Dr. Enver Yaser Küçükgül, yaptığı açıklamada, körfezdeki katliamın bilimsel boyutu, sorumlular ve yapılması gerekenler konusunda özetle şu bilgileri verdi:
“İzmir Körfezi sistematik olarak 1965 yılından beri kirletilmektedir. Özellikle iç Körfezin Bayraklı sahilleri (Sahil muhafazanın oradan meles ağzına kadar kıyı kesimleri) evsel ve endüstriyel atık çamurları ile doldurulmuştur. Bu tehlikeli çamurun kalınlığı yer yer 35 metreyi aşabilecek durumdadır. Zamanında bu çamurlar buradan alınmadı. Demir yolu hattı deniz kıyısında iken doldurularak Altınyol (neresi altın?) yapıldı, oda yetmedi koku ve görüntünün rahatsız edici etkisini görmeyelim diye bir o kadar alan daha doldurulup üzeri kaplandı ve şimdi gördüğümüz çim alanlarla göz boyandı. Bu kıyılar milyonlarca ton çamur ile (içeriği evsel, endüstriyel atık, organik çamur, toksik çamur vs) yıllardır varlığını sürekli hissettiriyor.
Birileri açıklama yapıyor: “Aşırı sıcaklar ile plankton patlaması bir araya geldi ve balıklar öldü!”
Planktonlar denizlerin doğal üyeleridir...
YAPILMASI GEREKENLER
Körfezde acil durum ilan edilip yüzeye çıkan balık ölülerini insan teması olmadan toplayıp tehlikeli zararlı atık bertaraf tesisine göndererek işlem yapılmalıdır. Deniz suyu analizleri aynı örneğin birden çok akredite laboratuvarda analizi yapılıp her hafta bu analizler tekrarlanmalıdır. Deniz suyunda balıklar, bakteriler ve tek hücrelilerin tespiti yapılmalıdır. Her bir türün taksonomik sınıflaması ve mililitredeki sayısı ve günlere göre sayı değişimi kayıt altına alınmalıdı
Aşırı sıcaklık artışı tek başına bir faktör değildir. Türkiye’de ve dünyada pek çok kıyıda ölçülen sıcaklık değerleri buradan daha yüksektir. Hatta bunlar içinde Tayland-Phuket Koy Hoy adası deniz suyu sıcaklığı 30 derecenin üzerindedir, benzeri şekilde Mısır Kızıldeniz’de Marsa Alam ve Sharm El-Sheikh da sıcaklık değeri 30 dereceyi geçmesine rağmen kirliliğe yol açan atık içermediği için pırıl pırıldır.
SUÇLU KİM?
2000 yılı sonrası Kanun ve yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle denizler ve iç sularda yetki ve yaptırım sıralaması önem derecesine göre şöyle sıralanabilir:
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı
Tarım ve Orman Bakanlığı
Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı
Diğer kurumlar gerek kadro ve fiziki olanakları gerekse müdahale yetkileri açısından kendilerine icraat yetkisi verilmemiştir. İzmir Büyükşehir Belediyesi ve bağlı kurumu İZSU bu konuda icracı olamazlar. Her ne kadar Büyükşehir Belediyesi ve İZSU ekipleri olayın başından beri acil durum ilanı ile bütün ekipleri ile olaya müdahale edip görünür etkileri azaltmaya çalışmaktadırlar. Örneğin iç körfezde biriken milyonlarca toksik çamuru oradan almak istese 50000 m3 ten fazlasına dokunamaz, bakanlık izin vermez. Körfez su akımını geliştirecek her tür proje yapma ve uygulama bakanlıklara aittir.
Tarım Orman Bakanlığı gerek su kalitesi gerekse su ürünleri açısından hiç kimseyle sorumluluk paylaşmaz ama yaptıklarının sonucu ortada.
Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı böylesi yüksek kapasiteli bir limanda gerek su kalitesi gerekse ulaşım ve yük elleçleme faaliyetleri için HASSAS KÖRFEZE göre uygulamalara başlamalıdır. Liman yönetimleri limanda aldıkları her türden atıkta kalite analizi ve arıtma/bertaraf işlemlerinden sonra kentsel alt yapıyı kullanmalıdır. Gelen gemilerin rotaları bellidir, özellikle tropik denizlerden alınan BALAST ve SİNTİNE suları arıtma ve dezenfeksiyonu liman atık alma tesislerinde yapılmalıdır. Gemilerin yakıtları ve atmosferik emisyon standartları Avrupa Birliği ve/veya ABD uygulama standartlarına yükseltmelidir. Askeri tersanenin derhal yeri değiştirilmelidir. Tersanelerin çevresel etkilerini yazıyı uzatmamak için yazmıyorum, meraklısına ayrıca anlatırım.
Bir su kütlesi olan denizlerde de Su Kalite Yönetimi (Water Management) kapsamında yapılması gereken çok iş vardır. Öncelikle suda ve dipte sürekli kalite analizleri ilgililerle paylaşılmalıdır. Deniz suyunda makro ve mikro canlıların türleri, sayıları ve aktivite durumları aylık raporlanmalıdır. Suda oluşan değişiklikler erken uyarı sistemleri ile izlenip felaket öncesi gereken tedbirler alınabilir. Böylesi kriz anında yüzlerce yüzey havalandırıcı yerleştirilip çalıştırılarak oksijen seviyesi arttırılıp müdahale zamanı kazanılabilir. Yüzer perdeli engel sistemi ile balıklar uzakta tutulabilir. Deniz içine canlı yerleştirip kamera ile aktiviteleri gözlenerek erken müdahale yapılabilir.
Her ne kadar Çevre Bakanlığı yıllardır Aliağa bölgesinin şehre gönderdiği zehirli hava için önlem almasa da bari şimdi gereğini yapmak için çalışsın.
İlgili tüm birimler stratejik planlamalarında körfez için acil eylem planı hazırlayıp, plan gereği personel ve teknik donanımı hazırlamalıdır.”
Neafoni