Şiirimizin, edebiyatımızın kökleri derinlerde olan çınarı Nazım Hikmet, 60 yıl önce 3 Haziran günü sonsuzluğa göç etti. Nazım dirençli duruşuyla, yurt sevgisiyle, insani duygularıyla, ölümsüz dizeleriyle her zaman aramızda, duygularımızda, kavgamızda oldu. Büyük şairimizin doğum ve ölüm yıl dönümlerinde yeniden yeni kuşaklara anlatılması, gündeme getirilmesi ihmal edilmemelidir. Çünkü, Nazım’ı anmak; yazdığı o şahane, çağıl çağıl akan şiirleri için teşekkür borcumuzu ve anısı önünde saygıyla eğilme fırsatı veriyor bize. Nazım; bu günde aramızda iyi, güzel, namuslu, özgürlük, adalet, insan olma adına ne varsa bize hatırlatıyor ve yolumuza ışık tutuyor.
60’ncı ölüm yılında az da olsa bazı gazete ve TV’lerde haberler yapılıyor. İstanbul, İzmir ve daha bir çok yerde anma toplantıları, sempozyumlar yapıldığını okuyoruz. Elbette yetmez. Onu daha çok hatırlamak, daha yaygın anmak gerekiyor. Yaşadığımız ağır, baskıcı, özgürlüklerin tırpanlandığı bu kaotik koşullarda Nazım’a, onun bu günde geçerli olan özlemlerinin takipçisi, savunucusu olmaya çok ihtiyacımız var.
Nazım ağır bedeller ödedi:
Muktedirler yaşadığı dönemde ona yapmadıklarını bırakmadılar.
Eserleri yasaklandı, kovuşturmalara uğradı, ağır hapis cezalarına çarptırıldı.
Nazım’a ülkeyi terk etmesinden başka seçenek bırakmadılar.
Zindanlarda çürütülen kalbi daha fazla dayanamadı.
61 yaşında gurbette, vatan hasretiyle, beklediği günleri göremeden hayata veda etti.
Bu coğrafyanın dünyaya sunduğu ‘mavi gözlü devi’ bütün yanlarıyla değerlendirmek gerekir.
Şairliği, oyun yazarlığı, resamlığı, politik kişiliği, aşkları, yurtseverliği, insani zaafları onu bütün olarak Nazım Hikmet yapıyor.
Öne çıkan, ayırıcı özelliği kuşkusuz şairliği, Türk dilini çok ustalıkla kullanmasıdır.
Kendi ifadesi ile “Şiirlerim, okurlarımın tüm sorunlarına yanıt versin istiyorum.
Bir delikanlı bir kızı sevdiğinde, şiirlerimi okusun.
Yaşlı bir adamı ölümün kederi kapladığında şiirlerimi okusun.
Bürokratın biri size kötü bir oyun oynadığında şiirlerimi okuyun istiyorum.”
Gerçekten şiirleri tüm engellere rağmen okundu.
Cadde, cadde, sokak, sokak, meydan, meydan dalga, dalga dolaştı.
Dilimizde, kulaklarımızda, yankılandı.
Geçmişte ona hayatı zindan eden egemenlerin bir bölümü bugün onun uğruna mücadele ettiği değerleri görmezden gelip şiirlerini okuması Nazım ustanın büyüklüğünü gösteriyor.
Nazım inanmış bir adamdı.
Nazım bir komünistti.
Hayatı boyunca insanın insanı sömürmesine, kapitalizme karşı hep tavır aldı, mücadele etti...
Halkların kardeşliğini, savaşsız, sömürüsüz bir dünya özlemini, barışı ve sosyalizmi savundu.
Bugün muktedirler değişse de Nazım’ın karşı çıktığı ne varsa hala yerli yerinde duruyor.
Yine Nazım’ın özlem duyduğu ne varsa Türkiye’nin gündeminde daha da ağır biçimde boylu boyunca duruyor.
‘Ekmek, gül ve hürriyet günleri’ için mücadele sürüyor ve Nazım usta hala ön saflarda yürüyor...