durum aslında tam da bu.
Türkiye’de ama özellikle İstanbul’da artık çok ciddi bir “güvenlik” sorunu var.
Bir zamanlar dünyanın nüfusuna oranla en güvenli kenti olan İstanbul giderek dünyanın en güvensiz kenti olma yolunda ilerliyor. İstanbul’un şiddet başkenti olma yolunda ilerleyen ilçesi ise tabii ki Esenyurt.
Ama tek değil. Bağcılar, Gaziosmanpaşa, Küçükçekmece, Beyoğlu, Beylikdüzü ve Fatih de sırada.
Beklenmedik bir şey mi!
Elbette değil. İstanbul bu duruma adım adım geldi, adım adım getirildi. Mafyalaşmaya göz yumuldu. Göz yumulan mafya başka mafyalara, yoğunlaşan mafyalaşma bu grupların “ihkakı hak” arayışına ve kendi adalet mekanizmalarını kurmalarına yol açtı.
Şimdi tepkiler üzerine, emin olun ki, “asayiş” uygulamaları başlatılacak, bir süre yukarıda saydığım semtler başta olmak üzere polis bekçi yığılacak, vatandaşın ama özellikle Ankara’nın gözü boyanmaya çalışılacak.