Uzun zamandır birlikte olamamıştık. Ancak Türkiye'deki son gelişmeler bazı şeyleri kaleme alma gereğini hissettirdi. Tabii ki yazan bir sürü arkadaşımız var. Ellerine sağlık. Ancak benim gördüğüm Bolu'daki yangın, Konya'da yıkılan binalar, depremler, sanat dünyasındaki soruşturmalar, tutuklamalar, avukatların, siyasilerin, gazetecilerin, Baro başkanının içeri alınması, bunların hepsi ürkütücü bir şekilde üstümüze geliyor ve bazıları tüm bunları görmezden geliyor.
Şimdi tüm bunlara baktığımızda en tehlikeli olan şu: Türkiye'de siyaset ehli, muhalefet, gazeteciler, sanatçılar baskı altına alınıyor; incelemeye alınıyor. Yani siz yazmayın, siz okumayın, siz görmeyin, siz konuşmayın, siz bizim yaptıklarımıza ses etmeyin, karşı dursanız da susun, biz kendi çoğunluğumuzla istediğimizi yapalım, diyorlar. Bu çok tehlikeli bir oyun. Bunun sonuçlarını bu coğrafyada ve yakın komşularımızda hep gördük. Ne zaman ki sanata ve sanatçıya el atarsınız, ne zaman gazete ve gazeteciye, yazara ve akademisyene, okumuşa ve hukuka el atarsınız o zaman zaten filmin sonuna gelmişsiniz demektir.
Biz tüm bunlardan kendimize bir ders çıkartacağız. Fakat "oh olsun" diyenler, her soruşturmada, her olayda "bunlara müstehaktır" diyenler; ülke elden gidiyor, demokrasiden uzaklaşıyor. Maalesef siz yine ders çıkarmayacaksınız. Bu yönetimin adı şeriat bile değil. Çünkü şeriat da tarafsızdır. İlk önce bunu bilmek lazım. Hepinizi saygıyla selamlıyor ve gelecek yazılarımızda beraber olmayı ümit ediyorum. Güzel haftalar diliyorum. Sağlıcakla kalın...