Esra Örnek
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında seçim tarihini 14 Mayıs olarak açıklamıştı.
Seçim tarihinin belli olmasıyla Erdoğan’ın anayasaya göre üçüncü kez Cumhurbaşkanı adayı olamayacağı tartışmaları başladı. Tartışmanın odağını değiştiren ise Cumhurbaşkanı’nın ‘asrın felaketi’ olarak açıkladığı, fakat ‘asrın ihmalkarlığı’ olarak değerlendirilen Kahramanmaraş depremleri sonrası oluşan büyük yıkım oldu.
6 Şubat günü merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi.
Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, 13 Şubat tarihinde sosyal medyada yayınladığı yazıda ‘’belki de tarihimizin en acı felaketini yaşadığımız bugünlerde; ülke bir an evvel seçim stresinden kurtarılmalıdır’’ diyerek seçimin ertelenmesini talep etti.
Toplumsal'a konuşan hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu, Arınç’ın açıklamalarına ilişkin ‘’kan ve gözyaşı bahanesi ile seçimler ertelenip demokrasi rafa kaldırılmamalıdır’’ açıklamasında bulundu.
‘BİR PARTİYİ İKTİDARDA TUTABİLMEK İÇİN HER KONU SÖMÜRÜLEREK ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ YAPILAMAZ’
Arınç’ın yazısında dikkat çeken kısımlardan biri "Yasama organı her zaman anayasa maddesini ilga edebilir, değiştirebilir, yenisini koyabilir’’ söylemi oldu. Konu hakkında Avukat Eminağaoğlu, ‘’Anayasanın üstünlüğü esas olup, Anayasa kuralları yasama organı dahil bütün makam ve mercileri, herkesi bağlayan kurallardır. Ancak anayasa kuşkusuz değişmez bir metin değildir. Mevcut meclis; anayasa ile bağlı bir meclis olduğu, kurucu meclis olmadığı için, anayasanın değiştirilemez maddeleri dışındaki maddelerini -elbette değiştirebilir- bu bağlamda kaldırabilir, yani ilga da edebilir.
Anayasa değişikliklerinde, halk oylamasına gitmeden bir değişikliğin söz konusu olabilmesi için en az 400 oy ile değişikliğin kabulü gerekmektedir. 360-400 oy arasında bir kabul durumunda halk oylaması zorunludur. 360 oyun altında oy olması demek ise değişiklik teklifinin reddi anlamına gelmektedir.
Bu durum bilinen bir anayasal durum iken, bir anda ortaya atılması masumane değildir. Seçimlerin geri bırakılamayacağı açık olduğu için, bir tartışma yaratılmaya çalışılmaktadır. Anayasalar kuşkusuz değişmez metinler değildir. Ancak bir partiyi iktidarda tutabilmek için her konu sömürülerek anayasa değişikliği yapılmaz. Bu durum anayasanın yok sayılması, yok sayılmaktan geri durulmaması anlamına gelir. TBMM Başkanlığı yapmış bir kişinin böyle bir dönemde yaptığı açıklamaların yol açacağı tartışmaları bilmediği veya düşünmediği söylenemez. Dolayısıyla, açıklama masum bir açıklama olmaktan uzaktır’’ olarak açıkladı.
Avukat Eminağaoğlu, Anayasanın 78’inci maddesine eklenecek olan bir fıkra ile deprem benzeri afetlerde de seçimlerin ertelenmesi hükme bağlanabilir mi sorusuna ‘’ böyle bir tartışmayı açmak, halkın acılarını sömürerek, iktidarda kalabilmek adına seçimleri olabildiğince ertelemekten başka anlam taşımıyor’’ yanıtını verdi.
Eminağaoğlu, konuyla ilgili şunları söyledi:
1924 Anayasasında, sadece TBMM’nin seçimleri geri bırakma yetkisi var. Bu yetkinin kullanılması için açıkça herhangi bir neden öngörülmemiş.
1961 ve 1982 Anayasalarında ise, sadece TBMM’nin, savaş halinde ve savaş halinde de seçimlerin yapılması olanaksız olursa, seçimleri geri bırakma yetkisi var. Cumhurbaşkanının böyle bir yetkisi söz konusu değil.
1961 ve 1982 Anayasa koyucuları seçimleri geri bırakma konusunda, 1924 Anayasa koyucudan ayrılarak, geri bırakma konusunda tek bir neden öngörmüşler.
AKP Anayasada; seçimlerle ilgili olarak ve olağanüstü hallerle ilgili olarak bugüne kadar birçok değişiklik yaptı. Türkiye’nin jeolojik yapısının bilinmesine rağmen, Anayasada bu konuda bir değişikliğe gidilmedi.
