Geri kalmış ülkelerin kara talihi budur: İktidarda büyük diktatör bulunur; muhalefette ise küçük diktatörler yer alırlar. Bunlara, seçilmiş diktatörler diyebiliriz.
Türkiye’de çoğunluğu arkasına aldığı için anayasayı bile çiğneyen bir Tayyip Erdoğan’la karşı karşıyayız.
Peki ana muhalefet partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu demokrat mı?
O da küçük diktatör…
“Seçimi kazanacağım!” diye yalancı bir umut yaratarak toplumu heyecanlandırdı. Ama iki ciddi hastalığı olan Erdoğan’ın saldırılarına cevap veremeyip ezildi gitti. Çıkmış yenilgisinin nedenini TRT yayınlarına bağlıyor.
Be adam, RTE, Kasım 2002 seçimlerini kazanırken arkasında TRT mi vardı? O tarihteki medyanın yüzde 80’i RTE’yi yerden yere vuruyordu. Belediye Başkanlığı döneminde hakkında ağır yolsuzluk dosyaları hazırlanmıştı, bunlar mahkemelere verilmişti. Ama seçimi açık ara kazandı.
Demek ki medyanın karşı propagandası öyle belirleyici değilmiş…
SEÇİMİ SANKİ O KAZANMIŞ
Sayın Kılıçdaroğlu’nu Sözcü TV’de izledik… Yenilgiyi bir türlü kabul etmedi. Kabul etse, faturasını ödemesi gerekecek ya… Suçu Sayın Erdoğan’ın propagandasına bağladı. Erdoğan ona iftira atmışmış da… Peki RTE’den ne bekliyordunuz? Karşınızda demokrat bir lider gibi mi duracağını sanıyordunuz? 30 yıllık siyasi geçmişi ortada olan ve Muaviye taktiklerini kullanan Erdoğan’a onun diliyle ve yöntemleriyle cevap vermezseniz altta kalacağınızı bilmiyor muydunuz? Bunu anlayacak kadar siyasi tarih bilginiz yok ise ne işiniz vardı muhalefetin başında?
Söz çok ama konu basit: Yenilgisinin suçunu başkalarına yıkarak yoluna devam etmeye çabalayan bir KK sorunu ile karşı karşıyayız.
UYANIK BELEDİYE BAŞKANLARI BIRAKMIYOR
Peki, CHP yönetiminde bu yenilginin sorumluluğunu üstlenme tavrı var mı?
O da yok…
Çünkü Bay KK, yenilginin kabul edilmesinin kendisini koltuktan edeceğini iyi biliyor. CHP’ye bağlı TV kanallarından seçimi neredeyse zafer gibi gösteren yayınlar yaptırıyor. Yüzde 48 üstüne destanlar yazdırılıyor.
Kısacası şu anki CHP yönetimi için Türkiye’nin hali ve CHP’nin geleceği hiç önemli değil. Onlar, KK ile birlikte şimdiki pozisyonlarını korumanın derdindeler. Bu nedenle de KK’ye, “Aman genel başkanlığı bırakma!” diye baskı yapıyorlar. Bu baskı grubunun tepesinde de başta İstanbul’dakiler olmak üzere ilçe belediye başkanları geliyor.
Bunlar seçim çalışmalarına hiç katılmadılar, ortalıkta gözükmediler, risk almadılar ama delegeleri ellerinde tuttukları için partinin perde gerisindeki yöneticileri olarak hiçbir şey olmamış gibi 2024 seçimlerinde de başkan adayı olmak peşindeler. O yüzden KK’yi sıkı sıkı koruyorlar…
TEK SORUN İMAMOĞLU
Ama Türkiye’deki değişim bekleyenlerin ağır baskısını omuzlarında hisseden bir isim var: İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu… İşte o, partide değişim istiyor. KK, bu değişimi, parti meclisindeki isimleri değiştirerek yaptığını söylüyor. Kendisine göbekten bağlı isimleri parti yönetimine getirmeyi değişim diye satan bir müflis siyaset anlayışı CHP’yi sarmış durumda…
Yenilgi havasını atmak isteyen muhalif tabakalar, partinin başında Ekrem İmamoğlu’nu görmek istiyor. KK’ciler buna karşı, “O genel başkan olursa İstanbul’u kaybederiz!” biçiminde bir duvar örüyorlar.
Soruyorum: İstanbul, Türkiye’den daha mı önemli? Siz, yanlış politikanızla Türkiye’yi kaybettiniz sorun olmuyor da İstanbul’un birkaç ay el değiştirmesi niye böyle köpürtülüyor?
FORMÜLÜ VAR
Halbuki bu sorun ara formüllerle çözülebilir. Kemal Kılıçdaroğlu, yapılacak kurultayda aday olmaz; Ekrem Bey’in işaret ettiği bir aday genel başkan seçilir. Genel Merkez yönetimi ve Parlamento yönetimi de buna uygun biçimde düzenlenir. Yeni bir umutla yerel yönetim seçimlerine gidilir. Ekrem Bey’in desteklediği bir isim İstanbul’a aday gösterilir ve ittifakın desteğiyle bu aday seçimi rahatlıkla kazanır. Ekrem Bey de bundan sonra partinin başına geçerek yeni bir yürüyüş başlatır.
Ama koltuğuna yapışan ve partide CHP kimliğine sahip kimse bırakmayan KK, İmamoğlu’na karşı el altından etkisizleştirme savaşını başlattı bile.
DEĞİŞİM VE YENİLENME ŞART
Türkiye’nin geleceğini düşünen, CHP’yi yeniden Atatürk’ün partisi yapmak isteyen kitleler değişim ve yenilenme adına İmamoğlu’na sahip çıkmalıdır.
Bu KK ile yapılacak 2024 seçimlerinde İstanbul’u AKP yeniden kazanacaktır.
Çünkü pek çok CHP’li, “Eğer bu adam başta kalırsa bundan sonra bu partiye oy vermem!” demeye başlamıştır.
Şimdi CHP’lilerin önünde iki yol vardır:
Ya yine KK diyecekler ve baraj altında kalmaya razı olacaklar…
Ya da değişim diyerek CHP’yi iktidara hazırlayacaklar.
Unutulmasın ki bu Erdoğan, bu Türkiye’yi bu koşullarda 2028 yılına kadar yönetemeyecektir. Bu önemli gerçeği görüp CHP’yi erken genel seçime şimdiden hazırlamak şarttır.