Laiklik Meclisi ve "Yeni Anayasa" dayatması üzerine tartışmalar

Değerli Okurlarım,

7 Aralık 2024 Cumartesi günü, Laiklik Meclisi’nin düzenlediği, Mümtaz Soysal Anayasa Sempozyumu’nun öğleden sonra yapılan II. Oturum’unu, sade bir yurttaş olarak izledim.

"Yeni Anayasa" Dayatması Üzerine Tartışmalar" başlıklı sempozyumda; Av. Dr. Başar Yaltı, Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz, Av. Doğan Erkan, Dr. Öğr. Üyesi Hande Heper, Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Ulaş Karadağ ve Laiklik Meclisi Yürütme Kurulu Üyesi Av. Bilgütay Hakkı Durna, konuştular.

Sempozyumda aldığım notları bu yazıda sizlerle paylaşacağım. Bana çarpıcı gelen sözleri, alıntılar ve dipnotlarla veriyorum.

Sempozyumdan çıkan ortak görüş

Hemen belirteyim. Hukukçuların vardığı sonuç şöyle: "Erdoğan iktidarı, Yeni Kurucu İdare olarak davranıyor ve kalıcı bir Devlet Biçimi’ne geçmek istiyor. Bu iktidar, Türkiye halkına, "Yeni Anayasa" dayatmasını, "istisnai unsurların kalıcılığı"nı sağlamak için yapıyor."

Hepimiz biliyoruz: Bugün TBMM, Anayasa’mızın ilk 3 maddesine ve onu koruyan 4. maddeye kesinlikle dokunamaz.

Ve Erdoğan iktidarı, Cumhuriyet rejiminin temel kurgusu olan bu dört maddeyi değiştirmeden, Anayasa’yı değiştirmek istiyor. Diyor ki: "Yepyeni bir şey kurgulanabilir mi?"[1]

Bu ülkenin yurttaşları olarak, bizler, eğer bir mücadele vereceksek, yolumuz belli: "Pozitif hukuk kurallarıyla vereceğiz. Aracımız Anayasa’dır."[2] Haklarımızı arayacak, onlar için savaşacak ve koruyacak isek, bunu hukuk yoluyla yapmalıyız.

Çünkü "Anayasa metninin hâlâ çok önemi var"[3]

Gerçi, gün be gün, iktidarın temel haklarımızı ihlal edişine tanık oluyoruz. Mesela, benim gözümde en yakın örneklerden biri, "AKUT'un eski başkanı Nasuh Mahruki’nin, sosyal medyada "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaydığı" gerekçesiyle başlatılan soruşturma kapsamında, 20 Kasım'da tutuklanması."[4]

Bir başka örnek ; Aile Hekimleri’nin, her yıl sürekli değişen yönetmeliklerle, haklarının baskılarla ellerinden alınması, eritilmesi. Koşup gittiğimiz aile hekimlerinin, iktidar tarafından, sağlık ocağının birer odacısına dönüştürülmeleri kabul edilemez bir olgudur. Ayrıca iktidarın, sağlığımızın değerini, paramız ne kadarsa o değerde görmesi de kabul edilemez.

Bu örnekler, insan haklarının AKP iktidarı tarafından ihlalini göstermiyorsa, neyi gösteriyor?

Tüm bu olan biteni gördükten sonra, Erdoğan’ın, "12 Eylül Askeri darbesinin 43. Yıldönümünde, “1982 anayasası yerine 2023 anayasası” başlıklı sempozyumda, muhalefete bir kez daha, “yeni sivil anayasa için müzakere” çağrısı"[5]nı neden kuşkuyla karşılamayalım ?

Hatta ondan sonra konuşan, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Başkanvekili Yavuz Atar’ın : “Türkiye'deki bütün kesimlerin kendilerini özgür hissedebilecekleri, kendilerine hukukun uygulanabileceklerine inandıkları, adaletin işleyişi konusunda şüphe ve tereddütleri olmayacağı anayasa sistemi inşa etmek ve bunu uygulamak durumundayız." sözlerini neden olumlu karşılayalım ?

"Anayasa’nın olumlu yönde değiştirilebileceği gibi sözler bir tuzaktır"[6]

Bizler için hazırlanmış bir "tuzak"tır ; "siyasi körlük"tür.

Bakınız, bugün "Türkiye’de din, resmi gazeteye kadar girdi. Devlet dinle özdeşleşti."[7]

Değerli okurlarım, hepimiz biliyoruz :

Anayasa’mızın 1. Maddesi der ki: "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir."

2. madde Cumhuriyet’in niteliklerini sıralar: "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."

Atatürk’ün gözünde “laiklik” din ve dünya işlerinin ayrılmasıydı. Aynı zamanda tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüklerini koruyabilmesiydi.

Din devlet işlerine karışmadığı gibi, yasalar yapılırken dine değil çağın gereklerine uygunluk önemliydi.[8]

Oysa Türkiye Devleti dinle özdeşleşmiş durumda.

Gerçekte ve eylemde laiklikten söz edebiliyor muyuz? 

Gelelim Anayasa’nın 3. maddesine: "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır."

4. maddeyse ilk 3 maddeyi korur:"Anayasanın 1inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3üncü maddesi hükümleri, değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez."

Anayasa’daki "ilk dört madde Türk Ulus Devletini tarif eder"[9]

En başta belirttiğim gibi iktidar, Cumhuriyet rejiminin temel kurgusu olan ilk dört maddeyi değiştirmeden Anayasa’yı değiştirme senaryolarına çalışıyor.

Bugün biz yurttaşların sırtını dayayabileceği bir Anayasa hâlâ var ve bu metin çok önemli.

Öte yandan Anayasa, siyasi iktidarın sınırlarını göstermiyor.

İktidar, temel hakları ihlal edebiliyor, seçimlerle ilgili manipülasyonlar yapabiliyor. Kısacası kontrol edebildikleri bir seçim mekanizması var ellerinde.

Ama bunlar tüm patronal rejimlere özgü davranışlar.

Küçük küçük network’ler tek kişiye bağlı çalışıyor. Seçimlerin işlevini hep kendi çıkarları doğrultusunda belirliyor, rejimlerini kademe kademe böyle inşa ediyorlar.

İktidarın bugün mecliste 322 sandalyesi bulunuyor. Yani Anayasa değiştirecek sandalye sayısı yok.

Anayasa değişikliği teklifinin halkoylamasına gitmeden onaylanması için, Meclisin en az ⅔'ü kadar milletvekilinin ve Cumhurbaşkanının işbirliği gerekli.

MHP ve DEM tokalaştı.

Abdullah Öcalan meclise davet edildi.

Patronal rejimin devamı, dönem sınırına dayanmış Erdoğan’ın bir kez daha seçilmesi, hatta ebediyen kalması için, değişiklikler yapılmasına uğraşılıyor.

İttifakların, ana muhalefetin, öteki siyasi partilerin alacağı tutum, değişiklikleri belirleyecek.

Değerli okurlarım,

Bilelim ki; "AKP İktidarının çıkıp Anayasa’yı değiştirmek istemesi, biz yeni kurucu iktidarız diyerek eskiyi reddetmesi, başka bir meşruiyet istemesi demektir."[10]

Toplumcu hukukçular, Anayasa aracılığıyla mücadele etmek ister ve ideolojisiyle verirler bu mücadeleyi.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yurttaşı tanımlamış, devleti sınırlamıştır.

Anayasamız kulu yurttaşlığa yükseltmiş, feodalizmi ve kiliseyi indirmiştir.

Bizler işte yurttaşlığın kazanıldığı bu yerdeyiz!

Bu hakkımızı savunalım!

