Emrah Safa Gürkan, tarih, kültür ve güncel olaylarla ilgili merak edilen soruları yanıtlamak üzere katıldığı "0,75 X" programının yeni bölümünde dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Üniversitelerde orijinal fikirlerin doğmasının zorluklarına değinen Gürkan, sosyal bilimlerde özgün düşüncelerin ortaya çıkabilmesi için belirli bir cesaret ve sistemin dışına çıkma gerekliliğinden bahsetti. Ayrıca, ekonomik bağımsızlığın, objektif bilgi üretiminin temel şartı olduğunu vurgulayarak, medyada ve akademideki fonlama mekanizmalarının taraflı bilgi üretimine yol açtığını ifade etti.
Orijinal fikir için zincirlerden kurtulmak gerekir, gıcık olmak şart
Orijinal fikir nerede doğar?
Üniversitede zaten pek doğmaz çünkü kurumsal yapılar aslında bürokratik yapılar olduğu için ve bir atama prensipleri üzerinden yürüdüğü için ve belirli bir paradigmanın kendisini sorguladığı için oradan orijinal fikir çıkması biraz zordur. Dünyanın orijinal fikir çıkaran insanları diyelim Marx mesela bir üniversite mensubu değildi, Durkheim böyle kötü bir üniversitede başlamıştı, Anal Okulu Strasbourg'da başladı. Hep bunlar heretikti, heretiklik kiliseden olmaz. Dolayısıyla heretiklik başka bir noktadadır ve enteresan da bir şey, bir miktar dışarıda olmayı gerektirir. Şimdi bak, özel benim şöyle bir görüşüm var: Şimdi 160 IQ'lu bir adamı biz alsak ve onu 30 yıl her gün 8 saat çalıştırırsak, herhalde dünyanın en iyi fizikçilerinden biri olur, iyi bir fizikçi olur. Ama aynı adamı alsak, sosyal bilimlerde aynı şeyi yapsak, iyi bir sosyal bilimci olacağının garantisi yok. Çünkü sosyal bilimde ya da toplumla ilgili şeylerde değer yargısı içeren teoriler ortaya koyarken biraz böyle sosyopat olman lazım. Biraz gıcık olman lazım, biraz toplumun paradigmasını sorgulayabilmen lazım, biraz problemli bir tip olman lazım.
O yüzden sosyal bilimlerde bence esas kırılma noktası zeka ya da çalışma değil, bunlar olacak, bir de bunun üstüne belki diğer bölümlerde, sayısal bölümlerde o kadar ihtiyaç olmayabilir, bir gıcıklık olacak. İnsanları sinirlendirmekten korkmayacak, kavga etmekten korkmayacak, bir takım bedeller ödemekten korkmayacak. O yüzden çok zeki adam sayısal bölümden mesela tarihle ilgili yorum yaptı mı, çok saçma bir yorumla gelebilir, çok duygusal bir yorumla gelebilir ya da çok çocukken duyduğun yani 7-8 yaşında başlayacaksın, sana öğretilen bir takım şeyler var, değil mi? Aile özenecek, işte milliyetçilik yüklenecek, eğer solcuysan solculuk yüklenecek, dindarsan dinle ilgili bir şeyler yüklenecek. Sen bunları daha ufaktan sorgulayabilecek gıcıklığa sahip değilsen, ön kabulün ne kadar büyükse orijinallik azalıyor. Yani ön kabul, "Bu doğrudur," diye kabul ettiğin şeyler ne kadar kapsamlıysa, onun içinde üretebiliyorsun. Ya yeniliği doğru, şöyle ise sen şu noktadasın, artık şu kadarcık bir yerin içinde bir şeyler yapabiliyorsun. Ne kadar aşağı inersen, "Hayır abi, bu doğru değil. Ben şu kavramla düşünmeyeceğim," en son artık anarşist gibi falan şey yap, o zaman çok en orijinal fikirler de onlardan çıkıyor. Doğru olmak zorunda değil ama orijinal fikir biraz böyle zincirlerinden kurtulmak gerektirdiği için biraz böyle uyuz, gıcık falan olman lazım.
Kimse kendi ülkesinde peygamber değildir
Hiç kimse kendi ülkesinde peygamber değildir. Yani, sen zaten hiç memleketten kovulmayan yeni fikir getiren bir adam gördün mü? Yeni şeyler genelde güzel, aklımıza işte telefon, araba falan geliyor, ama "yeni" dediğimizde, aslında bozan bir şeyden bahsediyoruz. Joseph Alois Schumpeter'den bahsedeceğiz. Türkiye'de pek bilinmeyen bir adam, geçen gün bankacılarla konuşuyordum, onu mutlaka konuşmamız lazım, çok önemli bir figür. Yeni, aslında kötü bir şeydir; eski köy, yeni adet meselesi var. Bu sadece köyde değil, her yerde böyle. Bu tarz adamları sistem ödüllendirmez çünkü sistem dediğin şey zaten bir yerden fonlanır.
"Ekonomik bağımsızlık olmadan objektif bilgi üretmek mümkün değil"
Mesela, FBI'da torbacıyı kovalama, parayı kovala derlermiş ya; işte, ben buna benzer bir şey söylüyorum. Neden biz istediğimizi söylüyoruz ve bu artarak gitti? Çünkü ekonomik bağımsızlığımız çok basit. Ben her şey olsaydım, söylediğimin bedelini ödeyebilirdim. Ama çoğu insan ödeyemiyor, söyleyemiyor. O yüzden biraz akademisyenlik ve sosyal bilim biraz da burjuvaya iş olabilir. Daha önce de anlatmıştım bunu. Mesela, burslar var, tıpkı medyada fonculuk gibi. Eğer foncu istemiyorsan, o kadar çok gazete al, o kadar çok bağış yap ki adamın ihtiyacı olmasın. Ama bir şekilde her çalışmayı ve her görüşü biri fonluyor. Saray fonlarsa, saraya göre yazacak, şirket fonlarsa, şirkete göre yazacak, halk fonlarsa, halka göre yazacak. Ama halkın fonladığı şeylerde de halkı gaza getirici, duyguları manipüle edici şeyler olacak. Yani objektif bilgi üretmek imkansız hale geliyor.
Haber/ Elif Garip