Politika

Özgür Özel 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını anlattı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadıklarına ilişkin açıklamada bulundu.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 15 Temmuz 2016 gecesi yaşadıklarına ilişkin açıklamada bulundu.

Özel, TBMM’ye geçmek için çağrı yaptığını, vasiyet videosu çektiklerini, Genelkurmay’dan arayan kişinin, ‘Kemalist subayların da bu darbe girişimini desteklediklerini’ söylemek istediğini anlattı.

Sözcü’den Saygı Öztürk’e konuşan Özel, Ankara’daki vekillerle CHP Genel Merkezi’ndeki toplantıyı şöyle anlattı:

“Külliye’nin üzerinde helikopter, uçak uçuyor, yerlerde ateş görüntüleri var. Değerlendirme sırasında ben, ‘Bizim Meclis’e gitmemiz lazım’ dedim. Çünkü bu darbeler Meclis’i kapatır. Biz Meclis’i açık tutalım. Gidip Meclis’i sararlarsa bir daha da giremeyiz. Oradan da çağrı yapalım.’ Bu CHP Genel Merkezinde olmaz.

Genel Merkezden tam çıkarken ‘Birisi Genel Merkezimizin tüm ışıklarını yaksın’ dedim. ‘CHP darbe başlayınca ışıkları kapadı kaçtı’ der birileri. Yönetici kalmıyor ama çalışanlar var. Onlara bir tane bile ışık kapanmamasını söyledim. Bu arada Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nu her beş dakikada bir devamlı arıyorum. Kemal Bey uçakta ve ulaşılmıyor. Biz, tam gitmeye uğraşırken Özel Kalemden aradılar, Kemal Bey’i Genelkurmay’dan birkaç kez aradılar. Olmadığını söyleyince, arayan kişi, ‘Kemalist subayların da bu darbe girişimini desteklediklerini’ söylemek istiyormuş. Biraz da küfürlü bir şekilde ‘Hadi gitsinler oradan, darbe yapıyorsa yapsın, biz karşıyız. Önünde sonunda herkes zarar görüyor bu işten’ dedim. Biz bindik araçlarımıza TBMM’ye gidiyoruz. Bizim sarı Vosvos da Aykut Erdoğdu ile birlikteydi.”

VASİYET VİDEOSU ÇEKTİLER

Aykut Erdoğdu’nun ‘vasiyet’ videosu çektiğini anlatan Özel şu ifadeleri kullandı:

“Yaklaşık 5 veya 7 dakikalık bir video çekti. O konuştu, ben konuştum. Aykut Bey duygusaldır. ‘Darbe girişimi var, uçaklar bomba atıyor, biz Meclis’e girmeye çalışıyoruz. Çoluğumuz çocuğumuz size emanet. Ailemizi yalnız bırakmayın, Barış’a destek olmalarını, onu yalnız bırakmamalarını istiyorum, onları Veli Ağbaba’ya emanet ediyorum. Aykut Erdoğdu da, ‘Biz bu darbenin karşısındayız ve Meclis’e doğru gidiyoruz’ dedi pozisyonumuz belli olsun diye.

Meclis’e gitmeye karar verince TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ı aradım ama ulaşamadım. Korumasına ulaştım. Sonra kendileri bize döndü. AKP’nin birkaç yetkilisini arayıp ‘Meclis’i açmamız lazım’ dedim. Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın karşısında Meclis’in yan sokağında arabayı park etmeye çalışıyorum. Kemal Bey’in telefonunun açıldığı bilgisi geldi. Henüz uçakta olduğunu belirtti, ‘Böyle saçma şey olur mu?’ dedi ve şunları söyledi:

‘Arkadaşlara benim de selamımı söyleyin. Darbenin karşısındayız. İlk bulduğum vasıtayla döneceğim ama dönebilecek miyiz bilmiyorum. Hava yollarının kapandığı söyleniyor. Karayoluyla deneriz. Kim yaparsa yapsın darbeye karşı çıkılır, çıkalım.’ Meclis’e girince de zaten, Genel Başkanımızın talimatının darbeye direnme yönünde olduğunu söyledim ve o gece bu kayıtlara geçti.”

Saygı Öztürk yazısında Özel ile konuşmasının devamını şöyle anlattı:

Özgür Bey aracını park ederken, Aykut Erdoğdu silahını çıkarmış, duvarı kendisine siper almıştı. Özgür Bey kapıları, aynaları kontrol etti. Kapıdaki askerler içeriye girmelerine engel olmadı. Meclis’e girdiklerinde TBMM Başkanı İsmail Kahraman kürsüdeydi. Kemal Bey’e küfür ve hakaret eden elemanını kolladığı için kapıyı kırıp bilgisayara el koyduğu için uzun süredir küslerdi. Kahraman, Özgür Bey’i görünce, “Özgür Bey hoş geldiniz. Bir demokrasi öpücüğünü hak ettiniz. Bir demokrasi öpücüğü vereyim” deyip sarıldı, öptü. Darbe girişimi için birbirlerine geçmiş olsun dileğinde bulundular. Özer, Başkanlık Divanını hep birlikte oluşturmayı önerdi.

Meclis Başkanının yanında katip üyeleri oturuyor ya oraya her partiden bir grup başkan vekili konuldu. Başkan bir açılış konuşması yaptı. Kahraman, “Meclis kapalıyken olağanüstü toplantı yapılır ya. Bu olağanüstünün olağanüstü bir toplantıdır, çağrılmadan kendimiz geldik, herkesi buraya çağırıyoruz” dedi.

Kürsüde CHP’den Özgür Özel, AKP’den Mehmet Muş vardı. 50 dakika sonra MHP’den Erkan Akçay geldi. Özel, o gün kürsüde şunları söyledi:

“100 yıllık bir partiyiz. Seçimlere girer- çıkarız, yeneriz- yeniliriz ama hiçbir zaman demokrasi dışındaki bir yola başvurmayız. Darbeyi doğru bulmayız, darbecilere teslim olmayız. Yeniden seçimler yapılıp millet bize görev verene kadar bu ülkenin ana muhalefet partisiyiz. Seçilmiş parlamentonun ve demokrasinin arkasındayız, darbecilerin karşısındayız.”

Özgür Özel’in o konuşmasını iktidara yakınlığı ile bilinen A Haber de yayımladı. Spiker “Bu güne kadar çok eleştirdik ama Özgür Özel büyük bir demokrasi dersi veriyor” dedi. Levent Gök, Mehmet Muş, Erkan Akçay da konuştu. Bülent Tezcan “Şimdi demokrasiye sahip çıkmanın, tankların üzerine çıkmanın zamanıdır” dedi.

İçeride bunlar olurken, dışarıda kıyamet kopuyordu. Uçaktan atılan birinci bomba TBMM’nin bahçesine düştü. O dev avizeler sallandı. Sonra çatıya 4-5 bomba atıldı. Genel kurul salonunun 4-5 ton ağırlığındaki avizeleri salıncak gibi sallanıyordu. Camlar patladı, ortalık tam anlamıyla savaş alanı gibiydi.

Meclis’in koruma müdürü adeta Meclis Başkanına, milletvekillerine, “Bırakın da biz de görevimizi yapalım. İnin diyoruz, inmiyorsunuz. Avizenin birisi düşse hepimiz öleceğiz. Sığınakta devam edin” diye bağırdı. O sırada içeride 105 milletvekili var. Meclis Başkanı Kahraman, “Hepinizi sığınağa davet ediyorum” dedi ve hep birlikte sığınağa indiler. CHP’den 16 milletvekili oradaydı.

Sığınakta telefonlar çekmiyordu. Bombardıman sesleri geliyor ama neler olduğunu bilmiyorlardı. TBMM’nin bombalanma görüntüleri televizyonlarda sürekli veriliyordu. Bombalama görüntülerinde Meclis’in üstünden ateşler çıkıyordu. Haberlerde, Meclis’te bulunan hiçbir milletvekiline de ulaşılamadığı söyleniyordu.

“BİZİ ÖLDÜ SANMIŞLAR”

O korkunç görüntüler, kulakları sağır eden bombalar, telefonların çekmemesi herkeste milletvekillerinin bombalama sırasında öldüğü ya da yaralandığı kuşkusu yarattı. Özgür Özel o anları şöyle anlatıyor:

“Bizim telefonlarımız çekmiyor. Sığınağa girmeden önce eşim Didem Hanım’ı aramıştım ‘korkmayın biz Meclis’e geçiyoruz’ diye. Tabii Meclis bombalanıp bizlerden de 2,5 saat haber alınamayınca hepimizi öldü sanmışlar. Yukarı çıktığımda telefonum çaldı. Arayan eşimdi. Bursa’dan gelmişti. Ben de ertesi gün yanlarına gidecektim. Kayınbiraderin sözü için. Çığlıklar vs. telefonla ulaşınca memnun oldular, rahatladılar tabİi.”

AKP kulisinde sehpa üzerinde bir televizyon varmış, o televizyonu sığınağa taşıdılar. Bir yolu bulundu ve televizyon çekmeye başladı. Baktılar insanlar sokaklarda. Darbe girişiminin renginin değişmeye başladığı anlaşılıyordu. Görüntülere sevinç çığlıkları, alkışlar karışıyordu.

Sığınakta darbe girişimine karşı bildiri yayınlama kararı aldılar. Sığınağın bir odasında TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın başkanlığında eski TBMM başkanı Cemil Çiçek, Özgür Özel, Mehmet Muş, Erkan Akçay, AKP Milletvekili Aydın Ünal bir araya geldi. HDP Grup başkanvekili, bildiriye kendilerinin de imza atacaklarını, ancak dışarıda can güvenliklerinin olmadığını belirtti. O günlerde Parlamenter Sistem tartışmaları yaşanıyordu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, darbe girişiminden iki ay önce, “Erdoğan Anayasa’ya uymuyorsa, Anayasa’yı Erdoğan’a uydurulmalıdır” demişti. Bildiri yazılırken Özgür Özel, metne Parlamenter sistem vurgusu eklettirmek istedi. Dediler ki “Bu  yaşanandan sonra bu Parlamento güçlenir, buradan güçlü çıkar, demokrasiye sahip çıkalım.” O gece, Parlamentonun güçleneceğine dair tam bir mutabakat vardı.

AKP’Lİ VEKİLİN ‘MİLLİ GÖRÜŞ’ CEKETİ

Meclis’e hep ceketli, kravatlı girilir. Ancak bu kez durum öyle değildi. Sabah 06.00 gibi güneş doğdu, hava aydınlandı hâlâ karşılıklı ateşler açılıyordu ama birçok yerde darbecilerin ele geçirilmeye başlandığı görüntüleri veriliyordu. Durum netleşmeye başlayınca sığınaktan çıkılıp tekrar genel kurul salonuna çıkıldı. Orada 1,5 saate yakın konuşmalar yapıldı. Erdoğan ve Kılıçdaroğlu beklendi. Onlar beklenirken yaşanan ilginç bir durumu Özgür Özel anlattı:

“İlk uçak sesleri geldiğinde Meclis’e gideceğimizi bilemediğim için altımda kot, üstümde de kiremit rengi yazlık bir gömlekle fırlayıp Genel Merkeze gitmiştim. Meclis’e gidince o kıyafet hiç münasip değil. Birlikte divan oluşturulması için kürsüye çağırılınca böyle çıkılmayacağını biliyorum tabii. Meclis’te bütün kurallara uyulması konusunda ben hassasım.

Bombalama görüntülerinde Meclis’in üstünden ateşler çıkıyordu. O sırada AKP Milletvekili Ahmet Gündoğdu bana ceketini verdi. Ceketi giyerken dedim ki ‘En sonunda bu milli görüş ceketini bize de giydirdiniz.’ Çok güldüler. ‘İnşallah şu darbeyi savuşturalım da ceketi iade ederim, sahibine yakışır’ dedim.

Milletvekilleri sığınaktayken komando timini taşıyan helikopterle 3-4 kez Meclis bahçesine inmeye çalıştı. Meclis’in korumaları ateş açtığı için inemeyip geri çekildiler. Amaç, Meclis’teki direnişi durdurma, milletvekillerini susturmaktı. Buna ilişkin belgeler ana dava kayıtlarında da yer aldı. Özel, havayı şöyle anlattı:

“Bir tek Aykut Erdoğdu’da silah vardı. O silahını çekmiş, gelirlerse bir pozisyon ayarlamış kendine, ‘Mermi sayım kadar adam indiririm’ diyor. ‘Dur, Aykut yapma’ dedikçe, ‘Başka çare yok, onlar bizi vuracağına ben onları vururum’ diyor. Başka silahı olan var mı diye bakıldı. AKP’li bir arkadaşta da silah vardı. Yanımızda birkaç tane silahlı koruma vardı. Onlar bir pozisyon aldılar. Darbecilere asla teslim olmayacaktık.

Meclis’te o gün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Abdulhamit Gül, Süleyman Soylu da vardı. Özgür Özel, Soylu’ya genel kurulda konuşma önerisinin yapıldığını belirtti, “Ancak o ‘Beni arkadaşlar bekliyor TRT’ye gideceğim’ dedi. Sonradan öğrendik ki Ayhan Bora Kaplan’ın adamlarıyla TRT’ye gitmiş.” TRT önündeki görüntüler ve söylentiler hiç gündemden düşmedi.

Kaynak: Sözcü

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }