Orta Doğu

'SDG içindeki kimi çevreler PKK'nın kumar masasından kalkabilir'

Ercan Çankaya

Türkiye ile Suriye hükümeti arasındaki görüşmeler, Rusya arabulucuğunda devam ederken AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarıyla 1998’de imzalanan Adana mutabakatı tekrar gündeme geliyor.

10 seneyi aşkın süredir askıya alınan Türkiye ve Suriye arasındaki diplomatik ilişkiler, iki ülkenin savunma bakanları ve istihbarat başkanlarıyla Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun Moskova’da bir araya gelmesiyle başlamıştı. Türkiye’nin Suriye ile yeniden ilişki kurma adımları Rusya tarafından olumlu karşılanırken ABD’den ise‘desteklemiyoruz’ açıklaması gelmişti.

Suriye’yle Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden normalleşmesi sürecinde gündeme gelen Adana Mutabakatı, Türkiye’ye Suriye üzerinden düzenlenen PKK saldırının artması ve Suriye’nin Abdullah Öcalan’a sığınma hakkı vermesi nedeniyle iki ülke arasında gerilen ilişkiler üzerine 20 Ekim 1998 tarihinde Türkiye heyetine başkanlık eden Büyükelçi Uğur Ziyal ile Suriye heyetine başkanlık eden Siyasi Güvenlik Başkanı Tümgeneral Adnan Bedir Hasan tarafından Adana’da imzalandı.

Adı daha sonra 2010 yılında "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Terör ve Terör Örgütlerine Karşı Ortak İşbirliği Anlaşması" olarak değiştirilen ve 3 yıl geçerli kalan 23 maddelik mutabakata göre başta PKK olmak üzere her iki devlet de kendilerini tehdit eden örgütlere karşı önlemler alacak ve onların kendi toprağındaki tüm faaliyetlerine engel olacaktı. Karşılıklı olarak hiçbir ikamet, lojistik, eğitim, ulaşım ve silah kapasitesine müsaade etmemek konusunda anlaşan iki ülke ortak operasyonlar, tutukluların iadesi ile bilgi, belge ve istihbarat paylaşımı alanlarında işbirliği yapmaya karar vermişti.

90'larda Suriye ile Türkiye arasındaki kriz, Adana Mutabakati ile çözülmüştü. “Adana Mutabakatı, bu sefer Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin normalleşmesinde etkili olabilecek mi?” sorusu, kamuoyunda merak konusu oldu. Bu sorunun yanıtını, emekli diplomat Engin Solakoğlu’na sorduk.

Engin Solakoğlu

'AKP, ESKİ TÜRKİYE'NİN KAZANIMI OLAN BU MUTABAKAT ÇERÇEVESİNDE GÖRÜŞMEYE MECBUR KALIYOR'
Bu konu hakkında düşünürken “Adana Mutabakatını masaya koyan tarafın Rusya olduğunun hatırda tutulması” gerektiğini belirten Solakoğlu, “AKP sonuçta beğenmediği eski Türkiye’nin önemli kazanımlarından biri olan bu mutabakat çerçevesinde görüşmeye mecbur kalıyor” dedi. “Suriye’yle yakınlaşma süreci diye gösterilen bu sürecin tamamında Rusya’nın damgası bulunduğunun açık” olduğunu vurgulayan Solakoğlu, “Rusya Erdoğan’ı Esat’ın karşısına oturtarak birkaç kuş birden vurmuş oluyor” diye konuştu.

Solakoğlu, Rusya’nın Esad ile Erdoğan’ı masaya oturtmasından elde edeceği kazançları şöyle sıraladı:

Birincisi ABD ve genel olarak AB Esat’ın meşruiyetini kabullenmeye henüz hazır olmadığı için Türkiye-Batı ilişkilerine bir kama daha sokmuş oluyor. İkincisi de Esat’ın varlığını ve meşruluğunu Suriye’yi bölmek için en çok çaba harcayan rejimlerden birine, AKP rejimine kabul ettirmiş ve böylelikle bölgedeki en önemli dayanağı olan Esat’ı rahatlatmış oluyor. Üçüncüsü Suriye’ye uzlaşma konusunda ayak direyen ve ABD’ye yaslanmaya çalışan PKK/YPG’ye ciddi bir rest çekmiş oluyor.