Anayasamızın bize tanıdığı tüm hakları savunmak durumundayız!

Türkiye’de Devlet Biçimi’nin değiştirilmesi 1970’lerde başlıyor[11]

Yasama tek Merkez oluyor; hukukta dönüşüm var; Devlet, ekonomi düzenleyici işlevde; halk özgürlüğü sınırlı; demokrasi bir noktada işlemeyi sürdürüyor.

Bu değişim kalıcı biçim alıyor!

1982’de Anayasa ile Türkiye’de otoriter devlete geçiş var.

2006’ya kadar geçen sürecin ürünü olan AKP otoriterleşiyor.

Sosyal politikalar geriliyor. 2001’lerde kesintiye uğrayan Neoliberalist İslamcılık’ı AKP hayata geçirip, otoriter emek rejimini tesis ediyor.

Sadaka Devleti’ne geçiştir bu.   

Bu yolla ülkemizde sosyal güvenlik, emeklilik, üniversite özerkliği meseleleri giderek büyümüştür.

İktidar kamusal düzeni lağvetmiş, geçersiz kılmıştır!

2013 Gezi Parkı Direnişiyle, Türkiye’de Otokratik Dönem başlar.

Hukukun liberalliği kesintiye uğrar. Yargıda informel değişimler olur.

Artık "herkes işlenmemiş suçların şüphelisidir!"[12]

Erdoğan rejimi, anayasasız ayakta kalsın diye, "Yeni Anayasa" yapılması dayatılmaktadır.

İktidarın yeni kurucu perspektifidir bu dayatma.

Nazi Dönemi "Lider Hukuku" dayatmasıdır!

İstisnai unsurların kalıcılığını sağlayacak bir Kalıcı Devlet Biçimi’ne geçiştir.

Anayasa değişikliği meselesinin arkasındaki emperyalist güçler, bu kavganın en zor eksenini başardılar.

"Bunu MHP’yi ve Kürtçülüğü kullanarak yaptılar."

"Suriye parçalandı. Sıra bize geliyor."[13]


[1] Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz: "Siyasi iktidarın amaçladığı sivil ve demokratik Anayasa mıdır?"

[2] Av. Dr. Başar Yaltı: "Bugün ‘Yeni Anayasa’ söylemiyle hedeflenen nedir?"

[3] Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz: "Siyasi iktidarın amaçladığı… "

[4] https://www.bbc.com/turkce/articles/c1lg2rez5rzo

[5] https://www.bbc.com/turkce/articles/cpw85w52ql9o

[6] Av. Dr. Başar Yaltı: "Bugün ‘Yeni Anayasa’ söylemiyle …"

[7] Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu: "Laikliğe, hukuka ve Cumhuriyet’e ne oldu?"

[8]https://www.google.com/search?q=laiklikle+ilgili+10+maddede+d%C3%BCzenleme&oq=laiklikle+ilgili+10+maddede+d%C3%BCzenleme&gs_lcrp=EgZjaHJvbWUyBggAEEUYOTIHCAEQIRigATIHCAIQIRigATIHCAMQIRiPAjIHCAQQIRiPAtIBCjE0NzQzajBqMTWoAgiwAgE&sourceid=chrome&ie=UTF-8

[9] Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz: "Siyasi iktidarın amaçladığı … "

[10] Av. Doğan Erkan (Ankara Barosu): "İlk 4 madde tuzağı, Türkiye’de mevcut iktidarın Anayasa anlayışı, dinamikleri ve meşruiyet sorunu."

[11] Dr. Öğr. Üyesi Ulaş Karadağ: "Devlet yapılanmasının çözülmesi, sosyal devletin tasfiyesi ve yeni rejime ikamesi."

[12] Dr. Öğr. Üyesi Ulaş Karadağ: "Devlet yapılanmasının çözülmesi …"

[13] Av. Doğan Erkan (Ankara Barosu): "İlk 4 madde tuzağı …" 

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }