O sahtekâr hocalar neredeler?

Onlar öyle alçak insanlardır ki…  Kafalarına beyaz bir külah geçirirler veya bir sarık sararlar… Hz. Muhammet’in yolundan gidiyormuş havası verirler. Ve başlarlar içlerindeki nefreti kusmaya…

Hedeflerinde Türkiye Cumhuriyeti vardır. Bu devleti kuran Mustafa Kemal vardır. Her kötü olayı dolaylı olarak onun sırtına yıkmaya çabalarlar.

Bu tür hocaların tümü İngiliz çocuğudur. Çünkü, İngiliz istihbarat örgütü tarafından İslam dünyasında oluşturulan tarikatlarda yetiştirilmişlerdir. İngiltere şimdi onları ABD’ye devretmiştir; Amerika’ya hizmet etmekle övünürler. Örneğin bunlardan birisi olan ve AKP’lilerin “Hocamız!” dediği,  şu anki Diyanet Reisi’nin huzurunda el pençe divan durduğu  fesli Kadir Mısıroğlu açık açık ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ne gönüllü olarak hizmet ettiğini, ABD tarafına raporlar sunduğunu itiraf etmiştir. (Belgesi için, “TARİKAT KUŞATMASINDAKİ TÜRKİYE/Halidi Cehennemi” adlı kitabımızın 73. Sayfasına bakılabilir.)

Nakşibendiliğin Kürt yorumu olan Halidilikten gelme bu tarikatlar, AKP iktidarı döneminde ülkeyi  ahtapot kollarıyla sardılar. Bunların tümüne devletin bütün olanakları sunuldu. Bütün tarikat örgütlenmeleri devlet destekli ticarete atıldılar. Sağlık Bakanlığı bunların beslendiği alanlardan sadece birisi oldu. Hazineden STK diye gösterilen bu yıkıcı örgütlere milyarlarca lira doğrudan kaynak aktarıldı. Holdingleşen tarikatlar (örneğin Menzilciler) AKP’nin başta kalması için halkı kandıracak her türlü yalanı din adına söylediler.
 

FUHUŞTAN OLDU HA!
Yetmedi elbette… Bunların hoca görüntülü Şeytan ruhlu elemanları, TC’nin ruhuna saldırmak için depremi bile kullandılar.  Düşünün bir… İsmailağa denilen Nakşi-Halidi kırması ABD örgütünün hocalarından Cübbeli Ahmet, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra şöyle demişti: "Mevlam zina yuvalarını vurdu!" 

Marmara bölgesinin tertemiz insanlarına bu iftirayı atan adamı sonunda Allah cezalandırdı. O sözde hoca, bir süre sonra zina ve kadın ticaretinden tutuklanıp hapse konuldu.

Uçkuru elinde kaçan o sahte hocadan işaret alan yeniyetme Şeytan oğulları çağdaş Türkiye düzenini karalamaya devam ettiler. Erciş'te ortaya çıkan hoca görünümlü gericiler, yardım bekleyen halka "Depremin sebebi üniversite öğrencilerinin fuhuş yapması…" dediler.

İzmir depreminden sonra sosyal medyadan şu alçakça mesajlara bakın:

*“İzmir Ege’de 6.8 deprem, çok geçmiş olsun Müslüman halkı. Ya Rabbi! İzmirliler gibi zinaya, nefsime değil, Seccademe köle et beni... Amin #deprem”
 

*“Allah zinanın başkentini uyarmak için salladı, unutmayın Lut kavmine ne olduğunu... #deprem”

HADİS İMİŞ!!!
Peki bu insanlık düşmanları, bu sapık fikirleri nereden alıyorlar?
Elbette ki Orta Çağ’daki Şeytan oğlu sözde din adamlarının söylediklerinden… Onlara göre güya Peygamber deprem için şöyle demiş: “Zina yayılınca depremler ve fitneler çoğalır.” (Deylemi)

“Zina ve faiz yaygınlaşan toplum, Allahü teâlânın azabını hak etmiş olur.” (Hakim)

Bunların tümü yalan… Hz. Muhammet’in söylediği diyerek ondan 200 sene sonra hem de Peygamber’in doğduğu yerden 1000 kilometre uzaklarda uydurulan bu sözlerin tümü cehaletin zirvesidir. Hz. Muhammet zaten hadis diye kendi sözlerinin toplanmasını yasaklamıştı. O, kutsallaştırmaya şiddetle karşıydı. Hadis diye bugün piyasada satılan sözlerin en az yüzde 99’unun uydurma olduğunu gerçek İslam bilginleri saptamıştır. Biz de bu konuyu “Muaviye’den Erdoğan’a DİN VE SİYASET” adlı kitabımızda geniş biçimde özetledik.

Bakın güya depremle ilgili bir başka Peygamber sözü de şuymuş: “Allahü teâlâ, depremleri iyilere öğüt, müminlere rahmet, kâfirlere ise azap kılar.”

İbn Asakir’den alınma bu söz tam bir safsatadır ve Hz. Muhammet’e de iftiradır. Çünkü deprem en çok bizim ülkemizi vuruyor. Hadis doğru ise biz depremzede Müslümanlar kâfirleriz ve Allah da bizi bilerek cezalandırıyor.

Bu Allah’a ve bizlere atılmış en ağır iftiralardan birisi olmaz mı?

Şimdi söyleyin bakalım; depremi fuhuşa bağlayan ruhunu Şeytan’a satmış hocalar: Kahramanmaraş’ta şiddetli fuhuş mu vardı da deprem orayı tam iki kez vurdu?
Oraların halkı kâfir günahkarlar mıydı da böyle çok şiddetli biçimde cezalandırıldılar?

Hayır! Onlar tertemiz, masum ve mazlum insanlardı. Büyük bölümü çıkarcı siyasetçilerin kurduğu bu talan düzeni yüzünden canlarından oldular. Işıklar içinde olsunlar…

RİSALE-İ NUR VE MENZİLCİLER NEREDEYDİ?
Aralarında Fethullahçıların da bulunduğu Nurcular, yobaz
Said-i Nursi’nin hezeyanlarından oluşan Risale-i Nur kitaplarını okumakla depremin o yerlerden kovulacağına inanırlar. (Belgeleri için, Tarikat Kuşatmasındaki Türkiye, s. 121 ve devamına bakınız.) Ama gördük ki Risale-i Nur’lar çöplerin arasında kaldılar ve hiçbir Nurcu’nun işine de yaramadılar.

Menzilciler de kendi şeyhlerinin, ki bu şeyhlerin aslında şeyhlikle de ilgisi yoktur; depremi istedikleri yerden alıp başka yerlere yolladıklarına inanırlar. Zavallı insanları öyle bir kandırırlar ki bu şeyhler Gavs’tır ve Allah gibi güç, kudret,  keramet sahibidirler.
Ama bu deprem onların yuvalandığı Adıyaman’ı da çok şiddetli biçimde vurdu. Uyduruk Menzil şeyhlerinin kerameti elbette ki hiçbir işe yaramadı.
***
Acaba milletimiz bu tarikatçıların ve sahte hocaların anlattığı keramet masallarına yine inanacaklar mı?

İşte asıl felaket bu akıl ve bilim dışı inanıştır; bu yolda oy kullanmaktır.

Aynı büyüklükteki deprem de Japonya’da sadece 4 kişi ölürken bizde 44 bin kişinin ölmesi bizim yanlış yolda olduğumuzu göstermiyor mu?

Depremin Allah’la, kaderle ilgisinin bulunmadığını bu rakam önümüze koymuyor mu?

Sözün özeti şudur: Deprem öldürmez; AKP siyaseti öldürür.