'YSK'NIN TEK BAŞINA BÖYLE BİR KARAR ALMASI ANAYASA DIŞIDIR'
Arınç paylaştığı yazıda; ‘’YSK toplanarak mevcut durum karşısında seçimlerin 2023 Mayıs ve Haziran aylarında yapılmasının mümkün olmadığına karar verebilir’’ dedi. Avukat Eminağaoğlu ''YSK'nın tek başına böyle bir karar alması demek, varlık nedenini inkar etmesi ben görevimi yapmıyorum demesidir. Bu anayasa dışıdır'' dedi.
Eminağaoğlu sözlerine şunları ekledi:
YSK’nın; Cumhurbaşkanının çağrısıyla -hele de bu Cumhurbaşkanının partili bir Cumhurbaşkanı, iktidar partisinin genel başkanı olan bir Cumhurbaşkanıysa- YSK üyelerini ilgili yüksek mahkemelere seçen HSK’nın üyelerinin çoğunluğunu doğrudan veya TBMM üzerinden dolaylı olarak seçen bir Cumhurbaşkanı olduğu gözetildiğinde, yargının olabildiğince yürütmenin etkisi altına girdiği bir dönemin de yaşandığı dikkate alınırsa, kuşkusuz adil bir karardan söz edilemez. YSK, Anayasa uyarınca erken seçim kararı alınmadıkça 18 Haziranda seçimleri yapmak durumundadır. Bu nedenle YSK bu tarihi gözeterek, görevlerini aksatmadan yapabilmek için gerekli işlemlere şimdiden başlamak durumundadır.
YSK’nin tek başına böyle bir karar alması demek, varlık nedenini inkar etmesi ben görevimi yapmıyorum demesidir. Bu anayasa dışıdır. Hiçbir makam ve merci ve bu bağlamda -YSK, Anayasa kuralı gereği- kaynağını anayasadan almayan devlet yetkisi kullanamaz. YSK’nın görevi, doğruluk ve dürüstlük içinde seçimleri yapmaktır. Seçimleri yapmama veya erteleme gibi bir karar vermesi, görevimi yapmıyorum, anayasanın dışına çıkıyorum anlamına gelmektedir. Bu Yüce Divanlık bir suçtur. Seçimleri rafa kaldırmak, dolayısıyla demokrasiyi askıya almak demektir.
'İKİ SEÇİMİN BİRLEŞTİRİLMESİ KARGAŞAYA YOL AÇAR'
Arınç’ın Genel Seçimler ile Mahalli İdareler Seçimleri birleştirilebilir önerisi ‘’Depremzede yurttaşlarımız düşünüldüğü’’ için öne sürülüyor. Fakat kanun değişikliği ile ‘Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak mahalli idareler genel seçiminde, birinci fıkra gereğince yerleşim yeri adresine göre oluşturulan seçimin başlangıç tarihinden üç ay önceki seçmen kütüğü üzerinden güncelleme işlemleri yapılır’ maddesi eklendi.Bu madde göz önüne alındığında şu anda bir evi bile olmayan yurttaşlarımız bu maddeden etkilenmez mi? İki seçimin birleştirilmesi mevcutta bir kargaşaya neden olur mu sorusuna Eminağaoğlu şu açıklamalarda bulundu:
Anayasada, genel veya ara seçimlere bir yıl kala yerel seçimler söz konusu ise, bu yerel seçimlerin genel veya ara seçimlerle yapılacağı yolunda anayasada hüküm var iken, bu hüküm 2017 yılında Anayasa’dan çıkarıldı.
Yerel yönetim seçimlerinin erkene alınması anayasa uyarınca söz konusu değil. Artık Anayasa uyarınca yerel yönetim seçimlerinin beş yılda bir Mart ayının son Pazar günü gerçekleştirilmesi zorunlu. Genel seçimler savaş hali olmadıkça geri bırakılıp, bu iki seçim birlikte yapılamaz.
Söz konusu madde yerel yönetim seçimleri ile ilgili uygulama alanına sahip. Yerel yönetim seçimlerinin başlangıç tarihi 1 Ocak... 2024 yılındaki yerel yönetim seçimlerini düşünürsek bu tarih 1 Ocak 2024 olur. Buna göre 2024 yılında yapılacak yerel yönetim seçimlerinde 1 Ekim tarihi esas alınarak işlem yapılması yoluna gidilecektir ki, kuşkusuz bu durumun ilgili seçim çevresinde seçmen olamama gibi sonuçları ve sorunları yaşanabilecektir.
'ERDOĞAN'IN ÜÇÜNCÜ KEZ ADAY OLMASI ANAYASAYA AYKIRI'
Erdoğan'ın üçüncü kez aday olamayacağını söyleyen Eminağaoğlu; ''Erdoğan 2014 ve 2018’de aday gösterildi ve seçildi. Anayasanın açık kuralı gereği üçüncü defa aday gösterilmesi olanaksız. Gerek aday gösterilirse, gerekse adaylığı kabul edilirse, bu durumlar çok açıkça anayasa aykırı. Kuşkusuz anayasaya aykırı davranılmış, anayasa çiğnenmiş olur'' dedi.
Erdoğan'ın Türkiye genelinde OHAL ilan etmesi ya da mevcut OHAL'i uzatması dahilinde Eminağaoğlu; ''OHAL ilan edilme koşulları yok iken, OHAL’in ne varlığı ne de uzatılması kabul edilemez'' dedi. Konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi:
Henüz seçimlerin 14 Mayıs'ta yapılmasına yol açacak bir resmi karar alınmadı. Cumhurbaşkanı'nın böyle beyanı oldu. Bu koşullarda böyle bir erken seçim kararı alabileceği genel olarak düşünülmüyor. Ancak almasına kuşkusuz hukuksal engel yok. Erdoğan, OHAL ilan edilme nedenleri devam ettiği gerekçesi ile, OHAL’i uzatma yoluna gidebilir. Hatta bu koşulların diğer illeri de etkilediği gerekçesi ile diğer illeri de kapsama alabileceği gibi, bir kısım illerde ilan edilme koşullarının ortadan kalktığı düşüncesi ile bazı illerde OHAL’i kaldırma yoluna da gidebilir.
OHAL ilan edilme koşulları yok iken, ilan edilen OHAL -deprem dolayısıyla ortaya çıkan sorunları çözmek ve düzene koymak değil- seçimin yaklaştığı bir dönemde iktidarın kendi işlemlerini öne çıkardığı, depremin yarattığı kan ve gözyaşını kendisinin iktidarda kalabilmesi için kullanmaktan geri durmadığı, seçimlerde eşit yarışı ortadan kaldırma iradesi taşıdığı daha bu kısa süre içinde görüldü. OHAL ilan edilme koşulları yok iken, OHAL’in ne varlığı ne de uzatılması kabul edilemez.
Seçimin ileri bir tarihe ertelenmesi hakkında ''Erken seçim kararı alınmadıkça, seçimlerin 18 Haziran tarihinde yapılması anayasal bir zorunluluktur. Savaş hali dışında TBMM’nin seçimleri geri bırakma yani erteleme yetkisi yoktur. Ortada savaş ilanını gerektiren böyle bir durum yoktur. Kaldı ki her türlü savaş değil, uluslararası hukuka göre meşru bir savaşın varlığı ve böyle bir savaş durumunda da seçimlerin yapılamaması ortaya çıkarsa, ancak o durumda seçimlerin TBMM tarafından ertelenmesi Anayasaya göre tek erteleme nedenidir. Anayasaya göre erken seçim kararı alma yetkisi bulunan Cumhurbaşkanının, seçimleri erteleme yetkisi bulunmadığı gibi YSK’nın ne erken seçim kararı alma ne de seçimleri erteleme yetkisi bulunur'' diyen Eminağaoğlu demecinde şunlara da yer verdi:
Seçimlerin erken seçim kararı alınmadıkça 18 Haziranda yapılması anayasal bir zorunluluktur. Bu durum bir yasa maddesi ile aşılamaz, ileriye bırakılamaz. Çünkü çıkarılacak bir yasa zaten 1 yıl içinde uygulanamıyor. Yasa ile zaten savaş hali olmadan seçimde geri bırakılamaz. Bunun tek yolu, Anayasaya seçim tarihini içerecek bir geçici madde koymaktır. Bir örneği geçmişte Anayasa’nın Geçici 21/A maddesine konularak yapıldı. Böyle bir durumda, bu hüküm bir anayasa hükmü olacağı için, bir yıl uygulanamama kuralı söz konusu olmaz. Anayasaya konulan bu maddede belirtilen tarihte seçim yapılır. Bu değişikliğin halkoylamasına gidilmeden gerçekleşebilmesi için de en az 400 oy ile kabulü gerekmektedir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur. pic.twitter.com/PoiEQSWNCH
— Bülent Arınç (@bulent_arinc) February 13, 2023