CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu, "Çevre denizlerimizde yaşanan ve genişleme potansiyeli taşıyan çatışma ortamları göz önünde bulundurulduğunda, Somali açıklarına kuvvet kaydırılması, milli güvenliğimiz için uygun bir hareket tarzı değildir. Karadeniz’de ABD ve AB ülkelerinin ilave silah yardımı yapacağını duyurması sonrasında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarını artırması, Ege Denizi’nde hak ve menfaatlerimizin korunma ihtiyacı, Doğu Akdeniz’de İsrail-Hamas savaşının genişleme tehlikesi, GKRY’nin münhasır ekonomik bölge konusunda kışkırtmaları, Türk Deniz Kuvvetleri'nin çevre denizlerimizde daha güçlü bulunması gerektiğini ortaya koymaktadır" açıklamasını yaptı


CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu,

"Çevre denizlerimizde yaşanan ve genişleme potansiyeli taşıyan çatışma ortamları göz önünde bulundurulduğunda, Somali açıklarına kuvvet kaydırılması, milli güvenliğimiz için uygun bir hareket tarzı değildir. Karadeniz’de ABD ve AB ülkelerinin ilave silah yardımı yapacağını duyurması sonrasında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarını artırması, Ege Denizi’nde hak ve menfaatlerimizin korunma ihtiyacı, Doğu Akdeniz’de İsrail-Hamas savaşının genişleme tehlikesi, GKRY’nin münhasır ekonomik bölge konusunda kışkırtmaları, Türk Deniz Kuvvetleri'nin çevre denizlerimizde daha güçlü bulunması gerektiğini ortaya koymaktadır" 

Bağcıoğlu, açıklamasında şunları kaydetti:

"Bilindiği üzere, Türkiye ile Somali arasında imzalanan 'Savunma ve Ekonomik İşbirliği Çerçeve Anlaşması' kapsamında, Cumhurbaşkanlığı tezkeresi ile TSK unsurlarının Somali'de görevlendirilmesi kararı, Cumhur İttifakının oylarıyla TBMM Genel Kurulunda kabul edildi ve 28 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu karar doğrultusunda, Somali'nin karasuları ve münhasır ekonomik bölgesinde Türk Deniz Kuvvetleri'nin görevlendirilmesinin yolu açılmış oldu. Ancak, bu durumun milli güvenliğimiz açısından ciddi riskler taşıdığına dikkat çekmek istiyorum. Daha önce de ifade ettiğimiz ve tezkere öncesinde de belirttiğimiz gibi, bu konuda bir kez daha tarihe not düşmek istiyoruz.

Çevre denizlerimizde yaşanan ve genişleme potansiyeli taşıyan çatışma ortamları göz önünde bulundurulduğunda, Somali açıklarına kuvvet kaydırılması, milli güvenliğimiz için uygun bir hareket tarzı değildir. Karadeniz’de ABD ve AB ülkelerinin ilave silah yardımı yapacağını duyurması sonrasında Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarını artırması, Ege Denizi’nde hak ve menfaatlerimizin korunma ihtiyacı, Doğu Akdeniz’de İsrail-Hamas savaşının genişleme tehlikesi, GKRY’nin münhasır ekonomik bölge konusunda kışkırtmaları, Türk Deniz Kuvvetleri'nin çevre denizlerimizde daha güçlü bulunması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Diğer taraftan, ekonomik zorluklardan etkilenen gemi inşa faaliyetleri tamamlanmadan, mevcut faal muharip gemilerimizden tasarruf ederek Somali’ye kuvvet kaydırılması, çevre denizlerimizde olası bir gerilim ve savaşta ülkemizi çok güç durumda bırakacaktır.

Türk Deniz Kuvvetlerinin milli ve NATO görevleri nedeniyle yoğun bir harekât temposunda olduğu, Somali’ye gemi gönderilmesi durumunda Karadeniz, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’de yani Mavi Vatanımızda hak ve menfaatlerimizin korunmasında zafiyet yaşanacağı artık görülmelidir. Somali’de konuşlu birliklerimize muharip görev verilmesi ve bu bölgeye kuvvet kaydırarak yeni hasımlar elde etmek büyük bir stratejik hata olacaktır.

Muharip unsurlara ilave olarak, daha önce yaşanan tecrübeler çerçevesinde bölgeye Bayraktar sınıfı çıkarma gemisi gönderildiğinde, olası büyük boyutlu bir depremde önemli katkısı olabilecek platformlardan birinden mahrum kalacağımız unutulmamalıdır. Bu kapsamda, hükümetimizin elde mevcut harbe hazır birliklerimizi milli güvenliğimizi tam olarak sağlayacak şekilde kullanması gerektiğini, doğal afetler gibi olağanüstü olayları da dikkate alması gerektiğini hatırlatmayı bir vatan borcu biliyorum. Bizim tarihe not düşmek gibi bir sorumluluğumuz olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum."