Manal Al-Sharrıf, bugüne kadar ismini duydunuz mu bilmiyorum. Ben duymamıştım. Birkaç ay önce kitabını alıp okuyuncaya kadar. Manal Al-Sharrıf Suudi Arabistan’da doğmuş, büyümüş, okula gitmiş, okuduğu okulları hep derece ile bitirmiş ve 2011 yılında sadece araba kullandığı için tutuklanan bir kadın.
Arabistan’da kadın olmak:
Bir kimliğinin olmaması demektir. Sadece aile arasında ve kızların arasında bir ismin var demektir. Dışarıda kimse sana isminle hitap edemez. Sadece vasinin adıyla hitap edilebilir. Bekâr bir kızın sesinin duyulması bile yasaktır. Dışarıda istediğin gibi giyinemezsin. Kıyafetlerinde istediğin rengi de seçemezsin. Hep siyah giymek zorundasındır. Başını örtmende yetmez. Yüzünü de örtmek zorundasın. Sadece gözlerin açık kalabilir onunda bir ayarı vardır. Sadece kadın olduğun için araba kullanamaz tek başına dışarıda dolaşamazsın. Kendine bir ev kiralayamaz eşya alamazsın. Seçemez ve seçilemezsin demektir. Aslın da Arabistan’da kadın olmak hiç olmak demektir.
Cesur kadınlar sayesinde bazı şeyler değişmeye başladı. Haklarını çok yavaşta olsa kazanmaya başladılar.
Mesela kız çocukları 1955 yılına kadar okula gidemiyorlardı. Daha sonra gitmeye başladılar Okulların herhangi bir adı yok sadece numaralara adlandırılıyorlar.
İlk üniversite 1970 yılında açıldı. Kadınların çok fazla meslek seçme şansıda yok. Üniversitelerde eğitim kız erkek ayrı yapılıyor. Eğitmen erkekse, dersi ancak video/ audio sistemi aracılığıyla izleyebiliyorsun.
İlk kez Kasım 2001 yılında 22 yaşını doldurmuş kadınların, vasilerinin yazılı onayı ile kimlik kartı alabilecekleri bir yasa çıkardı. O güne kadar bir kimlikleri yoktu. Bu kartlar miras ya da mülk konusundaki anlaşmazlıklarda kadınların kimliklerini kanıtlamalarının tek yoluydu.
Suudi Arabistan 2005’te zorla evlendirmeleri yasakladı. Öte yandan evlilik sözleşmeleri hala kadının müstakbel eşi ile babası arasında yapılıyor. Yani yine kadınların bu konuda bir söz söyleme hakkı bulunmuyor. Bu kazanım da sadece kâğıt üzerinde kalmış oldu.
Suudi liderler ilk kez 2013’te kadınların bisiklet ve motosiklet kullanmasına izin verdi. Ancak, yalnızca eğlence ve dinlenme yerlerinde, İslami usullere uygun şekilde örtülü olmak şartıyla ve bir akrabalarının refakatinde.
2013 yılının Şubat ayında Kral Abdullah, Suudi Arabistan’ın danışma meclisi Şura’da 30 kadın görevlendirdi. Böylece kadınlar için seçme ve seçilme hakkının önü de açılmış oldu. Suudi Arabistan’da ise 2015 yılında gerçekleştirilen belediye seçimlerinde kadınlar ilk kez sandık başına gidebildi ve seçimlerde aday olabildiler. Bu seçimlerde mutlak monarşiyle yönetilen ülkede 20 kadın aday belediye yönetimlerine girmeyi başardı.
2018 yılının Haziran ayından itibaren kadınların sürücü ehliyetlerini alabilmeleri için varislerin onayına ihtiyaçları kalmadı. Oysaki yasalarda kadınların araba kullanmasının yasak olduğunu belirten hiçbir hüküm yoktu. Sadece sert dini fetvalarla kabul edilmiş ve kadınlara empoze edilmiş gelenek ve görenekten ibaretti.
O güne kadar kadınların araba kullanılmasına izin verilmemesinin arkasındaki gerekçeler şöyle sıralanıyordu. Tecavüz, zina, gayri meşru çocukların ve hatta madde bağımlılığı, fuhuşun yüzdesi kadınların araba kullandığı ülkelerde, kadınların araba kullanmadığı ülkelere göre daha fazla olduğunu şeklindeydi. Oysaki dünyada tek araba kullanması yasak olan ülke kendiydi.
Bizler de cumhuriyetten önce böyle değil miydik? Elbette böyleydik. Ama bizim çok büyük bir şansımız vardı. O da “Bir toplum, bir millet erkek ve kadın denilen iki cins insandan meydana gelir. Mümkün müdür ki, bir toplumun yarısı topraklara zincirlerle bağlı kaldıkça, diğer kısmı göklere yükselebilsin!” diyebilen bir lidere sahip olmaktı. Biz kadınlar Mustafa Kemal Atatürk’e çok şey borçluyuz.
Anlamadığım ise;
Bu gün Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınlar tüm bu haklara ve bunların çok daha fazlasına sahipken neden bu hakların olmadığı ülkelere özenir? Bunları televizyonlardan ya da sohbetlerinde bizlere sunan kişilerin peşinden gider? İkinci sınıf olmak hatta hiç olmak için mücadele eder? Oysaki bugün kara çarşaf giymen, yüzünü örtmen bu ülkedeki özgürlükler sayesindedir. Bu özgürlükler ne benim açık gezmemi engelliyor ne de senin kapalı olmanı.
Manal Al-Sharrıf’in dediği gibi “Yağmur tek bir damla ile başlar” cesur kadınlar sayesinde sele dönüşür.
Unutulmamalıdır ki;
Eğer bir toplumun kadınları özgür değilse, o toplum da özgür olamaz.