Yazar Lütfü Sevmezler: Bir tarafta Kürt milliyetçiliği var, bir tarafta enternasyonalist sosyalistler…

Belirli siyasal ve sosyal dönüşüm anlarında yer almış kişilerin, o dönüşümü nasıl deneyimlediklerini, diğer tarihsel belgelere yansıması zor olan şahsi deneyimlerini anlattıkları anı/hatırat türünde kitaplar uzun süre Türk edebiyatında Batı edebiyatlarına kıyasla daha azdı. Fakat son on yıllarda bu durum yavaş yavaş da olsa değişmeye başladı.

Kurulduğu 2018 yılından bu yana kültür yaşamımızdaki bu türden eksiklerin farkında olan Toplumsal Yayınları, siyasi tarihimizin kritik noktalarını aydınlatacak önemli eserleri okurla buluşturmaya devam ediyor.

Bugün size bu kitaplardan birinden bahsetmek ve yazarıyla 11. Sarıyer Kitap Fuarı’nda yaptığım bir sohbeti aktarmak istiyorum.

‘BU KİTAP BİR DAVAYA İNANMIŞ BİRİNİN GERÇEK HAYAT HİKAYESİDİR’

70 ve 80’li yıllardan itibaren sosyalist mücadelenin içerisinde bulunmuş, Kürt kökenli bir devrimci olan Lütfü Sevmezler’in bu yılları anlattığı kitabı olan Tükenmeyen Umutlar; Toplumsal Yayınları etiketiyle okurla buluştu.

Sevmezler, kitabıyla ilgili “Bu kitap bir ideolojiyi tanıtım kitabı değildir. Bir davaya inanmış ve kendini adamış birinin yaşadıkları, gerçek bir hayat hikayesidir” diyor.

Bu kitabı yazmaktan amacının ne olduğunu, kimlere hitap etmek istediğini sorduğum Sevmezler, kitabının konusunun 70’li, 80’li ve 90’lı yıllardan günümüze kadar Güneydoğu Anadolu’da gördüğü, yaşadığı şeyler olduğunu söyledi. Güneydoğu Anadolu’dan yaşanmış gerçek hayat hikayelerini anlattığını; faili belli cinayetlerin, derin devletin, mafyaların bölgedeki faaliyetleri üzerindeki sis perdesini aralamak istediğini anlattı.

Faşist 12 Eylül Darbesi sonrası Diyarbakır Cezaevi’nde 1 yıl yatan Sevmezler, kitabında insan öğüten bu işkence makinesinin dişlilerini bir kez daha gözler önüne seriyor. Kendini bu yaşananları anlatma konusunda sorumlu hissettiğini söyleyen Sevmezler, bir döneme kendi deyimiyle enternasyonalist bir sosyalistin gözünden ışık tutuyor.

‘DİYARBAKIR ZİNDANI’NDAKİ ŞARTLAR GUANTANAMO’DAN BİLE AĞIRDI’

Diyarbakır Cezaevi’nde neler gördüğünü, neler yaşadığını sorduğum Sevmezler, anlatmaya “Neler görmedim ki!” diyerek başladı. O dönem cezaevine gelen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi heyetlerinin, Diyarbakır Zindanı’ndaki şartların Guantanamo’dan bile ağır olduğunu raporladığını aktardı. Kendini yakanlardan, ölüm orucunda can verenlerden bahsetti. İşkencede öldürülenleri, “kaybedilenleri” anlattı. Kitabında bu konuda yazdıklarının eksiği olabileceğini, ama o dönem herkesin şahit olduğu, devletin raporlarına kadar girmiş bu hakikatler hakkında en küçük bir mübalağaya başvurmadığını söyledi.

70’lerde DEV-SOL, TİKKO gibi örgütleri yakından takip ettiğini söyleyen Sevmezler; o dönemde Kürt sosyalist hareketlerden de görüştüğü arkadaşlarının olduğunu belirtti. Bu yıllarda bu örgütlerden onlara silah sıkanlar olduğunu da aktaran Sevmezler, isim vermek istemese de o dönem bu tür sola zarar veren eylemlerin Türk solunda da, Kürt solunda da yaşandığını belirtti.

‘SİLAHLI MÜCADELEYE O DÖNEMDE DE KARŞIYDIM, ŞİMDİ DE KARŞIYIM’

Kendisinin o dönemde de, şimdi de silahlı mücadeleye karşı olduğunu söyleyen Sevmezler, o dönemde neyi savunuyorsa şimdi de aynı şeyleri savunduğunu anlattı.

70’lerde, 80’lerde sosyalist mücadele içinde bulunan Kürtlerin Kürt meselesi hakkında ne düşündüklerini sorduğum Sevmezler, meselenin karmaşıklığına vurgu yaptıktan sonra “Şimdi bir tarafta Kürt milliyetçiliği var, bir tarafta da enternasyonalist, sosyalist, devrimci bir hareket var” diye konuştu. Bugün de farklı iki damarın aynı siyasi parti içinde bulunduğunu belirten Sevmezler, sosyalist birinin milliyetçi olamayacağını, olmaması gerektiğini vurguladı.

Bugünün gençlerinin Diyarbakır Cezaevi’ni, o dönemde Güneydoğu’da yaşananları duymuş olsalar bile yeterince bilmediklerini söyleyen Sevmezler, onlara bir şeyler anlatabilirse, o günlerde yaşananları gündemlerine sokabilirse mutlu olacağını belirtti.

‘MERDAN YANARDAĞ OLMASA BU KİTAP BASILMAYACAKTI’

Lütfü Bey’in kitabının sunuşunda teşekkür ettiği isimlerden biri de gazeteci Merdan Yanardağ’dı. Sevmezler’e Yanardağ’ın bu kitaba ne gibi katkıları olduğunu sordum. “Merdan Yanardağ olmasaydı bu kitap basılmayacaktı” diyen Sevmezler, kendisini bizimle tanıştıran Yanardağ’a tekrar teşekkür etti. Yanardağ’ın randevusu olmaması rağmen kendisini kabul ettiğini, 2 saatten fazla dinlediğini anlatan Sevmezler; Merdan Yanardağ’ın Türkiye’de enternasyonalist, sol aydın geleneğinden geldiğini söyledi. Yanardağ’ın da kendisi gibi bedeller ödemiş, cezaevinde yatmış bir sosyalist olduğunu ifade eden Sevmezler, aralarındaki dayanışmanın buradan geldiğini söyledi.

‘BİR DEVRİMCİNİN AŞK ROMANI NASIL OLURSA ÖYLE’

Lütfü Bey’e başka kitap projesi olup olmadığını da sordum. Elinde tamamlanmış bir dosyasının daha bulunduğunu belirten Sevmezler, ikinci kitabının bir aşk romanı olduğunu söyledi. Kitabın bilinen aşk romanlarından biraz farklı olduğunu anlatan Sevmezler, “bir devrimcinin aşk romanı nasıl olursa öyle” diye konuştu.

Son olarak okurlarına vermek istediği bir mesajı olup olmadığını sorduğum Sevmezler, sosyalist hareketten gelenlerin eleştiriye, özeleştiriye açık olduğunu belirterek kitabının sonuna telefon numarasını eklediğini, okurlarıyla tanışmaktan, eleştirilerini, varsa eksikliklerini kendisine söylemelerinden memnun olacağını ifade etti.

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }