İnsanlar,
Şikayetçi...
Devletler de şikayetçi...
YA DOĞA !
Kimden şikayetçi olsun ?
*
Karaya çıkıyorsun,
Aslan, kaplan...
Kurt,
Çakal...
Gücü yeten yetene...
Hepsi başka bir hayvanı parçalıyor...
Hepsi başka bir hayvanı yiyor...
*
Denizlere dalıyorsun...
Büyük balıklar,
Küçük balıkları yiyor...
*
Havaya bakıyorsun,
Kuşlar,
Uçan sinekten,
Yerdeki börtü böceğe kadar yiyor...
*
İnsanlara bakıyorsun,
Hem hayvanları,
Hem bitkileri,
Hem de kendi kendilerini yiyorlar...
Baktığınızda biblo gibi duran,
Kuzuları,
Kuşları,
Ceylanları yiyen...
İnsanlar değil mi ?
*
Ne havada,
Ne suda,
Ne toprakta,
Ne Ay’da,
Ne de Güneşte sabır kaldı...
*
Depremler,
Tsunamiler,
Şimdi de salgınlar...
Anlayan kim ?
*
Bir ay sokağa çıkmadık,
Havanın,
Suyun,
Toprağın rengi değişti...
Her şey normale döndü...
***
ŞİMDİ,
Evlerde sıkılıyormuşuz...
Boşanmalar çoğalmış...
Psikolojisi bozulanlar,
Kafayı yiyorlarmış...
*
EL FENERİ ile savaşlar kazanıp,
Bu cennet ülkeyi,
Bize emanet edenlerin...
Telefonları mı vardı?
İnternet mi kullanıyorlardı?
Televizyonda dizi mi izliyorlardı ?
*
Sözüm ona,
Uzay çağındayız...
İnternet ile dünya yönetiyoruz...
Daha,
Bir salgın aşısı bile bulamıyoruz...
*
Her yerde,
Her zaman “istisnalar hariç” tüm canlılar hep aynı...
*
Küçücük bir VİRÜS,
Dünyayı parmağına dolayıp,
Herkesi birbirine sardı...
*
Ne Hristiyanın Kilisesi,
Ne de Müslümanın Kabe’si kaldı...
*
Ne Amerika’nın doları ...
Ne Paris’in Şanzelize’si...
Ne İstanbul’un Boğaz’ı...
Ne Londra’nın finans merkezi...
Ne de İsviçre’nin kara paraları kaldı...
*
Amerika,
Deterjana sarıldı...
İtalya,
Kutsal suya sarıldı...
İspanya,
Kutsal boğaya sarıldı...
Hindistan,
Kutsal ineğe sarıldı...
İngiltere,
Çan sesine sarıldı...
Çin,
Yarasaya sarıldı...
*
Biz mi?
Bilim hariç her şeye sarıldık...
*
Doğa,
Artık küstü...
Doğa,
Artık kusuyor...
DOĞAYI kendi haline bırakın.!...