Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, kaleme aldığı mektubunda Erdoğan'ı ve muhafeleti eleştirdi.

İnce'nin mektubunda şu ifadeleri kullandı;
 

“Görüyoruz ki milletimiz bu iktidardan bıkmıştır ama bu muhalefete de güvenememektedir. Halktan kopuk salon siyasetçileri sahada olmadıkları için halkın sesini dinlemekten uzaktır” diyen İnce, “Her seçimden önce yalancı cennet hikâyeleri uyduran, seçimlerden sonra insanlarımıza derin hayal kırıklığı yaşatan bu muhalefet baronlarının kendi küçük iktidarlarını korumaktan başka dertleri yoktur” diyerek devam etti.

“Muhalefetiyle iktidarıyla ülkeyi içinde bulunduğu duruma düşürenlerin, ülkeyi bu durumdan kurtarmaları beklenemez” diyen İnce, “Erdoğan yönetimi yorulmuştur, Türkiye'nin önünü açamaz” dedi.

“Seçmen Erdoğan'ı göndermeye hazırdır. Ancak yerine gelecek olana güvenmek istemektedir” diyen İnce, “Türkiye ancak Atatürk'ün izinden ilerleyerek cennete gidebilir” 

“Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki 21 yıllık AKP iktidarı Türkiye'nin enflasyon, ticaret açığı, deprem, tarım, trafik, enflasyon, ulaşım, eğitim, işsizlik ve benzeri hiçbir temel sorununu çözemediği gibi, bunların üzerine yeni sorunlar eklemiştir. Üstelik biliyoruz ki ekonomide bugün yaşadığımız olumsuz gibi görünen tablo ileride yaşayacaklarımız karşısında ‘iyi günlerimiz' olarak anılacaktır. Acı gerçek şudur ki ekonomimiz batık durumdadır. Erdoğan rejimi seçimlere kadar bunu saklamayı başarmıştır. Artık saklanamaz hale gelen ekonomideki vahim tablonun ağır faturasını yüksek enflasyon ve ağır vergilerle başta sabit gelirliler (emekli, memur, işçi) olmak üzere hep birlikte ödeyeceğiz.

Büyük bir muhalefet çatısı olarak sunulan ‘6'lı Masa' aslında, hayali bir koalisyon, bağımsız aktörlerin gönüllü birlikteliğine dayanmayan bir siyaset mühendisliği projesiydi. Masanın küçük partilerine adeta rüşvet verilerek Kemal Bey'in adaylığı kabul ettirilmiştir.

Büyük bir muhalefet çatısı olarak sunulan ‘6'lı Masa' aslında, hayali bir koalisyon, bağımsız aktörlerin gönüllü birlikteliğine dayanmayan bir siyaset mühendisliği projesiydi. Masanın küçük partilerine adeta rüşvet verilerek Kemal Bey'in adaylığı kabul ettirilmiştir.

Halktan kopuk salon siyasetçileri sahada olmadıkları için halkın sesini dinlemekten uzaktır. Demokratik mekanizmalar işletilmediğinden, partinin gerçek sahibi olan üyeler karar alma mekanizmalarında yer almadığından, tabanın talepleri de duyulmamaktadır.

Her seçimden önce yalancı cennet hikâyeleri uyduran, seçimlerden sonra insanlarımıza derin hayal kırıklığı yaşatan bu muhalefet baronlarının kendi küçük iktidarlarını korumaktan başka dertleri yoktur. Seçimlerden sonra onların makam odaları küçülmüyor, makam arabaları değişmiyor, aldıkları maaşlar azalmıyor.

Her seçimde o seçimin son seçim olduğu, dönülemez bir yola girileceği şeklinde halkı korkutma yoluyla safları sıkılaştıran bu baronlar, seçimlerden sonra bir sonraki seçimlere dair umut pompalayarak koltuklarını koruma senaryosunu yeniden sahneye koyuyorlar.

Seçmen Erdoğan'ı göndermeye hazırdır. Ancak yerine gelecek olana güvenmek istemektedir. Milli meselelerde tutarsız söylemler, terör örgütleri ile araya konulamayan mesafeler vb. tutumlar, bu güveni oluşturamamaktadır.

Mezhepçilikle, etnik milliyetçilikle, din sömürüsüyle gideceğiniz yer muasır medeniyetler olmaz, bugün dünyanın cehennem olarak kabul ettiği ülkeler olur. Bizim kurtuluşumuz oradaki milletlerin de kurtuluşu olacaktır.

Bize göre Türkiye'yi cennet yapacak şey Atatürkçülüktür. Yani bütün mezheplere, etnik kökenlere eşit mesafede olmayı becerebilen, tek ülküsü bu milleti muasır medeniyetlerin üzerine çıkarmak olan bir düşüncedir. Atatürkçülük: Akıldır, adalettir, ahlaktır.

Toplumu gereksiz tartışmalarla germemek, farklılıklarımızı kabul etmek ama bunların üstünlük unsuru olarak dayatılmasına karşı durmaktır.

Barışmak, büyümek ve hakça bölüşmektir.

Türkiye ancak Atatürk'ün izinden ilerleyerek cennete gidebilir…

Sevgi ve saygılarımla…”