13 Mart 2020 tarihinde Covid-19 vakasının ülkemizde görülmesiyle birlikte okullarda eğitim öğretime ara verildi. Uzaktan Eğitim başlatıldı. Anneler babalar endişeli, ne olacak? Nasıl olacak? İki hafta sonra okullar açılacaktı. Nisan ara tatili dendi, sene sonuna kadar okullar kapandı.
2020-2021 Eğitim-Öğretim yılı da belirsizliklerle başladı. Önce kademeli açıldı okullar, sonra yine tümü kapandı. Anneler babalar yine endişeli.
Peki ya öğretmenler? Hiç kimse hazır değilken böyle bir salgına öğretmenler hazır mıydı? Herkes endişeliydi. Öğretmenler değil miydi? Herkesin düşüneceği çoluğu çocuğu vardı. Öğretmenlerin yok muydu?
Uzaktan eğitim başlıyor denildi. Tüm öğretmenler bilgisayar başına geçti. Türkiye’nin her yerinden öğretmenler bilgisayarları başında eğitime başladı. Bununla ilgili bir eğitim aldılar mı? Hayır. Daha önce bilgilendirildiler mi? Hayır. Sistem o kadar yükü kaldıramadı. Çoğu zaman EBA’ya bağlanılamadı.
Her öğretmenin bilgisayarı var mı? Hayır. Her çocuk internete bağlanabildi mi ? yine hayır. Çoğu öğrencinin evinde akıllı telefonlardan yok. Olsa da internet yok. Hadi internette var diyelim, her çocuğa birer tane yok. Biri dersteyken mecbur diğeri bağlanamıyor.
Öğretmenler de aynı öğrenci velileri gibi süreci takip ettiler. Yani önceden bir bilgilendirme yapılmadı. Şu tarihe kadar açık olacak okullar, şu tarihe kadar kapanacak vs.
Peki bu süreçte öğretmenler neler yaşadı? Öğretmenler filyasyonda ve çağrı merkezlerinde görev aldılar. Yardım paketlerinin dağıtımında görev aldılar.Bu görevlerde enfekte olan öğretmenler oldu. Tüm öğretmenler bekar değil tabi, çocuğu derse bağlanan öğretmen var, çocuğu derse bağlanmayan öğretmen var. Evde bir bilgisayar varsa çocuğunu derse bağlamadı kendi dersine bağlandı öğretmen. Öğretmenlere tablet veya bilgisayar desteği sağlanmadı. Hayatında ilk kez bilgisayar karşısında sınıf yönetimini sağlamaya çalıştı. Bu arada derslere isimsiz giren, dersin ortasında şarkı açan, küfür eden öğrencilerin problem davranışlarını giderme çabasıyla uğraştılar.
Öğretmen bir çiftin kızları balkondan düşüp vefat etti. Çünkü ikisi de canlı dersteydi. İki ders arasında kahvaltı hazırladı öğretmenler kendi çocuklarına. Bir öğretmen internet çektiği için çıktığı yerde kalp krizi geçirerek vefat etti. Covid nedeniyle vefat eden öğretmen sayısı bilinmiyor.
Normalde ortalama 08:30-17:00 olan mesai saatleri olan öğretmenler akşam 21:30a kadar bilgisayar başında ders verdiler. Telefon numaraları bütün öğrencilere verildi.24 saat içinde geç saatlerde dahi öğrenci ve velilerle muhattap oldular. Bu süreçte okulların rehberlik servisleri online ortamda destek sağladılar. Bu süreçte veli toplantıları aksamadı yine online ortamda öğretmenler her veliyle iletişim halinde oldu. Bir sebepten derse giremeyen öğrencileri için endişelenip, mesai dışı ders verdi öğretmenler. Öğrencilerinde pandemi süreciyle oluşan psikolojik sıkıntıları gidermeye çalışan öğretmen çoğu zaman kendi çocuklarına bu konuda vakit ayıramadı.
Sınıf ortamında bire bir öğrencilerinin gözlerine bakarak ders veren öğretmenler bilgisayar başında ekranda ders yaptılar. Sınıf ortamında olduğu gibi işlenmedi dersler, akıcılık sağlanmadı, ders süresi yetersizdi. Kalabalık sınıflarda bazen sıra gelmeyen öğrenciler oldu. Hepsinde düzeni yine öğretmen sağladı.
Evin bir odasında ders veren öğretmen,okulda en azından teneffüste meslektaşlarıyla yorgunluk atıp bir çay içerlerdi. Ancak bu dönemde bir odada ders verip ruhsal sağılım yapacak bir alan bulamamaktadır. Buna rağmen yine öğrencilerini düşündüler, daha fazla ne yapabilirim diye kafa yordu öğretmenler.
Okullar açıldı çocuklar önce yüzyüze eğitime başladılar. Sonra tekrar ekran başında adaptasyon sağlanmaya başlandı. Çünkü okullar kapandı. Sınav yapılacak dendi. İki defa sınav takvimi düzenlendi. Bazı okullar sınav yaptı, bazıları yapamadı. Sonra sınavlar iptal oldu. Şimdi karne verilecek ve öğretmenler vicdanlarıyla baş başa. Neye göre not verilecek? Online performansına mı? Ya imkanı olmayıp derse giremeyen çocuğun notu nasıl değerlendirilecek? Kafasını yastığa koyduğunda vicdanının sesi güzel gelmeli öğretmene çünkü bu böyle bir meslek.
Öğretmenin materyali insandır, çocuktur. Bir yanlış davranışın, bir eksik notun muhasebesini ömür boyu yapar. Mühendis, doktor, eczacı, çiftçi, avukat, hakim, hemşire vs tüm bu meslek sahiplerini yetiştirenler de öğretmenlerdir. Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi yeni nesil öğretmenlerin eseridir ve bunu çok iyi bilir ona göre mesleklerini icra ederler.
Pandemi sürecinden bağımsız zaten iş yükü çok olan öğretmenler bu süreçte taşıyacaklarından çok daha fazla yükü sırtlamışlardır ve mesleklerini hakkıyla yapmışlardır. Tüm bunlara rağmen; kaç tane öğretmenin aldığı maaşla yaz tatili yapabildiğini bilmeyen, düşünemeyip konuşanlar, “yaz tatilinde o otelden bu otele gezen öğretmenler okulların açılmasını istemiyorlar” demişlerdir. Tüm bunlara rağmen dersi sistemsel sıkıntılarla 5 dakika erken bitirdi ya da derse 5 dakika geç girdi diye şikayet edilmişlerdir. Tüm bunlara rağmen öğretmenler hakları olan ekders ücretleriyle tehdit edilmişlerdir. Tüm bunlara rağmen rahata alıştıkları söylenmiştir. Tüm bunlara rağmen skeçlere, canlı dersleri malzeme edilmiştir, komik olmak uğruna öğretmen itibarsız gösterilmiştir. Tüm bunlara rağmen “ herkes işinin başında, öğretmenler neden değil?” denmiştir. İşinin başında öğretmenler; her zamankinden daha çok yorularak, daha çok emek harcayarak, daha çok özveride bulunarak.
Çok yoruldun öğretmenim, bu süreçte çok fazla yoruldun ama her zaman ki gibi hakkını ödeyemediler.