'SDG İÇİNDE PKK MEFTUNU OLMAYAN ODAKLAR VAR'
“SDG ile Suriye tarafı arasında çok da olumsuz ilerlemeyen bir müzakere süreci başladığına dair bilgiler alıyoruz”
diyen Solakoğlu, bu durumun SDG içinde de çatlak yaratabileceğini savundu. “Oluşum içerisindeki PKK meftunu olmayan kimi odakların bir tür normale dönüş arzusu içinde oldukları için PKK’nın kumar masasından bir an önce kalkmak isteyebilirler” ifadelerini kullanan emekli diplomat, “böyle bir gelişme Rusya’yı da Suriye’yi de Türkiye’yi de (AKP demiyorum) rahatlatabilir” dedi.

1998’de imzalanan Adana Mutabakatı’nın “PKK odaklı bir belge olduğunu” ifade eden Solakoğlu, “artık sahada yeni ve çok daha sevimsiz aktörler” olduğunu vurgulayarak bölgede “kimin kimden yana olduğu, hangi gücü kimin kontrol ettiği çok belirsiz ve değişken” bir fiili durum olduğunu söyledi. “Son dönemde El Nusra ile AKP’nin birlikte hareket ettiği, en azından taktik bir ittifak içinde olduğuna dair güçlü işaretler var” diyen Solakoğlu, sorumuz üzerine “Adana mutabakatı bu konuda nasıl bir değişiklik getirir göremiyorum açıkçası” diye konuştu.

'SURİYE BU BARBAR GÜRUHUN KENDİSİNİ BESLEYEN ELİ ISIRACAĞINI HESAPLIYOR'
“İdlib ve diğer sınır bölgelerindeki cihatçı yapılanmanın Suriye tarafından öncelikli tehdit olarak görülmediğini”
belirten Solakoğlu, “Suriye bu barbar gürühunun son tahlilde kendisini besleyen eli ısıracağını hesaplıyor” dedi. “Bu zaten Taliban’dan beri bildiğimiz tipik bir özellik cihatçılarda” diyen Solakoğlu, “benim ve kimi başka gözlemcilerin Peşaver sendromu dediğimiz olgudan söz ediyorum. AKP veya bu konuda ona destek veren Türk güvenlik mekanizması Suriye’de rejim değişikliği veya bölünme yaratmak için beslenen bu gruplara ne kadar hâkim emin değilim” ifadelerini kullandı. Cihatçı çetelerin “Türkiye içine iyiden iyiye sızmış olmaları” ihtimal dahilinde diyen Solakoğlu, “bu, Suriye’den ziyade bizim sorunumuz ve bütün taraflar bunun farkında” ifadelerini kullandı.

AKP’nin Suriye’yle müzakere sürecini “seçimlerden önce oya tahvil edebilecek şekilde tamamlayabileceğine ihtimal vermediğini” söyleyen Solakoğlu şöyle konuştu:

Bunun iki yolu vardı. Birincisi masadan kalkıp askeri harekat yapmak, ikincisi bu dört aylık sürede hızlı bir uzlaşmaya varıp göçmen göndermeye başlamak. İkisi de olanaksız bana sorarsanız. Bir de Suriye’nin AKP’ye bu hediyeyi verme konusunda ne kadar istekli olacağı konusu var. Bu da hızlı bir çözümü güçleştirecek diğer bir faktör. Bana göre masaya oturulur ama seçime kadar şu veya bu şekilde kalkılamaz. Başka bir deyişle Adana Mutabakatı veya başka bir enstrümanın Mayıs ortasına kadar “normalleşme” gibi bir sonuca ulaşılmasını sağlayacağını sanmıyorum.

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }