Kurtuluşun adresi Anadolu

Tarih sahnesine parlayarak çıkışı Çanakkale Savaşı olan Mustafa Kemal ATATÜRK, oradaki kahramanlığıyla adını millete duyurmuştu. Halk artık onu “Anafartalar Kahramanı” olarak tanıyordu. Aynı Mustafa Kemal bu kez de Samsun’a çıkarak Türk Tarihi’ne adını altın harflerle yazdıracaktı.

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmadan önce İstanbul’da geçirdiği süre zarfında yaptıkları pek bilinmemektedir. Oysa bu zaman, Milli Mücadele için çok önemli bir dönemdir.

7 Ekim 1918 yılında Talat Paşa kabinesi istifa etmiş, bunun sonucunda hükümeti kurma görevi Ahmet İzzet Paşa’ya verilmişti. O dönemde Suriye-Filistin Cephesi’nde olan Mustafa Kemal, bir telgraf göndererek Harbiye Nezareti görevinin kendisine verilmesini talep etmekteydi. Ancak onun bu isteği kabul edilmemiştir. Ahmet İzzet Paşa, Sadrazamlık ile birlikte Harbiye Nazırlığı görevini de üstüne almıştır. Mustafa Kemal’e çektiği bir telgrafta onun Yıldırım Orduları Komutanı olacağını, savaş bitinceye kadar da Harbiye Nazırlığı görevini kendisinin yürüteceğini belirtmiş olup, barıştan sonra iş birliğine hazır olduğunu da sözlerine eklemiştir. Mustafa Kemal’in bu telgrafa cevabı ise oldukça serttir: “Barış gecikecektir. Barışa kadar çok bunalımlı anlar geçireceğiz, bu devrede vatana yararlı olabilirsem düşüncesiyle Harbiye Nazırlığı’nı istemiştim. Yoksa barışa vardıktan sonra onun huzur ve dinginliği içinde Harbiye Nezareti’ni benden çok yetkin yürütecek kişiler bulunabilir. Bu nedenle barıştan sonra iş birliğimizi hiç de zorunlu, hatta gerekli görmüyorum” diyerek öfkesini dile getirmiştir. Harbiye Nazırlığı talebi, onun ilk hamlesiydi.

Yıldırım Orduları Komutanlığı’ndan istifa edip 13 Kasım 1918’de başkent İstanbul’a ayak basan Mustafa Kemal, toplarını saraya çevirmiş düşman donanmalarıyla karşılaşmıştır. Tüm halkın, hükümetin ve padişahın umutsuzluk içinde olduğu bu manzara karşısında yanındaki yaveri Cevat Abbas’a dönüp “Geldikleri gibi giderler” sözünü söyleyerek, kurtuluşa olan inancını daha o gün ortaya koymuştur.

Basının kamuoyu oluşturmada güçlü bir silah olduğunu bilen Mustafa Kemal, o dönemde çıkarılan “Minber” ve “Vakit” gazeteleri aracılığıyla fikirlerini halka duyurmaya çalışmıştır. 16 Kasım tarihli Vakit gazetesi “Mustafa Kemal Paşa” başlıklı bir yazısında onun “Anafartalar Kahramanı” kimliğini ön plana çıkararak, “Mustafa Kemal Paşa olmasaydı 1330 senesinde Çanakkale’ye hücum eden Fransız ve İngiliz kuvvetleri İstanbul surlarına kadar gelecek ve daha o vakit harb-i umuminin neticesi pek acıklı bir surette Türkiye’nin aleyhine takrir edecekti…” demiştir. Gazete aynı zamanda “Mustafa Kemal Paşa, vatanımızın en tehlikeli zamanlarında büyük büyük hizmetler etmiş bir kahramanıdır” diyerek, onun ne kadar önemli bir komutan olduğunu da ortaya koymuştur.

Mustafa Kemal, dönemin milletvekilleriyle de sık sık görüşmeler yapmıştır. Çeşitli toplantılarla kurtuluş mücadelesinin nasıl olması gerektiğini anlatsa da pek destek bulamamıştır.

Bunun yanı sıra kafasındaki hükümet modelini anlatmak üzere Padişah Vahdettin ile görüşmüş, fakat bundan da bir sonuç alamamıştır. Bu süreçte Vahdettin’in vatanın kurtulmasına değil, aksine İngiliz sömürgesinde bir devlet arzuladığına da şahit olmuştur.

İlk zamanlar hükümette görev alarak siyasi mücadele vermeyi amaçlayan Mustafa Kemal, bunun olmayacağını, İstanbul’da kalarak Anadolu halkının kurtuluşu için bir şey yapılamayacağını anlamıştır. Onun için artık kurtuluşun adresi, Anadolu olmuştur. Anadolu’ya geçiş biletinin ise İngilizlerin ve padişahın elinde olduğunu bildiği için, istemeye istemeye de olsa padişahla arasını iyi tutmuştur. Ayrıca “Minber” gazetesinde planlı bir şekilde yazdığı İngilizlere ve mandaya taraftar yazıları da, onun İstiklal Mücadelesi emellerini İngilizlerden gizlemesine imkan vermiştir. O dönemde halk Anadolu’da direnişleri başlatmıştı. I. Dünya Savaşı sonrasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesine göre, İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durum ortaya çıktığında istedikleri stratejik bir bölgeyi işgal edebileceklerdi. Bu yüzden Osmanlı Hükümeti halkın direnişini durdurmak için ordu müfettişlikleri kurdu. Mustafa Kemal Paşa’nın da 9. Ordu Müfettişi olarak Samsun’a gönderilmesine karar verildi. Mustafa Kemal görevlendirme kağıdı yazılırken dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Kazım Paşa’ya: “Şu iki noktayı mutlaka ekle, onlar bana yeter. Birinci madde, Samsun’dan başlayarak, bütün Doğu vilayetlerindeki kuvvetlerin komutanı olabilmem ve bu kuvvetlerin bulunduğu vilayet valilerine doğrudan emir verebilmemdir. İkincisi, bu bölge ile herhangi bir temasta bulunan askeri ve sivil makamlarla yazışmada bulunabilmeliyim” der. Harbiye Nazırı Şakir Bey ve Sadrazam Damat Ferit’in imzası bulunan bu görev yazısındaki yetkilerin çoğunu, Mustafa Kemal bizzat kendisi yazdırmıştır. Ordu Müfettişlik görevinin verilmesi konusu için de şunları söyler: “…Bu geniş yetkiyi bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Yetkiyle ilgili yönergeyi de kendim yazdırdım…

İstediği fırsatı eline geçiren Mustafa Kemal’in kafasında artık tek bir düşünce vardır: Bir an önce Anadolu’ya geçerek Milli Mücadele’yi başlatmak…

{ "vars": { "account": "G-9KFVFXJPJ" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }