Esra Örnek

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen depremde 11 ilde 7 bin 583 yapının yıkıldığı ya da acil yıkılması gerektiği açıklandı.

Depremin ardından enkaz kaldırma çalışmalarına başlayan ekiplerin moloz ve çöp yığınlarını döktüğü yerlerse tartışma yarattı.

Eski Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk, ‘’Tarımsal toprağa, ormanlara, sulak alanlara, göl ve akarsu yakınlarına moloz dökülemez’’ diyerek uyarıda bulundu.

30 YILIN ATIĞI
Deprem sonucu bölgede çıkan yıkıntı ve moloz atığı miktarı yaklaşık 200 milyon ton olduğunu söyleyen Öztürk, ‘’bölgede deprem olmadan önce çıkan evsel atık miktarı 6,5 milyon tondu. Bugün bölgede 30 yılın atığı birkaç günde ortaya çıkmıştır. Bu atıklar tekniğine uygun yönetilmezse çevreye, özellikle toprakta, sulak alanlarda, derelerde, akarsularda ciddi çevresel problemler oluşur. Bu sebepten dolayı tekniğine uygun yönetilmesi gerekir. Tekniğine uygun yönetilmeyen atıklar döküldükleri yerde ‘kalıcı çevresel kirliliğe’ neden olur’’ ifadesini kullandı.

Deprem bölgesinde biriken inşaat ve yıkıntı atıklarının inert atıklar olduğunu söyleyen Öztürk, ‘’inert atıkların döküldüğü yerlerde toprak kurur, tarımsal üretim sıfırlanır, sulak alanlar kurur, göl ve akarsular kurur. Uzun süre o alanda tarımsal faaliyet de yapılamaz’’ dedi.

MOLOZ YIĞINLARI CİDDİ SAĞLIK SORUNLARINA YOL AÇAR
Öztürk; ‘’Tozumayla; toz kirliliği dediğimiz, toz bulutu dediğimiz, PM2,5 dediğimiz bir kirlilik oluşur. Bunların solunum yoluyla ciğerlere kadar ulaşması çok ciddi hasarlara yol açar’’ açıklamasında bulundu.

İnşaat ve yıkıntı atıkları nereye dökülmeli diye sorduğumuzda ise Öztürk şunları söyledi:

İnşaat ve yıkıntı atıkları; sulak alanlardan, dere yataklarından ve tarım alanlarından uzakta oluşturulan yerlere dökülmeliydi. İlk günden itibaren -bunu bir rapor halinde ilgili makamlara ve kuruma gönderdim- 11 şehirde yıkıntı atığı geçici depolama alanları belirlenmeli, atıkların gelişi güzel yerlere dökülmesine izin verilmemeli, geçici depolama alanlarında kurulacak mobil ve sabit geri dönüşüm tesislerinde atıkların geri dönüşümü kazandırılması gerekiyordu.

BU ATIK ÇOK ÖNEMLİ BİR HAMMADDE
Çünkü bu atık doğru yönetilirse -Japonya’da yüzde 90’ın üzerinde bu atık geri kazanılıyor- hammaddeye geri dönüştürülürse, kıymetli bir ürün haline gelebilir. Fakat biz de vahşi şekilde bu atığın yönetimi söz konusu.

ENKAZ ÇALIŞMASININ İLK GÜNDEN PLANLANMASI LAZIM
Enkaz çalışmasını devletin yapması mümkün değil ama bunu bilenlerin yapması lazım. Bu enkazı kaldırırken maddelerin çevre kirliliği oluşturmadan, hava kirliliği oluşturmadan, tekniğine uygun şekilde kaldırma çalışması yapılmalıydı. O maddelerin de geri dönüşüm tesislerine taşınarak, işlenmeliydi. Maddelerin ayrıştırılmasıyla kalan maddeler de parçalanarak -agrega olanlar- altyapı malzemelerinde kullanılabilir.

Toz şeklinde geriye kalan madde ise içme suyu ve kanalizasyon suyu sistemlerinde altyapı malzemesi olarak kullanılabilirdi. Bu işi de tekniğini ve teknolojisini bilenler yapacak. Aksi durumda, bugün televizyonda da gördüğümüz gibi ciddi kalıcı kirliliğe neden olacaktır.

Bunun iki gün içerisinde eğitimi verilmeliydi. Depremde enkazın kaldırılması noktasında acil bir eğitim verilmeliydi. Çünkü 1999 depremine böyle bir eğitim ve böyle bir afete uygun yapı kurulmadığı için maalesef Türkiye’de bu hafıza oluşmamıştır. Madem deprem ülkesiyiz Türkiye olarak bu altyapı da oluşturulmalı.

NE OLMUŞTU? 
Hatay'ın Samandağ ilçesinde, çok sayıda kuş türüne ev sahipliği yapan Milleyha Sulak Alanı'nın etrafına dökülen molozların tepki çekmesi üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından çalışma başlatıldı. Bölgedeki 200 kamyon çöp ve moloz toplandı.

Hatay'dan paylaşılan videoda ise 18 milyon ton molozun, zeytinlik alanlara döküldüğü görüldü. Bunun üzerine birçok yetkili uyarıda bulundu. 

Fakat bugün Ekoloji Birliği'nin paylaştığı videoda ise Adıyaman’da kaldırılan enkazların molozları “moloz dökmek yasaktır” yazan dere yatağına döküldüğü görüldü. Adıyaman'da asbest, kimyasal vb maddeyle doldurulan dere yatağındaki su, bölgenin içme su kaynağı olan Atatürk Barajı’na karışacağı için büyük risk olduğu da dile getirildi.