Değerli okurlarım,
Organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in videoları Covid 19 salgınını unutturdu.
Varsa yoksa Etkiler / Tepkiler.
Mesela Türkiye’de 16 Nisan 2020’de Covid 19 vaka sayısı 4.800; vefat sayısı 11 miş.
9 Temmuz 2021’deyse vaka sayısı 5.171; vefat sayısı 48.
Pandemiyi atlattık hayatımız normale döndü diyemeyiz.
Ayrıca bugüne dek yani bir buçuk yılda yani son 547 günde Covid 19 testi yalnızca 222 Bin kişiye yapılabilmiş.
Günlük test olan kişi sayısı 400 civarıymış.
Gelelim Peker videolarına.
30 Mayıs 2021 günü yayımlanan sekizinci video 9 saatte 6 Milyon kişi tarafından izlenmiş.
Bakın bir yanda günde 400 kişiye test yapan onlarca sağlık memuru var.
Öte yanda günün üçte biri kadar zamanda 6 Milyon kişiye videolarıyla ulaşan bir organize suç örgütü lideri var.
Hangisi daha etkin?
Durum sadece bana mı garip geliyor?
Başta adalet ve sağlık olmak üzere her alanda yapılan işlerde Devlet güvencesi olması gerekirken bundan yoksunuz.
Yüce devletimiz tüm sağlık organlarıyla korumak üzere halkına sayıca ulaşmakta geç kalıyor, binlerce insanın ölmesi önlenemiyor.
Öte yandan kamu yönetiminde görevi olamaz bir suç örgütü lideri çıkıp kamuoyunu ele geçiriyor, yönlendiriyor.
Biz halkın anlayacağı iş değil bu.
Hele bunun çoluk çocuğun dikkatini çeken duruma dönüşmesi, aman ona zarar gelmesin diye milletin yanıp tutuşması, ülkenin cumhurbaşkanının veya içişleri bakanının birkaç saatte birkaç videoyla yüreklerden silinmesi anlaşılır gibi değil.
Görülen o ki bir tarafta devleti idare edenler öte tarafta Türkiye’yi idare edenler var.
Anladığım şu: İki taraf da içinden çıktığı Türkiye’yi halkını sevmiyor, korumuyor. Allah, Demokrasi, istikrar, ekonomi sözleriyle, size iyi geleni yapıyoruz hepinizi kucaklıyoruz, deyip aynı lokmada devleti, mafyayı bize yutturuyorlar.
Yönetici liderlerde görülen bu garip ahlaki tutumun siyasi başarısı da cabası.
Öyle ki yöntem normalleşti artık.
Aslında çok da emin olmamak gerekir. Neden derseniz birkaç gün önce internette insanı yüreğinden vuran ‘Mahşer Karesi’ başlıklı bir fotoğraf gördüm.
Suriye'deki savaş sonrası yıkımı fotoğraflarıyla belgeleyen Filistinli/Suriyeli aktivist fotoğrafçı Neraz Saaed'in fotoğrafı. Suriye'deki en büyük mülteci kampı Yermuk'ta üçüncü nesil Filistinli mülteci olarak dünyaya gelmiş.
Şam şehir merkezine 8 kilometre uzaklıktaki kamp 1957 yılında 2.11 km2 üzerine inşa edilmiş. İdari açıdan daha sonra Şam valiliğinin bir şehri olmuş. Yıllar geçtikçe de dükkanlar ve iki ana cadde eklenmiş. Ancak kampın ve mültecilerin son halini görmek isteyen Saaed’in ‘Mahşer Karesi’ fotoğrafına baksın.
Yermuk’ta doğmuş büyümüş Saaed dünyaca tanınıyor. Birleşmiş Milletler’in Filistinli mülteciler ajansı UNRWA 2014'te ‘Üç Kral’ başlıklı fotoğrafına en iyi fotoğraf dalında Gençlik ödülü vermiş. Esad rejimi tarafından 3 yıl boyunca hapishanede gözaltında tutulduktan sonra Saaed o süreçte uğradığı işkenceler sonucu 26 yaşında hayatını kaybetmiş.[1]
Şimdi Covid 19 salgınını Türkiye’ye unutturan organize suç örgütü liderinin bu adamla ne ilgisi var diyeceksiniz belki; ben de karşılaştırma yapmaya beni zorlayan ‘Mahşer Karesi’ oldu diyeceğim.
Baksanıza bir yanda mülteci kampında büyüyen, onun değişen aşamalarına tanık olan, bunu fotoğraflarıyla yakalayan Saaed var.
Öte yanda Türkiye Devleti’nin ürkütücü değişimini gösteren videoları, bunu gerçekleştiren büyükler hakkında iddialarıyla bir organize suç örgütü lideri var.
Farklı olgular da olsa şu söylenebilir: Suriye’nin de Türkiye’nin de birer ‘Mahşer Karesi’ olduğu kesin.
Biri Suriye’de Yermuk mülteci kampının, öteki Türkiye’de Devlet kampının değişimini gözler önüne koyuyor.
Birinci olguda yıkık binalar, molozla kaplı, yaşamdan yoksun caddeler, keskin nişancıların ateşiyle çatlamış kırık asfalt, kamp kapısına akın etmiş mülteciler var.
İkinci olguda sayısız yolsuzluk ve devasa inşaat projeleriyle milyarlarca dolar kazanan devlet büyüklerimiz, 3500 TL asgari ücrete talim olmuş halkımız, sivil direniş oluşturması için silah dağıtılmış gençliğimiz var.
Bizde sivil toplum kaldı mı?
Saaed’in bir arkadaşının söylediğine göre Suriye hükümeti kamptaki sivil toplumun varlığını yok etmek istemiş.
Suriye hapishanelerinde tuttuğu mahkumların yüzlercesi işkence sonucu ölmüş, yüzlercesi kayıpmış, binlercesi hala hapiste göz altındaymış.
Ölenlerin cesetleri ailelerine iade edilmiyor, daha sonra toplu cinayetleri örtbas etmek için ilgili gözaltı tesislerinde yakılıyormuş.
Ve ABD 2017’de Suriye hükümetini öldürülen mahkumların kalıntılarını yok etmek için bir askeri hapishaneye krematoryum kurmakla suçlamış.
Dönelim Türkiye’nin son 547 gününe.
Kötüye giderek değiştiği kuşkusuz.
Yaptığım karşılaştırma tuhaf görülebilir.
Ancak; vatandaş olarak ve adil ve güvenilir Türkiye fotoğrafları görmek isteyen yurttaş olarak, doğduğum büyüdüğüm sevip sahiplendiğim bu ülkenin ‘Mahşer Karesi’nden hızla çıkması dileğimi açıklayıp yazıya dökmem kötü niyet olarak algılanamaz, öyle anılamaz.
GÖRSELLER
'Mahşer Karesi'
[1] Farah Najjar and Linah Alsaafin, 18 Jul 2018, https://www.aljazeera.com/news/2018/7/18/they-killed-my-love-remembering-photographer-niraz-saied