24Temmuz 2020
24 Temmuz demek Lozan demek, Lozan demek tam bağımsız, özgür bir Türkiye demektir.
Sosyal medya ve TV kanallarında zaman zaman Lozan Barış Antlaşması ile ilgili tartışmalar yapıldığına şahit oluyoruz. Hatta bu tartışmalarda ileriye gidenler olup Lozan’ın hezimet olduğunu dile getiriyorlar. Lozan’a bırakın hezimet demeyi, bunu düşünmek bile o dönemde yaşamış, vatanı için canlarını feda etmiş kişilere hakarettir.
Lozan’da İsmet Paşa ve heyetinin karşısında İngiltere, Fransa, İtalya gibi devletler vardı. Bu devletler Türkiye’yi Kurtuluş Savaşı’nın galibi değil, I. Dünya Savaşı’nın mağlubu olarak görüyorlardı. İsmet Paşa ise mağlup bir Osmanlı’nın değil, Milli Mücadele’de galip gelmiş Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisi olarak oradaydı. Lozan görüşmeleri sırasında işgal devletlerinin savaş gemileri İstanbul ve Çanakkale Boğazı’nda demirlemiş vaziyetteydi. Bunun sebebi İngiltere ve diğer devletlerin Sevr Antlaşması’nın biraz yumuşatılmış halini İsmet Paşa’ya imzalatarak o bölgelerdeki hakimiyetlerinedevam etmekti. Lozan’a gitmeden önce TBMM İsmet Paşa’ya 14 maddelik bir talimat vermiştir. Bu talimatların temelinde tam bağımsızlıktan ödün vermemek vardır. Lozan’da bağımsızlığımıza aykırı bir karar alınması durumunda ise görüşmelerin kesilerek Ankara’ya dönülmeye karar verilmiştir. Görüşmelerin çok çetin geçtiği dönemlerde İngilizler Sevr benzeri bir anlaşmayı dayatmışlar, İsmet Paşa ve heyeti ise bunu reddedip görüşmeleri yarıda keserek yurda dönmüşlerdir. O dönemde Atatürk Türk ordusuna “hazır ol!” emrini vererek niyetini açıkça göstermiştir. Bununla da kalmayarak İzmir Limanı’nda demirli olan Fransız savaş gemilerini kovmuş, ekonomik bağımsızlığın önemini vurgulamak için ise İzmir İktisat Kongresi’ni düzenlemiştir. Savaşı göze alamayan işgal devletleri görüşmelere yeniden devam etme arzularını bildirmişlerdir. Lozan’a tekrar giden İsmet Paşa’nın taviz vermediği en önemli husus tam bağımsızlık idi. Ayrıca İsmet Paşa’nın Lozan’daki ilk sözleri de şunlardır: “Çok acı çektik, çok kan akıttık. Biz de her uygar millet gibi bağımsızlık istiyoruz! Barışsa barış, yok savaşsa efendiler çizmelerimizi daha çıkartmış değiliz.” Görüldüğü gibi ilk günden son ana kadar İsmet Paşa’nın en temel ilkesiydi tam bağımsızlık. Bağımsızlığımıza aykırı ne varsa kati bir şekilde reddediyor, konuyu kapatıyordu. Nitekim onun bu kararlı duruşu sonuç vermiş ve görüşmeler istediğimiz gibi sonuca ulaşmıştır.
Lozan Antlaşması ile:
- Kapitülasyonlar ekonomimizdeki en büyük yüktü. Kesin olarak kaldırdık.
- Fabrikalarımızı, demir yollarımızı, limanlarımızı, madenlerimizi, tütünümüzü yabancıların elinden aldık. Millileştirdik.
- Ülkemizde bulunan yabancı okullar Türk kanunlarına uyacak ve okulların öğrenimini Türkiye düzenleyecektir. Yabancı okullara denetleme şartı getirdik.
- Trablusgarp Savaşı sonrasında Osmanlı Uşi Antlaşması ile 12 Ada’yı geçici olarak İtalyanlara bırakmış, sonrasında geri alamamıştı. 12 Ada’nın elimizden gidişi Lozan’dan önceydi. Lakin Lozan Antlaşması ile Gökçeada, Bozcaada, Tavşan adaları ve Anadolu’ya 3 milden az uzaklıktaki bütün adaları ve adacıkları aldık. En önemlisi İstanbul işgal altındaydı. Kurtardık.
- Tüm azınlıklar Türk vatandaşı kabul edilmiştir. Azınlıklara verilen ayrıcalıkları kaldırdık.
- İşgal devletleri doğuda Ermeni Devleti kurulmasını istiyordu. Bu konuda çok şiddetli tartışmalar yaşandı. İsmet Paşa’nın cevabı netti: “Misak-ı Milli sınırlarımız bölünmez bir bütündür!” Nitekim işgal devletlerinin Ermeni Devleti kurma hayalleri de suya düşmüş oldu.
Lozan Antlaşması sayesinde sınırları belli olan bağımsız bir vatana kavuşmuş olduk.
Atatürk Kurtuluş Savaşı’nı kazanıp da Sevr Antlaşması’nı yırtmasaydı, bize kalan toprak miktarı 480bin kilometrekareydi. Lozan’da ise Türkiye toprakları 736 bin kilometrekareye ulaştı. (1939 yılında Hatay’ın da anavatana katılmasıyla Türkiye’nin toprakları 783 bin kilometrekare oldu.)
En çok söylenen yalanlardan biri de, Lozan’da gizli maddelerin olduğu ve süresinin 2023 yılında sona ereceği yalanıdır. Lozan Antlaşması yalnızca iki ülkenin değil, birçok ülkenin imzaladığı bir antlaşmadır. Bu yüzden birkaç devletin kendi aralarında gizli maddelerinin olması da imkansızdır. Ayrıca Lozan Antlaşması’nın orijinal metni geçtiğimiz yıl Fransa’nın Paris kentinde bir askeri müzede sergilendi. Serginin küratörlerinden olan Ranvoisy, Lozan Antlaşması’nın ve mührünün Fransız Devlet arşivlerinden ilk kez çıkarılıp sergilendiğini vurgulayarak; Türkiye kamuoyunda zaman zaman gündeme getirilen “Lozan’ın gizli maddelerinin olduğu veya 100 yıl sonra sona ereceğine” yönelik komplo teorilerini “safsata” olarak nitelendirdi.
Lozan’ın kime göre zafer, kime göre hezimet olduğunu anlamak için dünya kamuoyuna bakmak yeterlidir.
“Lozan’da onursuz bir barış imzaladık. Bu, İngiltere’nin şimdiye dek imzalamış olduğu antlaşmaların en uğursuzu, en mutsuzu, en kötüsüdür.” (İngiliz Sir Andrew Ryan)
“Gerçekten de bu, I. Dünya Savaşı’ndan sonra yenik düşmüş Orta Avrupa devletlerinden birinin, galip devletlere kendi koşullarını kabul ettirerek imzaladığı tek antlaşmadır.” (LordKinross)
“Lozan’da Hıristiyan medeniyeti çarmıha gerilmiştir.” (ABD’li diplomat James Gerard)
Mısır basını Lozan metnini yayınlayarak Anadolu’nun dört bir tarafında olan kutlamalara yer vermiştir. Tunus Mustafa Kemal Paşa’ya ve Türk ordusuna tebrikler ve dualar göndermiştir. Hint basını, Türklerin başarısını tüm Asya davasının başarısı olarak nitelendirmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk de büyük eseri Nutuk’ta Lozan için şöyle demiştir:
“Bu antlaşma, Türk milletine karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir!”
Lozan Barış Antlaşması, askeri zaferi taçlandıran muhteşem bir diplomatik başarıdır. Hem silahın hem de siyasetin zaferidir. Sevr’in yırtılıp atılmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusudur. Özgürlüğün, tam bağımsızlığın adıdır. Bağımsızlığın da süresi olmaz!
Son olarak bugün ibadete açılan Ayasofya ile de ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.
16 Mart 1920’de İngilizler İstanbul’u resmen işgal ettiler. 1923 sonlarına kadar devam eden işgal sırasında Yunanistan’ın da isteğiyle İngilizler, Ayasofya’yı çan takarak kiliseye çevirmeyeçalıştılar. Hesaba katmadıkları şey ise Anadolu’ya güneş gibi doğan Mustafa Kemal Atatürk’tü. Atatürk’ün başkomutanlığında Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasıyla ve İsmet İnönü önderliğindeki Lozan zaferiyle birlikte İstanbul işgalden kurtarıldı, Ayasofya’da çan sesleri duyulmadı. Eğer Milli Mücadele kazanılmasaydı, Lozan Antlaşması ile tam bağımsız bir Türkiye olmasaydı; bugün elimizde ne ibadete açılan bir Ayasofya ne de dünyanın incisi İstanbul kalacaktı.
Özgürlüğümüzün mimarları olan Atatürk ve İnönü’yü bir kez daha saygıyla anıyorum.