Politika

'Bize F-35 vermediler biz de KAAN'ı üretiyoruz'

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, yerli ve milli uçak KAAN'ın projesi için Azerbaycan ile anlaşma imzalandığını açıkladı.

Bakan Güler, Sabah Gazetesi Ankara temsilcisi Okan Müderrisoğlu ve A Haber Ankara Temsilcisi Murat Akgün’ün sorularını yanıtladı.

Bakan Güler'in açıklamaları şu şekilde;

Bütün bunlara rağmen kahraman Mehmetçik, bu bölgenin büyük bir bölümünü temizledi. Şu anda da arama tarama faaliyetleri devam ediyor. Tüm mağara ve sığınıklara tek tek giriliyor. Bu faaliyetler icra edilirken kendilerini bekleyen sondan kaçamayacağını bilen teröristler, taciz ve saldırı girişiminde bulunuyorlar. Maalesef şehitlerimiz oluyor. Bu saldırı ve tacizlere anında gereken karşılık veriliyor.

Mehmetçik silah arkadaşlarının kanını bugüne kadar yerde bırakmadı bundan sonra da bırakmayacak. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu vesileyle şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum.

Bu bölgede son dönemde teslim olan teröristlerin görüntülerini paylaştık. Elebaşları tarafından ölüme terk edilen mağaralarda açlıktan bağırsağı delinen teröristler teslim olmayı seçiyorlar. Biz her zaman şunu söylüyoruz: Teröristler için tek yol Türk adaletine teslim olmaktır. Elebaşları bu yolun sonu olmadığını gördüler. Nitekim Karayılan’ın 6-7 ay önce sözde kendi televizyonlarında bir açıklaması var. Diyor ki: “Biz, 3-4 defa Batılı dostlarımıza artık teslim olmak ve bu işi bitirmek istiyoruz dedik. Ama onlar her defasında bize katiyen böyle bir şey olamaz, çatışmaya devam edeceksiniz. Biz de sizi desteklemeye devam edeceğiz.

TÜRK SAVUNMA SANAYİSİ GELİŞİYOR

Türk Savunma sanayisi çok hızlı bir şekilde gelişmeye devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın inatla ifade ettiği “yerli ve millî” mottosu gerçek anlamda ürünlerini vermeye başladı. Savunma sanayisi gelişen diğer ülkelerden farklı olarak ülkemizde havacılık alanındaki gelişim diğer alanlardan daha hızlı. Savunma sanayii gelişirken havacılık hiçbir zaman birden bire gelişmemiştir. Dolayısıyla bu bizim için büyük bir gurur.

Türk savunma sanayii ürünlerinin çok tercih edilmesinin sebebi sahada kendilerini ispatlamış olmaları. Bizim gerçek anlamda şuanda muharebe sahasında 70-80 bin personelimiz var, her gün çatışma alanındalar. Bu silahlarımızı, hemen hemen her gün gerçek çatışma ortamında kullanıyor ve deniyoruz.

Bir sivil mühendis gidiyor. Muharebe sahasında uzun süre oradaki personelle bir arada bulunuyor. Hatanın nasıl düzeltileceğini düşünüyor. Mühendis sorunu sahada görmüş olarak geliyor, burada ona göre fikir yürütüyor, ona göre çalışma yapıyor. Bana göre savunma sanayiimizin avantajı burada. Sahadaki tecrübelerimizi savunma sanayi tezgâhlarına aktarabilmemiz.

Havacılıkla ilgili ürün çeşitliliğini de arttırmaya çalışıyoruz. F-35’i bize vermediler. Bu bizi kendi uçağımızı yapmak konusunda teşvik etti. Bir nevi bize iyilik yaptılar. Biz de Kaan’ı üretiyoruz. Dost ve kardeş ülkeler de bu projeye ortak olmak için çaba harcıyorlar. Azerbaycan ile anlaşma imzalandı, Pakistan ile de imzalanmak üzere, başka ülkeler de var. Onlar da gelecekler.

En kısa zamanda Hürjet’i devreye alıp genç pilotların eğitimini yerli ve millî uçağımızla yapmak istiyoruz. Türk yıldızları da semalarımızda bunlarla uçmaya başlayacak inşallah.

SİHA’lara gelince; artık bütün dünya bu ürünlerimizin kabiliyetini ve etkinliğini kabullendi. Hem TUSAŞ’ın, hem BAYKAR’ın etkili ürünleri bütün dünyada tercih edilen ürünlere dönüştü. Bütün fabrikalarımız ve üretim tesislerimiz talepleri yetiştirebilmek içini gece gündüz çalışıyor. Çünkü çok talep var.

KARADENİZ 'HUZUR DENİZİ' OLARAK ANILMIŞTIR

Karadeniz her zaman “huzur denizi” olarak anılmıştır. Karadeniz’in huzur denizi olma özelliğinin devam etmesinin de bölgesel sahiplik ilkesi ile sağlanabileceğine inanıyoruz. Bazı müttefiklerimizin zaman zaman dile getirdiği Karadeniz’de çok kuvvet bulundurma hususunun çok güvenlik anlamına gelmeyeceğini, aksine bölgede gerilimi artıracağını ifade ediyoruz. Batılı dostlarımız samimi olarak bir ihtiyacınız olduğunda hazırız diyorlar, bundan da memnuniyet duyuyoruz. Ama şu anda böyle bir durum yok.

Türkiye Cumhuriyeti olarak Montrö’yü şu ana kadar tarafsız, adil ve itidalli bir şekilde uyguladık, uygulamaya devam edeceğiz.

Yunanistan ile Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşmelerinden sonra pozitif bir döneme girdik. Bunu da sürdürmek için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Onlar da gösteriyorlar. Özellikle depremde Yunanistan’ın bize yardımları sonra Yunanistan’daki o üzücü tren kazası ve bizim yaptıklarımız. Daha sonra Rodos’taki yangına 2 uçak gönderdik. Bunlar olumlu havayı geliştiriyor.

Güven Arttırıcı önlemler (bilinen sorunlara dokunmadan iki toplumu, iki silahlı kuvvetleri birbirine yakınlaştırmak için alınması gereken tedbirler) kapsamında Harp Okulları arasında sportif etkinlikler gibi bazı faaliyetlere başlama konusunda iki taraf da olumlu düşünüyor. Bunu 2024’te uygulamaya başlayabiliriz.

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }