Farslar, İranî tabir edilen halklardandır. Belli başlı İranî halklar olarak Farslardan başka Belucîler, Peştunlar, Kürtler, Zazalar ve Tacikler sıralanabilir. Farsçanın bir lehçesini konuşan Hazaraların ise Moğol kökenli bir halk olduğu belirtilmektedir. Hazaralar, Cengiz Han tarafından Hazaracat adı verilen bölgeye yerleştirilen Moğol kökenli kardeşlerimizdir. Gerçek şu ki Hazaralar hakkında başka savlar bulunsa da Hazaraların simaları dahi Moğolları çağrıştırmaktadır. Malumunuz Moğollar ve Türkler akraba halklardır. Kanımca Hazaraların Moğol kökenli oldukları savı tümüyle gerçeği yansıtmaktadır. Bu nedenle Hazaraları Türkî halklar kategorisinde görmekte olduğumuzdan İranî halklardan bahsettiğimiz bu bölümde sadece yukarıda sıraladığımız halkları ele almaya çalışacağız.
Öncelikle Farsların yaklaşık olarak 70 milyon dolayında olduğunu belirtelim. Bu sayının içinde Tacikistan ve Afganistan’daki Tacikler de bulunuyor. Zira Taciklerin konuştuğu dil Farsçanın bir lehçesidir. Farslar ve Tacikler birbirleriyle anlaşacak denli yakın bir dil ile konuşuyorlar. Farslar dünyanın kadim halklarından biridir. Kökleri Pers ve Sasanî İmparatorluklarına değin dayanmaktadır. Farsların ana coğrafyası olan İran pek çok kez başka kavimler tarafından işgale uğrasa da Fars kültürü hiçbir zaman egemenliğini kaybetmemiştir. Hatta Fars kültürü Selçuklu İmparatorluğu zamanında bile etkili olmuş, öyle ki, devletin resmi dili olarak Farsça kullanılmıştır. Baştaki sultan ve yakınları dışında devlet ricalinin büyük bir çoğunluğunu da Fars kökenliler oluşturmuştur. Bu durum büyük Türk hakanı Şah İsmail ve Safeviler döneminde değişmiş ve devlet gerçek anlamda Türk ağırlıklı hale gelmiştir. Ancak bir süre sonra Safevi devletinde de Fars kültürü baskın duruma gelmiştir. Fars coğrafyasında Türk dili her zaman Farsçayla birlikte var olmuştur. Zira gerek Azerbaycan Türklerinin mevcudiyeti gerekse Selçuklu ve Safevi ordusunun ağırlıklı olarak Türklerden ve Türkçe konuşanlardan oluşması nedeniyle Türk dili en azından ordu dili olarak Fars coğrafyasında son bin yıldır var olagelmiştir. Türk dilinin Fars coğrafyasındaki varlığı bugün dahi devam etmektedir. Bugün İran’da çoğunluğu Azerbaycan Türkleri olmak üzere Türkçe konuşan 25 – 30 milyon dolayında bir nüfustan bahsetmek mümkündür. Kimileri bu sayıyı daha da yukarı çıkarmaktadır.
Özellikle son bin yıldır Fars dili ve Türk dili yoğun bir etkileşim içinde bulunmuştur. Müslümanlaşan Türkler arasında ilk dönemler Farsça çok etkili olmuştur. Zira Türkler İslam’ı ilkin çoğunlukla Farsça konuşan Müslümanlardan öğrenmeye çalışmışlardır. Bu süreçte Türkler arasında Farsça öğrenme, Farsça konuşma ve yazma özentisinin de başladığını tarihen biliyoruz. Nitekim Türklerdeki Farsça özentisiyle mücadele etmek ve Türkçeyi savunmak için 15. Yüzyılda, Ali Şir Nevaî, “Muhakemet’ül- Lügateyn” adlı yapıtını yazmıştır. Ali Şir Nevaî, yapıtında Türkçenin Farsçadan daha zengin ve üstün bir dil olduğunu örnekler vererek ortaya koymuştur.
Öte yandan netlikle belirtelim ki, Farsça İslam tarihinde Arapçadan sonra en önemli yere sahip olan dildir. Zira Kur’an, Arapça dışında ilk kez Farsça olarak yazılmıştır. Kur’an’ın ilk Farsça çevirileri, Serahsî’nin el- Mebsut’unda aktardığına göre, İranlı Hazreti Selman ( Selman – ı Farisî) tarafından yapılmıştır. Bu bilgi başka kaynaklarda da yer almaktadır. Hazreti Selman, Müslüman olan Fars akrabaları için Fatiha Suresi’ni Farsçaya çevirmiştir. Elbette bu çeviriler Kur’an’ın tümünü değil bir kısmını, bazı ayetleri yahut bazı sureleri kapsaması bağlamında değerlendirilmelidir. Ancak daha sonra Kur’an’ın tamamının Farsça çevirisi de yapılmıştır. 961- 976 yılları arasında tahtta kalan Sâmânî Hükümdarı Nuh oğlu Mansur’un emriyle, içinde Türk asıllı olanların da bulunduğu Horasan ve Mâverâünnehirli bilginlerden meydana gelen bir kurul, Kur’an’ın tamamını Cerir oğlu Muhammed Taberi’nin “Câmi’ul-Beyan” adlı tefsirinin özetiyle birlikte Farsçaya çevirmiştir.
Ancak Kur’an’ın tümü bağlamında ilk çevirinin Berberi dilinde yapıldığı belirtilmektedir. Muhammed Hamidullah’ın Kur’an-ı Kerim Tarihi adlı yapıtının 102. sayfasında Berberice çevirinin Hicrî 127, Miladî 745 yılında yapıldığı bildiriliyor.
Yeniden Fars diline dönecek olursak bu dile ait ilk yazılı belgenin M.Ö. 519 yılından kalma olduğu belirtiliyor. Fakat Farsçanın oluşumu, M.Ö. 9. Yüzyıla değin uzanmaktadır. Bu bağlamda Pers İmparatoru 1. Dara zamanında yazılan Bisütun / Behistun Yazıtı Farsçanın ilk yazılı belgesi olarak kabul edilmektedir.
Farsça aslında M.Ö. 1500’lü yıllara değin Hintçe ile aynı idi. Daha sonra ayrılıp zamanla bağımsız bir dil haline geldi. Fars dili uzmanları Farsçayı, Eski Farsça, Orta Farsça ve Modern Farsça olmak üzere üç dönemde ele almaktadırlar. Orta Farsçaya Pehlevice denildiğini de ilave edelim.
Fars dilinin en önemli yapıtlarından biri de Sasaniler döneminde yazıya geçirilen ve Zerdüştilik dininin kutsal kitabı olan Avesta’dır. Avesta’nın dili İran’ın Kuzey bölgelerinde konuşulan bir dil olup Farsçanın bir koludur. Bazılarınca Zaza dilinin kökünün de Avesta diline dayandığı iddia edilmektedir.
Farsça pek çok lehçeye ve kola ayrılan bir dildir. Partça, Soğdça, Peştunca gibi diller hep Fars dili kökenlidir. Bu dillerden Peştunca bugün Afganistan ve Pakistan’da yaklaşık 40 milyon kişi tarafından konuşulan ve yazılan bir dildir.
Farsça, İran’ın Araplar tarafından ele geçirilmesinden sonra İslam’ın etkisiyle yoğun bir Arapça kelime akınına uğramıştır. Günümüz Farsçasında çok sayıda Arapça kökenli sözcük bulunmaktadır.
Fars dilinin önemli yapıtlarından biri de Firdevsi’nin Şahname adlı eseridir. Bu eser yaklaşık 60 bin beyitten meydana gelmektedir. 977 – 1010 yılları arasında yazıldığı belirtilen bu eser, Samaniler ve Gazneliler döneminde yazılmıştır. Eserde özellikle İran efsaneleri ve eski İran tarihi konu edilmektedir. Bir de Türklere karşı kimi aşağılayıcı sözlere ve anlatılara yer verilmektedir.
Farsça, günümüzde Arap alfabesiyle yazılan bir dildir. Arap alfabesi Fars diline uyarlanmış ve Arap alfabesinde olmayan birkaç harf ilave edilmiştir. Günümüzde Kiril Alfabesiyle yazılan Farsçanın Tacik lehçesi de İran ve Afganistan’la kültürel bağ nedeniyle yeniden Arap kökenli Fars alfabesiyle yazılmaya başlanacaktır. Zira Tacikistan devleti bu yönde kararlar almaya yönelmektedir.
Konumuzu toparlarken belirtelim ki günümüzde İslam dünyasında Farsça ve diğer İranî dilleri konuşan ve yazan yaklaşık 150 milyon dolayında nüfus bulunmaktadır. Bu nüfus da kendi dillerinde ibadet edebilme hakkından mahrumdur. Zira, Farsça ve diğer İranî dilleri konuşan Müslümanlar da ibadetlerini Arapça yapıyorlar.
Konuyu daha bir anlaşılır kılmak için bir kez daha ifade edelim; Farsça konuşan Farslar, Tacikçe konuşan Tacikler, Darice ( Afganistan Farsçası) konuşan Afganlar, Peştunca konuşan Peştunlar ibadetlerini Arapça yapıyorlar. Umarım bir gün anadillerinde ibadet edebilme olanağına kavuşurlar.
Dileriz Fars kültür dünyası geçmişin varsıl bikrimi ile gerici, dinci yönetimlerden kurtulsun ve geleceğini laiklik üzerine kursun.
Laik Tacikistan’la birlikte, laik İran’ı ve laik Afganistan’ı selamlamak istiyoruz. İran’da ve Afganistan’da laik yönetimler kurulmalı…